“Fırsatçılar” Ekonomisi
Gebze’den bir metal işçisi
Son aylarda hızlı bir şekilde artan gıda fiyatları, pek çok ülkede zaten zor şartlarda yaşayan işçi ve emekçilerin yoksulluğunu derinleştiriyor. Dünyadaki gıda rezervleri son 25 yılın en düşük seviyesine ulaşmış bulunuyor. Buna bağlı olarak, geri ülkelerde, zaten gelirlerinin tamamına yakınını gıdaya harcamak zorunda olan kitleler ayaklanmaya başladılar. Haiti, Mısır, Filipinler, Burkina Faso ve Bangladeş gibi pek çok ülkede büyük karışıklıklar meydana geldi. Böylece Şubat ayının sonunda toplanan Davos zirvesinde, patronların “gıda güvenliği” başlığı altında tartıştığı, “gıda ayaklanmaları” korkusu gelip kapıya dayanmış oldu. Aslında patronlar gelen gıda krizini çok daha öncelerden biliyorlardı. Ancak dertleri kitlelerin gıda ihtiyacını karşılamak değildi. Aksine, kârlarını daha fazla nasıl artıracaklarının hesabını yapmakla meşgul oldular.
Ne var ki, tahıl ürünlerinin fiyatlarındaki astronomik artışlar karşısında ayaklanan kitleler, dünya burjuvazisini hayli telâşlandırdı. Çünkü yaşanan durum işçi-emekçi kitlelere izah edilebilir olmaktan hızla uzaklaşıyordu.
Burjuvazi önce artan dünya nüfusunu ve Uzak Doğu’da refah düzeyi yükselen ülkelerin gıda talebinin hızla artmasını gerekçe olarak öne sürdü. Sonra, kapitalizmin adı asla ağza alınmadan, yükselen enerji fiyatlarından ve biyoyakıt için kullanılan tarım alanlarının artmasından bahsedildi. Olmadı, ulus devletlerin tarım politikaları eleştirildi, dengesiz tüketim denildi ve döndü dolaştı söz yine küresel ısınmaya yani kuraklığa geldi. Fakat sanki sayılan tüm bu faktörler kapitalizmin eseri değildi!
Diğer ülkelerde sorun yukarıda saydığımız noktalar üzerinden tartışılırken ve işçilere bu şekilde izah edilmeye uğraşılırken, bizde açıklamalar yine pek bir Türk usulü oldu. Ulusal medyanın yalan makineleri hızla çalıştı ve olup biten her şeyin sadece birkaç ahlâksızın yani “fırsatçı”nın işi olduğu propaganda edilmeye başlandı. Televizyonlarda gördük ki, içleri tahıl ve özellikle pirinç yüklü büyük yük gemileri Türkiye karasularının açıklarında sinsi bir bekleyiş içersindeydiler. Neyi mi bekliyorlardı? Tabiî ki fiyatların daha da yükselmesini! Haber ajansının sansasyonel yorumu ile söylersek; bu spekülasyonculara mevcut fiyat artışları yetmiyordu. Yurt içindeki tahıl stokunun iyice azalmasını bekleyecekler, sonra fiyatlar artınca, depolarındaki tonlarca tahılı güzelim yurdumuzun piyasalarına sokacaklar ve zenginliklerine zenginlik katacaklardı. Haber ajansının helikopteri gemilerin üzerinde dolaşarak o ürkütücü müzik eşliğinde enstantaneler yakalarken, bağırdık onlara; bunlar nasıl insan, aşağılık herifler, adi “fırsatçılar!” diye. Etrafımızın zaten fırsatçılarla çevrili olduğunu unutarak düşündük belki de bir ara “evdeki pirinçle pilav mı yapsak yoksa az biraz pırasayla karıştırıp yemek mi etsek” diye.
İşin trajikomik yanı bir tarafa, aslında haberin özü doğru, evet o gemiler birer fırsatın peşinde orada bekliyorlar, o gemilerdeki yüklerin sahibi burjuvalar ise cezaların en büyüğünü hak ediyorlar şüphesiz. Ancak sorunun önemli tarafı, böyle haberlerin bizlere kimler tarafından, ne amaçla sunulduğu ve malum yorumlar ile hangi gerçeklerin gizlenilmesine hizmet ettikleri. Kim kimi teşhir ediyor? Böylesi haberlerle bizleri kapitalizmin yarattığı sistemsel sorunların özünü fark etmekten uzaklaştırıyorlar. Sanki sorun birkaç tane burjuvanın ahlâksızlığından ibaretmiş gibi! Sanki kapitalist ekonomide her şey fırsatçılık temelinde ilerlemiyormuş gibi! Sanki finans piyasaları denilen asalaklar yemliğinde, bizim ürettiğimiz değerler üzerinden akşama kadar fırsatçılık ve spekülasyonculuk yapılmıyormuş gibi! Serbest piyasa ekonomisi denilen “kutsal” ilke tüm bu ahlâksızlıkların anası değilmiş gibi! Sermayenin çıkarları tüm insani değerlerden üstün tutularak, bu çürümüş düzen her gün tekrar yaratılmıyormuş gibi!
Çocuklarımızın eğitimi, gelecek kaygıları ve hayallerimiz, insan gibi yaşama isteğimiz sürekli metalaşırken, bu fırsatçılar gözlerimizin içine bakarak nasıl utanmadan hâlâ, “fırsatçılıktan” ya da ahlâktan bahsedebiliyorlar? Belki de cevabı basit, biz işçilerin onlara istediklerini yapmaları için daha pek çok “fırsat” sunacağımızı düşündüklerinden! İşte bu nedenle böyle arsız ve kaygısızca konuşabiliyorlar.
Kapitalistlere hayatlarımız üzerinde oyun oynama fırsatı vermekten vazgeçelim. Biz onlara bu fırsatı verdikçe dünya her geçen gün daha karanlık bir cehenneme dönüşüyor. Dünya işçi sınıfı olarak bizler burjuvazinin bu plansız ve anarşik kapitalist düzenine son verebiliriz. Bunu başarma potansiyelimizin olduğunu tarihimiz bize kanıtlıyor. Yeter ki örgütlenelim ve mücadeleye atılalım.
Ya sosyalizm ya barbarlık!
Açlıktan Ölenlerin Sayısı Hızla Artıyor!
Son Eklenenler
- Düşük ücretler, sağlıksız, havasız, güvenliksiz ortamlarda çalışmak zorunda kalmak, zaten üç kuruş olan ücretini dahi zamanında alamamak, bir robot gibi gece gündüz demeden çalışmaya, fazla mesai yapmaya zorlanmak… Çoğu zaman yetersiz, sağlıksız,...
- Çarşıda, pazarda, markette, mağazada ekonomik yıkımın, yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının yansıması olan fiyat etiketlerini görüyoruz. Güne kahvaltı yerine adeta iğneden ipliğe her şeye gelen zam haberleriyle başlıyoruz. Zaten normal bir...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...