“Adamın Olsa Kolayca Hallederdin”
Pendik’ten bir emekçi

Sosyal yardımlar iktidarın en fazla övündüğü icraatlarından biri. Ben de bunlardan biri olan “evde bakım maaşı” için başvurmak istedim. Anneme engelli raporu almak için başvuru yaptım. Annemin alzheimer dâhil birçok hastalığı var ve hiçbir şeyi kendi başına yapamıyor. Evde tek kalamadığı için ona ben bakıyorum ve bu nedenle üç yıldır çalışamıyorum.
Rapor maceramız beş ay önce başladı. Önce en yakın hastanenin sağlık kurulundan randevu almak için dört ay uğraştık. Evet, “artık hastanelerde kimse sıra beklemiyor” denilen ülkede biz sadece randevu alabilmek için dört ay uğraştık. Kuruldaki evrak işlemleri sırasında işe girmek için rapora ihtiyacı olan bir kadın geldi ancak randevusuz olduğu için rapor alamadı. Kadın “Beni hemen rapor veriyorlar diye gönderdiler, siz randevu diyorsunuz, ben yarın işe gideceğim” dedi. Ben de dört ay randevu beklediğimi söyledim o arada. İşlemi yapan görevli “bakın beyefendi kaç ay beklemiş, randevusuz olmaz bu işler” diyerek uzun beklemelerin onlar için doğal olduğunu itiraf etmiş oldu.
Randevu engelini halletmiştik. Sırada muayene işlemleri vardı. Bir ayda buradaki muayene işlemleri için gidip geldik. Bazı testler gittiğimiz hastanede yapılamıyordu. Bu testleri yaptırmak için başka hastanelere gönderildik. Ve sonunda sisteme düşen rapor bizi şaşırttı. Engellilik oranı yüzde 89 olmasına rağmen rapor “kısmi bağımlı” olarak düzenlenmiş. Oranı ne olursa olsun tam bağımlı olarak düzenlenmeyen raporlar için hastaya evde bakım maaşı hiçbir koşulda bağlanmıyor. Bizim aylar süren gidip gelmelerimiz, epey masrafa neden olan uğraşlarımız boşa gitmiş oldu. Rapor işlemleri sırasında hastalar arasında dönen “artık engelli raporu vermeye pek sıcak bakmıyorlar, iki yıl önce yüksek olan oranım iyileşme olmamasına rağmen düşürüldü” gibi konuşmalar zaten bizi tedirgin etmişti.
Görünen o ki, artan yoksulluk ve hayat pahalılığı sosyal yardım başvurularını arttırmış ki, itibardan tasarruf etmeyenler ihtiyaç sahiplerinin sosyal yardımlarını kesmeye çalışıyorlar. Çevremde bu olaya şahit olanlar “adamın olsa bu işi kolayca hallederdin” diyor. Ama bizim kurtuluşumuz örgütlü mücadele ile mümkündür, ayırma ve kayırma ile değil. Bundan dolayıdır iktidarın her haykırışı susturmaya çalışması ve sıkıntılardan bahsedenleri “vatan haini”, “terörist” ilan etmesi. Lakin mızrak çuvala sığmıyor ve her yerde sesler yükseliyor, eylemler yapılıyor. Bize düşen bu seslere sesimizi katmak, eylemlere omuz vermektir.
Son Eklenenler
- Onlar metal işçilerinin çocukları, onlar UİD-DER’li çocuklar… Onlar da tıpkı babaları, anneleri gibi üretiyorlar, yaratıcılıklarını ortaya koyuyorlar. Küçük yaşlarına rağmen dünyaya işçi sınıfının penceresinden bakmayı öğrenirken hikâyelerini...
- Çelikler Holding’e ait Afşin-Elbistan Linyitleri (AEL) Kömür İşletmesinde, 350 işçi maaşlarının iyileştirilmesi için iş bıraktı. İzmir Kemalpaşa’da bulunan Rapro/Gates Hortum Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketinde çalışan 4 işçi, sendikalı oldukları için...
- Her görüp karşılaştığım bizim insanlarımızla, yani büyük insanlığın, yani işçi sınıfının insanlarıyla iki kelam etmek isterim ve o insanın sözlerini heybeme atarım. Yeri ve zamanı geldiğinde mücadele örgütümüz UİD-DER aracılığıyla hepinize...
- Cumhuriyet tarihinin en büyük yoksullaştırma dalgası işçi sınıfını vururken, Türkiye’nin dört bir yanında düşük ücretlere, çalışma koşullarının ağırlaştırılmasına, hak gasplarına karşı işçilerin mücadelesi sürüyor.
- Sesimi duyan var mı? Bu sözü hafızalara kazıyan 17 Ağustos Büyük Marmara Depreminin üzerinden 23 yıl geçti. Geçen zaman boyunca birkaç müteahhit dışında siyasi ve idari sorumlular yargılanmadı. Dersler çıkarılmadı, önlemler alınmadı. Beklenen...
- 1800’lerin ilk yarısında, sanayinin yoğunlaştığı Manchester şehri 400 bin nüfusuyla İngiltere’nin en büyük ikinci şehriydi. Sanayinin kalbi konumundaki Manchester, aynı zamanda ilk işçi örgütlenmelerinin de başladığı yerdi. İngiltere işçi sınıfı...
- Nedir grev/direniş çadırı? Üzerine düşünmeden cevap verirsek, bir muşamba ve muşambaları ayakta tutan birkaç tahta direk... Fakat bunun ötesinde bir anlama sahiptir grev ve direniş çadırları. Elbette işçiler bu çadırı öncelikle kendilerini güneşten...
- Onlar komşumuz, iş arkadaşımız. Aynı mahallede, aynı sokakta yaşıyoruz; aynı işyerlerinde çalışıyoruz. Ama kim olduklarının, adlarının, geçmişlerinin bir önemi yok. Onlar mülteci, onlar göçmen… Türkiye’de Suriyeliler, Afganlar”, Amerika’da “...
- Son dönemde dünya genelinde internet ve sosyal medyada yoğun rağbet gören bir teori var, karınca teorisi. Bu teorinin ne kadar bilimsel olduğu tartışmalıdır ama anlatı siyasal ve toplumsal alanla kesiştiği için ilgi görmektedir. Anlatı şöyle: “Gidin...
- En yakın akrabalardan işyerlerimizdeki işçi arkadaşlarımıza dek çevremizdeki insanların sözlerine kulak verdiğimizde, deryada yaşayıp deryadan bihaber olduklarını anlarız. Sıcağı sıcağına canlarını yakan ekmek fiyatının iki katına çıkmasını bile...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, işverenden ücretlerinin iyileştirilmesini talep etmiş fakat işveren bu talebi geri çevirerek...
- İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikasının patronu fabrikayı kapatacağını duyurup ilk etapta 30 işçiyi işten atmış işçilere ihbar tazminatını ödemeyeceğini, kıdem tazminatının ise yüzde 70’ini ödeyeceğini duyurmuştu. İşçiler işten...
- Türkiye’de neredeyse yüzde 200’e varan enflasyon ücretleri her geçen gün eritirken işçilerin tepkisi de giderek artıyor. Her gün bir fabrikada, şantiyede, lojistik deposunda işçilerin mücadelesi başlıyor.