Patronlar ve AKP İşbaşında: Yeni Saldırı Paketi Yolda!
Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in âdetini çoğu işçi anlamıştır. Ne zaman işçilere müjde verse, bu, yeni bir hak saldırısı anlamına geliyor. Şimdi de yeni paket müjdesi var. Paket Eylülde gündeme gelecek. Bakan Çelik, tüm mevzuatta değişiklik yapacağız dedi. Kadın çalışanların doğum izninin artırılması, evleneceklere kredi, çalışan kadınlara yönelik kreş uygulaması gibi kulağa hoş gelen bir takım düzenlemelerin de içinde yer alacağı paketle, çalışma hayatındaki tüm engelleri ortadan kaldıracağını ilan eden AKP’li Bakan, bu düzenlemelerle patronların önündeki tüm engelleri kaldırmaya kararlı!
Yeni yasama döneminde bu paketi Meclis’e getireceklerini açıklayan Bakan Faruk Çelik, bakın neler yapacakmış…
Taşeron işçilerin başına gelecekler!
Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in geçtiğimiz aylarda “taşeron işçilerinden gelen yoğun istek” yalanıyla gündeme aldığı saldırı hazırlığı tüm hızıyla sürüyor. Taslak tam olarak yayınlanmamış olsa da belli başlı konuları açıklanmıştı: Önce Bakan’ın hazırlığını biraz hatırlatalım:
Şimdiye dek sadece bir işletmedeki asıl işin dışındaki yardımcı işler taşerona verilebiliyordu. Şimdi bu ayrım kalkıyor. Tüm işler taşerona verilebilecek. Yani tüm çalışma yaşamı esnekleştirilecek, taşeron sistemi ana sistem haline getirilecek ve hiçbir işçinin güvencesi olmayacak. Bakan böylece, işçiler arasındaki adaletsizliği ortadan kaldıracağını açıklıyor!
Patronlar kısa süreli işlerde belirli süreli (geçici) iş sözleşmesi düzenliyorlar. Süreklilik taşıyan işlerde ise, işçiyi belirsiz süreli sözleşmeyle, yani kadrolu olarak çalıştırmak zorunda kalıyorlar. Ana işlerin de taşeronlara verilmeye başlanmasıyla, süreklilik arz eden işlerde kadroya gerek kalmayacak. Bunun yerine patronlar, 1-2 yıllık süreli (geçici) iş sözleşmeleri düzenleyebilecekler. İşte Bakan Çelik, bunun müjdesini veriyor! Bakan böylece süreklilik taşıyan işlerde çalışan işçilerin de, aynı işte 2-3 yıl çalışsalar bile sonunda işsiz kalmasını garanti altına almaya karar vermiş!
AKP hükümetinin ve Bakan’ın bir diğer icraatı da şu olacak: İş müfettişleri tuttukları raporlarda, patronların kâğıt üzerinde taşeron şirketler kurduğunu ve işçileri bu şirketlerde çalışıyor gösterdiğini tespit ediyorlar. Müfettişler bu durumu tespit edip rapor ettiklerinde, kâğıt üzerinde taşeron şirkette çalışır gözüken işçiler, asıl işverenin işçileri sayılıyor. Taşeron işçi de kadrolu işçiyle aynı ücret ve sosyal haklara sahip oluyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “bu taşeron şirket asıl işverenin kurduğu şirkettir” yönünde rapor tutulmaması için, müfettişlerin yetkilerini kısacaklarını açıklamış. “Taşeron şirketin değil ana işveren şirketin çalışanıyım” diyen işçiye mahkeme yolu
gösterilecek bundan böyle. Yani çıkmaz sokak! İşçilerin taşerona mı yoksa asıl firmaya mı bağlı olduğunu belirleyecek olan dava süreci uzatılacak ve yıllara yayılacak.Hükümet kıdem tazminatını çalmaya kararlı!
