Haksızlık Var!
İstanbul’dan bir öğrenci

Saatler sabah 6’yı gösteriyordu. Ahmet, toplasanız 5 saat uyuyabildiği yatağından yavaşça kalktı. Diğer arkadaşlarıyla birlikte hazırlanıp işe koyulacaktı. Gözlerindeki yorgunluk ve ağırlıkla camdan dışarı baktı. Aylardan Marttı ama hava hâlâ soğuk ve ara sıra yağmurluydu. Haliyle bu havada sokak sokak dolaşmak zor oluyordu Ahmet ve arkadaşları için. Ahmet, sokaktaki binlerce atık toplayıcısından sadece biriydi. Her gün sabahın erken saatlerinde kalkar, gece 12’ye kadar dolaşır, atık toplardı. Kilosu 20 kuruş ediyordu topladıklarının. Ailesiyle birlikte Aksaray’dan yirmi sene önce gelmişti İstanbul’a. Beş kardeştiler. Ailesiyle tutunamamışlardı birbirlerine, o da Kasımpaşa’da bir odaya yerleşmişti. Arkadaşları da birer atık toplayıcısıydı ve 7-8 kişi kalıyorlardı birlikte. Fakat arkadaşlarının yüzünü yatmadan yatmaya görüyordu. Herkes işi bitince kendisini yatağına atıyor, dinlenmek istiyordu. Bu yüzden pek bir sohbetleri yoktu.
Ahmet kulaklıklarını takıp işe koyuldu. Kasımpaşa’dan başladı, Cihangir’e, Beyoğlu’na, Tarlabaşı’na uzandı… Sokaklar bomboştu, sessizdi. Salgın dönemiydi ve kimse evinden dışarı çıkmıyordu. Şüphesiz bu kendisi ve arkadaşları için mümkün değildi. Ahmet ve onun gibi atık toplayıcı arkadaşları çalışmak zorundaydı. Evde kalmak onlar için aç kalmak demekti. Zaten toplasanız günde 50-60 lira, belki daha az kazanıyorlardı. Nasıl geçinecekti? Ne yiyecekti? Ahmet bütün bunların farkındaydı. Kimse oturdukları yerden para vermiyordu onlara. Adaletsiz ve acımasız bir dünyada yaşıyorlardı. Zengin mahallelerden çok iş çıkıyordu. Onların çöpleri bile farklıydı. Tarlabaşı’ndan yağ tenekeleri, kartonlar ve kâğıtlar toplarken, Cihangir sokaklarından çeşit çeşit kavanoz, teneke, ambalaj topluyordu Ahmet. Hele Etiler gibi semtlere gittikleri zaman bayram ederlerdi. Zenginler dilediklerini yer içerdi, fakirler ne yapacaktı? Başka bir işte çalışamazdı Ahmet. Zaten iş yoktu, eğitim yoktu. Kim alacaktı ki onu işe? Ekmeğini buradan kazanıyordu bir şekilde. Ahmet hiç hayal kurmazdı. Masal gibi gelirdi hayal kurmak. Ona layık görülen bu hayattan hiçbir beklentisi yoktu. Ahmet zaman zaman sokaklarda ona kötü davranan insanlarla karşılaşıyordu. Herkes sanki çok temizmiş gibi onu görünce ağzını burnunu kapatıyor, garip garip bakıyordu. Ahmet aldırmıyordu bunlara, sadece işini yapıyordu. Mecburdu… Dertleri çoktu, fakat kimse sormazdı ona. Zenginler varlık içinde, dertsiz tasasız yaşarken o ve onun gibiler hayatın tüm yükünü taşırdı omuzlarında. Kimsenin umurunda değillerdi. Güzel bir dünyanın hayalini bile kurdurtmazlardı. Ahmet de istemiyordu bu işi yapmak. Ama para kazanmak zorundaydı. Emeğiyle, alın teriyle, çalmadan çırpmadan çalışıyordu. Ama biliyordu ki çok haksızlık vardı bu dünyada. Güneş veda ederken akşamüstü, Ahmet çekti el arabasını kaldırım kenarına. Baktı gökyüzüne, güzel günlere, aydınlık geleceğe…
Ahmet ve onun gibi atık toplayıcısı olan arkadaşları sokaklarda gece gündüz ne bulurlarsa topluyorlar. Sağlıksız koşullarda yaşıyorlar. “Evde kal” diyenler ise saraylarda, villalarda, malikânelerde günlerini gün ediyorlar. Evine ekmek götürmek zorunda olan milyonlarca işçi en sağlıksız koşullarda, sefalet ücretleriyle çalışıyor. Yüz binlerce işçi bu dönemde işsiz kalıyor, ücretsiz izinlere mahkûm ediliyor. Kapitalizm bir çıkmazdadır ve içinde bulunduğu durumun sorumlusunun virüs olduğu yalanını bizlere yutturmaya çalışıyor. Fakat tartışmasız gerçek şudur ki, kapitalizm yoksulluğun ve mutsuzluğun çözümü olmamıştır, olmayacaktır. Sorunları, krizi zaten kendisi yaratmıştır. Ahmet ve tüm emekçilerin geleceği ancak örgütlü mücadeleyle şekillenebilir.
Son Eklenenler
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...