Emekçi Kadınların Cephesinden İşsizlik ve Yoksulluk
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
İşçi sınıfının mücadele tarihini anlatan romanlar, filmler vardır. Kadınıyla, erkeğiyle işçi sınıfının ağır çalışma ve yaşam koşullarına karşı nasıl bir kavga verdiğini anlatırlar. Bu romanlarda, filmlerde işçiler bir çırpıda mücadeleye atılmaz. Önce kaderlerine razı olmuş, boyun eğmiş gibi görünürler. Ama aslında büyük bir öfke büyümektedir içlerinde ve sonunda bu öfke patlar. İşçiler korkusuzca mücadeleye atılır ve kendilerine yapılanların hesabını sorar. Fransa’da madencilerin grevini anlatan Germinal romanında da Emile Zola benzer bir durumu anlatır. Maden patronları işçileri sömürür, karaborsacı bakkal ekmeği, patatesi fahiş fiyatlarla satar işçilere. Çocuklarının aç karnını doyurmak, bir dilim ekmek verip kocalarını işe göndermek isteyen madenci eşleri bu durum karşısında önce sessiz görünürler ama öfkeleri çığ gibi büyür ve bir gün patlar.
Açlıkla boğuşan madenci eşleri, bakkaldan veresiye ekmek isterler ama bakkal bunu vermeyince bu sefer canından olur. Emekçi kadınlar hakları olan ekmeği alır, çocuklarına götürür. Aslında maden patronlarına sırtını dayamış bakkalın yaptığı şey yeni değildir. Önceden de benzer şeyleri yapmıştır. Ama işçilerin, emekçi kadınların cephesinde durum artık aynı değildir. Çünkü kadınların içinde biriken öfke açığa çıkmıştır. Kadınlar uzun yıllar çektikleri acıların, karşılaştıkları haksızlıkların, adaletsizliklerin hesabını sormak istemektedir. Şimdi hesap zamanıdır. İşte o kısacık sahnede yıllardır biriken öfke bir sel olup akar. Ama o ana kadar dışarıdan bakan biri için sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi görünmüştür.
Bugün Türkiye’deki emekçi kadınların cephesinde de bir şeyler birikiyor. İşsizlik, yoksulluk, çifte ezilmişlik, ağır baskılar emekçi kadınların öfkesini büyütüyor. İşsizlik oranları tırmanıyor, kadın işsizliği de milyonları buluyor. Ülke nüfusunun yarısı kadın olmasına rağmen 2017 rakamlarıyla çalışmakta olan kadınlarımızın sayısı 8 milyon 728 bin kişidir. Ağustos 2019 itibariyle çalışabilir durumda olan 15 yaş ve üzerindeki nüfus 61 milyon 591 bin. Bu insanlardan iş gücüne dâhil edilmeyen 11 milyon 457 bin kişi ev işi yapıyor. İşte bu ev işi yapan milyonlar emekçi kadınlar. Ev işlerine, hasta ve çocuk bakımına mahkûm edilmiş kadınlar.