“Taşeron işçilerde en büyük sorun çalışanların tazminat alamamalarıdır. Bazı işçiler tazminat alır, bazıları alamaz diye bir ayırımı kabul edemeyiz. Bu sorunu mutlaka çözmeliyiz.” Bu “dokunaklı” açıklamayı yapan da Bakan Çelik! Yukarıda sözünü ettiğimiz saldırıları hazırlarken taşeron işçilerin bunları talep ettiğini iddia eden Çalışma Bakanı pek adaletli, pek duyarlı! Kıdem tazminatının fona devredilmesine yönelen tepkilerden dolayı geri basmak zorunda kalan Bakan, patronların arzusu doğrultusunda kafayı kıdeme takmış bir kere. Yine taşeron işçilerin kıdem tazminatı alamamasını dert etmiş gibi göstererek, “esnek kıdem sistemi” diye bir biçim uydurmuş. Yersek!...
Bakan “isteyen mevcut sistemden, isteyen yeni sistemden faydalanabilir biçimde daha esnek bir sistemi düşünüyoruz” diyor ve “ kazanılan haklara kesinlikle dokunulmayacak” diye ekliyor. O kısmı biliyoruz zaten: Bir hakkı direkt elimizden alamıyorlarsa, o hakkı kullanamayacağımız başka yasalar çıkararak fiilen elimizden almış oluyorlar. Böylece büyük tepkilerle karşılaşmıyorlar. İşçiler ne olduğunu fark ettiğinde ise giden gitmiş oluyor.
Kadın istihdamının “önemi!”
Kadın çalışanların doğum izninin artırılması, evleneceklere kredi, çalışan kadınlara yönelik kreş uygulaması gibi uygulamalardan da söz eden Bakan’ın niyeti ortada. İşçilerin sosyal ve ekonomik haklarına azgınca saldıran hükümetten kadın işçileri düşünmesi beklenemez elbette. Kadın emeğini ucuz işgücü olarak gören patron hizmetkârları, çok daha fazla kadını çalışmaya teşvik edebilmek için bu konu üzerinde de incelikle çalışıyorlar.
Hükümet bir yandan da kadınları bolca çocuk doğurmaya teşvik ediyor. Ne kadar çok çocuk, o kadar taze işgücü demektir. Ne kadar çok işçi (ve işsiz), o kadar sömürü demektir. Yeni işgücü için hükümetin yapmadığı rezillik kalmadı. Başbakan çocuk yapmak konusunda “erkekleri kadınlarla dayanışmaya” bile çağırdı. Nasıl bir dayanışmaysa… Bu dayanışma neticesinde çocuk sahibi olan annelerin iş bulup çalışmaları elbette çok büyük sorun oluyor. Bu nedenle hükümet kreş vermekten söz ediyor. Hatta kadın çalıştırmaya ve doğurtmaya o kadar kararlı ki “siz yeter ki evlenin kredi verelim; çocuk yapın doğum iznini uzatalım; çalışın kreşinizi verelim” diyor.
Ancak kadın istihdamının önü açılıyormuş gibi yapılarak, aslında kadınlar doğum yapmaya zorlanıyorlar. Kreş hakkı, işçi sınıfının verdiği mücadeleler sayesinde kazanıldı. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu için bu hakkı büyük ölçüde elinden alınmış durumda. Şimdi işyerlerinde kreş açmayan patronlar, patronları bu yönde zorlamayan hükümet, ne oldu da birden bire kreşi hatırlamaya başladı?
Elbette kadınların çalışma alanında daha fazla önü açılmalı, kadınlar üretime katılmalı. UİD-DER Kadın Komitesinin talep ettiği gibi “Tüm İşyerlerine Kreş!” açılmalı, “Eşit İş Eşit Ücret” verilmelidir. Fakat AKP hükümeti “kadın istihdamı”, “hamile kadınlara daha fazla doğum izini” gibi ifadelerle başka saldırıları gizlemektedir. Bu noktada tüm kadınlar ve işçiler uyanık olmak zorundalar!
Meğer erken emekliliği hiç düşünmemişler
Tüm işçiler hatırlar: 1999’da 17 Ağustos depreminin hemen ardından, yaklaşık 60 bin insanın ölümünün yüreklerimizi yaktığı o acıyı yaşarken; bir gece yarısı mezarda emeklilik yasası fırsatçı hırsız hükümet tarafından Meclis’te onaylandı.
