Abalıoğlu Lezita İşçilerinin Anlattıkları
İzmir’den bir İşçi Dayanışması okuru

Abalıoğlu Lezita fabrikası İzmir Kemalpaşa ile Manisa Turgutlu arasında otobanın kenarında kocaman bir alana kurulmuş. Fabrikanın arka tarafında yemyeşil ve insanın ruhunu rahatlatan bir manzara var. Kemalpaşa eskiden kirazıyla meşhur bir tarım bölgesiydi. Otobanın iki yanında yol boyunca kızarıp meyveye durmuş kirazları hâlâ görürsünüz. Şimdilerdeyse irili ufaklı binlerce işçinin çalıştığı sayısız fabrika var Kemalpaşa’da. Bu fabrikalardan bazıları Abalıoğlu’nundur. Sendikalı çalışmak için direnişte olan Lezita işçilerinin anlattığına göre Abalıoğlu fabrikalarında binlerce işçi kölelik koşullarında çalışıyor.
Lezita fabrikası önünde sendikal hakları için direnişte olan işçileri ziyaret ettiğimde selamlaştık, tanıştık. İşçi sınıfının sınıf temelinde örgütlenmesi için işçiden işçiye, işçinin diliyle deneyim aktaran, yol gösteren İşçi Dayanışması gazetemizin 169 ve 170. sayılarını verdim. Genç bir işçi “İstanbul Ümraniye’de bir işyerinde örgütlenme çalışması yaparken UİD-DER’li bir abimiz bize çok destek ve dayanışmada bulunmuştu. UİD-DER, işçiler ve sendikalar için çok önemli” dedi. Bu sözlerle UİD-DER’in ve İşçi Dayanışması gazetemizin işçi sınıfının sınıf temelinde örgütlenmesi ve bilinçlenmesinde ne denli önemli olduğuna bir kez daha tanık oldum.
Lezita direnişçileri fabrikanın girişindeki perakende satış mağazasının önünde, alışverişe gelenlere direnişlerine destek olma, buradan alışveriş yapmama çağrısında bulunuyorlar. Direnişçi işçilerle nasıl sendikalaştıkları ve neler yaşadıkları üzerine sohbet ediyorduk. Direnişçi kızlarımızdan biri el işaretiyle ara istedi. Ardından da erkek işçi arkadaşlarına dönerek “hadi kızlar” dedi. Gülüşmeler oldu. İki kızımız ve üç erkek direnişçi ayağa kalktılar. Kızlardan biri “abi sendikalı olmak istediğimiz için işten attılar. Fabrikanın önünde direnişe başladığımızda şuradaki kadın tuvaletlerini kilitlediler. Biz de mecburen erkeklerin tuvaletine gidiyoruz. Biz tuvalete girdiğimizde, erkek arkadaşlar kapıda bekliyorlar” dedi. Benzer durumlara hakları için mücadele eden başka işçiler de maruz kalıyor. Lezita direnişçileri bu durumla yeni karşılaşıyorlar. Patronlar sınıfının çirkin yüzünü bir de böyle görüyorlar.
11 Haziranda Turgutlu’da düğünleri olacak iki genç işçi “biz aynı aileden üç kişi birden işten atıldık. Babamız 12 senedir bu fabrikada çalışıyordu. Ben 4 senedir çalışıyordum. Nişanlım 5 yıldır çalışıyordu. İşten atılmamış olsaydık düğünümüzde tam altın takılacaktı. Bizi işten atarak bir tam altını da vermemiş oldular. Düğünümüzün içine ettiler. Yıllardır çalışıyorduk. Şimdiye kadar tek bir uyarı bile almadığımız ortadayken, bizi yüz kızartıcı, hırsızlık maddesi olan 25/2 ve Kod 46’dan işten attılar. Pes edip gitmemizi boşuna bekliyorlar. Biz işimize sendikalı olarak dönene kadar buradayız” diyorlar.
Direnişçi işçilerden biri, “ben yıllarımı verdim bu fabrikaya. 49 yaşındayım. Yıllarca köle gibi çalıştık. Kölelikten kurtulmak için sendikalı olduk diye işten atıldık. Üstelik 25/2 ve Kod 46’dan işten atıldık. İşçiden hırsız olmaz. Biz utanacak hiçbir şey yapmadık. Sendikalı olmak bir hak değil mi? 49 yaşıma kadar bu fabrikada çalıştım. Bu yaştan sonra ben nasıl iş bulacağım? İşimize sendikalı olarak geri dönene kadar buradayız” diyor fabrikaya doğru bakarak.