İşçi ailesinin geliri azalıp geçim olanakları daraldıkça aileyi ayakta tutma, mutfakta tencereyi kaynatma, eş ve çocukların karınlarını doyurma, ay sonunu getirme işi de emekçi kadının sırtına yıkılıyor. Bu yük kadının belini büküp iyice taşınmaz hale gelirken, emekçi kadının kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi neredeyse imkânsızdır. Evin dışına adım atmak istese emekçi kadın para hesabı yapmak zorunda kalıyor. Bırakın sinemayı, tiyatroyu birkaç arkadaşı ile bir kafede oturup sohbet etmek bile hayatın lükslerinden oluyor. Bu koşullarda mutlu olmak, geleceğe umutla bakmak, sağlıklı bir ruh haline sahip olmak hiç kolay değildir.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından Kasım 2016’da yayımlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporunda cinsiyet eşitliğinde 144 ülke arasında 130’uncu sırada yer alan Türkiye, aynı zamanda daha önce de ifade edildiği üzere OECD ülkeleri arasında kadınların işgücüne katılım oranının en düşük olduğu ülke konumundadır. Kadının çalışmasının önündeki en önemli engellerden biri çocuklarını bırakabileceği ücretsiz, nitelikli kreşlerin olmamasıdır. DİSK-AR’ın araştırmasına göre kadın işçilerin sadece yüzde 2’sinin işyerlerinde kreşi var. İşçilerin yüzde 86’sının ise işyerlerinde hiçbir çocuk bakım desteği yok. Çalışmak istese çoğu durumda aldığı maaş bir kreşin ücretini karşılamaya yetmeyen kadın için bu durum büyük bir çıkmazdır. Bu sonuçlar iktidarın emekçi kadınlara yönelik düşmanca politikalarının ürünüdür.
Bugün emekçi kadınların yaşam koşullarını iyileştirmek, çalışabilmeleri için ihtiyaç duydukları kreşleri açmak yerine kadınların kölelik koşullarını gönüllüce kabul etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu uğurda hayata geçirilen projeler için dev bütçeler ayırıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığından Milli Eğitim Bakanlığına, “kamu spotu”, “eğitim kılavuzu” adı altında kadının nasıl giyinirse makbul, kaç çocuk doğurursa kutsal, evin erkeğine nasıl hizmet ederse hanım sayılacağını propaganda eden araçlara gani gani para harcanmaktadır.
Emekçi kadının bu koşullar altında ruhen ve bedenen sağlıklı kalması nasıl mümkün olabilir? Türkiye’de günde ortalama 9 kişi intihar ediyor. Bu intiharların sebeplerine bakınca geçim sıkıntısı ilk sıralarda yer alıyor. Gerçekler bu kadar açık olmasına rağmen iktidar sahipleri ve yandaş medya gerçeklerin görülmesini engellemeye çalışıyor. Aç, açıkta kaldığı, çocuklarını doyuramadığı, borçlarını ödeyemediği için intihar eden insanların arkasından “psikolojik” deniyor. Hedef saptırmayı, asıl sorumluların sorgulanmasını engellemeyi istiyorlar. Son yıllarda çıkışsızlık duygusu ile baş edebilmek için anti-depresan kullananların sayısı da artmıştır. Türkiye’de 2018 yılında 308 milyon kutu antidepresan ilaç tüketilmiştir. Bu ilaçları kullananların büyük bir kısmını da emekçi kadınlar oluşturuyor.
Türkiye’de emekçi kadınların durumu pek çok açıdan kötüleşirken dünyada da pek parlak değildir. Daha iyi gelir düzeyine ve yaşam koşullarına sahip olduklarına inanılan AB üyesi ülkelerdeki kadınların dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Avrupa genelinde 45 milyon kadın da yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. Elbette yoksulluk sınırını koyan burjuva devletlerdir. Yoksa kapitalist düzende işçi sınıfının tüm üyeleri yoksuldur. Kapitalizm koşullarında emekçi kadınlara işte böylesi bir yaşam reva görülmektedir. Adına kapitalizm dediğimiz bu düzen emekçi kadınların sorunlarını çözümsüz kılmakta, derinleştirmektedir.
İşte bu durum emekçi kadınların öfkesini büyütüyor. Açlığa, yoksulluğa, karanlığa doğru her gün biraz daha itilen kadınlar için durum sürdürülebilir olmaktan çıkmış ve dünyanın dört bir yanından emekçi kadınları mücadelenin ön saflarına iten bir öfke patlamasına dönüşmüştür. Henüz bu rüzgârdan nasibini almayan ülkelerdeki iktidar sahiplerinin rahatlığı da uzun sürmeyecektir.
Öğrenci Gençlik Çaresiz Değil
Son Eklenenler
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...