Haziran ayında gündeme düşen bir haber ise emekli olmak için koşullarını yerine getiren ve yaşı bekleyen işçilerin yüreğine su serpmişti. Haberler şöyle yayınlandı:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yaşı bekleyenler ile ilgili çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. Bakan Faruk Çelik’in talimatının ardından harekete geçen bürokratlar, yaşı bekleyenler için alternatif formüller üzerinde duruyor. Mali dengeler bozulmadan neler yapılabileceği araştırılıyor. Çeşitli ülkelerdeki uygulamalar üzerinde incelemeler devam ediyor. Takvim’in haberine göre; masaya yatırılan formüller arasında, ‘daha düşük maaşla erken emeklilik’ yer alıyor. Yaşı bekleyenlerin sağlıktan yararlanabilmesinin önünü açacak düzenlemeler üzerinde duruluyor. Alternatif formüller Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e sunulacak. Ardından Maliye Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı bürokratları bir araya gelerek, bu formülleri masaya yatıracak. Oluşturacakları mali yükler hesaplanacak. Çalışmaların ardından da emeklilik için yaşı bekleyenlere yönelik ana formül şekillenecek.”
Bakan düşünmüş, taşınmış, hesaplamış ve şu cevabı vermiş:
“Öncelikle erken emeklilik diye bir düzenlemeyi hiç bir zaman düşünmediğimizi belirteyim. Türkiye, bunu geçmişte yaşamıştı ve bütçesi perişan olmuştu. Konu yanlış aktarılıyor. Sorun, 1999’da bir gecede yasanın değişmesiyle mağdur olduğunu söyleyen bazı emeklilerin sorunudur. Biz ‘bir düzenlemeyle emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözebilir miyiz?’ diye bir çalışma yoluna gittik. Ancak bu düzenleme sürdürülebilir bir mali boyut içermiyorsa kimseyi ümitlendirmeye gerek yok. Bu durumda olanlar için ‘acaba bir çıkış yolu var mı?’ diye araştırdık ama böyle bir yol bulamadık.”
Utanmazlığın, yüzsüzlüğün bu kadarına pes! Bangır bangır açıkladıkları çözümü, meğer hiç düşünmemişler. Zaten bu sorun genel bir sorun değilmiş de 1999’dan sonra mağdur olduğunu söyleyen bazı emeklilerin sorunuymuş. Anlaşılan Bakan bu mağduriyete pek ikna olmamış. Ayrıca tüm işçileri ilgilendiren bu sorun, Bakan’a göre bazı emeklilerin sorunuymuş. İşin özü 1999’daki Ecevit hükümeti ne kadar hırsızsa AKP hükümeti de en az o kadar hırsızdır. AKP de işçilerin mezarda emeklilik yoluyla azgınca sömürülmesinden büyük kârlar sağladığı için, bu sorunu çözmenin Türkiye ekonomisine vereceği zarardan söz ediyor. Ecevit hükümetinin mezarda emeklilik yasasından sonra, emeklik yaşını daha da artırarak 65’e çıkartan AKP hükümetidir.
***
Patronların yanından ayrılmayan, sürekli onlarla içli dışlı olan, yemekler yiyen, iş kotaran ve hatta kendisi de işveren olan bir Çalışma Bakanı’nın işçileri düşünmesi böyle oluyor işte! İşçilerin haklarına saldıran, birbirinden can yakıcı paketleri ardı ardına sıralayıp, sonra da dalga geçer gibi müjde veriyorlar!
Esnek çalışmanın daha da körüklenmesi ve mesai saatlerinde değişikliklerin de yer alacağı bu saldırı paketi Eylülde tamamlanacak. Çok kapsamlı bir paket hazırladıklarını duyuran hükümete verilmesi gereken cevap, işçi sınıfının bu yalanlara kanmayacağı mücadele edeceğidir.
İşçiler talebi şudur: Esnek çalışma düzenine, taşeronlaştırmaya, geçici işçiliğe, güvencesizliğe, sigortasız ve sendikasız çalışmaya son verilmelidir!
İnsan Gibi
Son Eklenenler
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...