Başka bir direnişçi “üç arkadaşımız işten atıldığında iş bırakıp fabrikanın önünde toplandık. İşten atılan arkadaşlarımızın işlerine geri alınması için bağırdık. Müdürler jandarmayı çağırdılar. Jandarma komutanı ‘bu fabrika size ekmek veriyor. İşinizin başına dönün. Dönmezseniz müdahale edilecek. Haddinizi bilin’ dedi. Daha başka sözlerle de bizi tehdit etti. Haklı olan biziz. Ama bizim değil, patronun tarafını tutarak bizi dışarı atmaya, diğer arkadaşlarımızı da fabrikaya sokmaya çalıştılar” diye anlatıyor. O anları tekrar yaşıyor gibi öfkeyle fabrikanın kapısında sürekli bekletilen jandarma minibüsüne doğru bakıyor.
Saat 14.45’te sendikanın minibüsünden mücadele alanlarında söylenen şarkılar çalmaya başladı. Kardeş Türküler’den Burçak Tarlası şarkısı çalıyordu. Özellikle şarkıda “bakın bu deyyusun kaç tarlası var” sözleri Abalıoğlu’nun 4-5 fabrikasını hatırlatıyor. Fabrikanın içinde mehter marşı çalmaya başladı. Diğer bir direnişçi işçi “fabrikanın etrafındaki tel örgülerin üzerine yeşil plastikler çektirdiler. Amaçları fabrikada çalışan arkadaşlarımızla birbirimizi görmemizi engellemek. Boşuna uğraşıyorlar. Akıllı telefonlar var artık. Sürekli haberleşiyoruz. Fabrikanın içine ve tel örgülerin her yerine büyük hoparlör bağlamışlar. Sendikanın minibüsünden açtığımız müziğin sesini bastırmak istiyorlar. Fabrikadaki arkadaşlar telefonlarından bizim dinlediğimiz müzikleri dinliyorlar” diyor gülerek.
Abalıoğlu Lezita işçileri, düne değin çelik çitlerle çevrili fabrikada nefes almadan çalışıyorlardı. Zorunlu fazla mesailerle çalıştırılıyorlardı. Fakat fazla mesailerinin dörtte birinin bile parasını alamıyorlardı. Bıktırıcı çalışmanın ardından evlerine vardıklarında ise tek istedikleri uyuyup dinlenmek oluyordu. Çalıştılar, çalıştılar. Sonra uyandılar, yanı başlarındaki işçi arkadaşlarını da uyandırdılar. İşte böyle başladı Lezita işçilerinin sendikalaşma mücadelesi. Örgütlenmeye başlayan her işçi gibi sınıf temelinde daha öğrenecekleri çok şey var.
Son Eklenenler
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...
- Bak, ufukta görünen/ Özgürlüğün bayrağını sallayanlar/ Başı dik/ Gözleri umut umut bakanlar/
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...
- Merhaba dostlarım. Bu yıl da Haziran ayını hem UİD-DER’in kuruluş yıl dönümünü hem de sınıfımızın tarihine damgasını vurmuş 15-16 Haziran günlerini anarak ve anlamlandırarak geçirdik. UİD-DER’imizin internet sitesinde, sosyal medyasında ve İşçi...
- UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yıldönümünde gerçekleştirdiği “15-16 Haziran: Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!” etkinliğine farklı sektörlerden yüzlerce işçi katıldı. Etkinliğe katılan konuklar arasında; unutulmaz...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının 25 Haziranda başlattığı Büyük Öğretmen Yürüyüşünü gerçekleştiren ve bugün Ankara’ya ulaşan öğretmenlerin önü Ziya Gökalp Caddesi üzerinde polis barikatıyla kesildi. Talepleri için yürüyüşlerini Milli Eğitim...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....
- 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, cesaretini, onurunu ve örgütlü gücünü kuşanmış Türkiye işçi sınıfının tarihe kazıdığı iki büyük gün… İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek...
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...