Mango, Süt, Ekmek, Paspas
İzmir’den emekli bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
WhatsApp’ta üzerinde mango, marakuya, papaya yazıları ve adı yazılı meyvelerin yer aldığı paspasın resmini çekerek durum yaptım evvelki gün. Malum üç harfli ve mantar gibi her mahallede bulunan marketlerden birine gitmiştim. Çalışan gence “mango, marakuya, papaya var mı?” diye sordum. Genç işçi “abi bu şubeye o ürünler gelmiyor. En yakın Hatay veya Karataş şubeye giderseniz bulursunuz. Sizin dışınızda mango meyvesini soran müşterim hiç olmadı. Ama almak isterseniz üzerinde mango resmi olan paspas var” diyerek paspasların olduğu reyona doğru gitti. Ben de peşinden gittim. Market çalışanı paspası burnumun dibine dek yaklaştırıp uzaklaştırdı. Dilimlenmiş mango, marakuya ve papaya resimleri ziyadesiyle iştah kabartıyordu. İştahımı bastırarak delikanlının “müşterim” ifadesine odaklanmıştım. Bu nedenle bir paspasa, bir işçiye bakıp durdum. Alıcı olduğuma ziyadesiyle ikna olmuştu. “Bakın paspasların set olanı da var” diyerek set olan paspası alarak “buyurun kasaya gidelim” dedi.
Kasanın önünde “delikanlı şöyle bir tut da resmini çekeyim” diyerek paspasın resmini çektim. Satın alacakmışım gibi paspas setini market arabasının içine koydum. Market çalışanı bu genç işçiye “müşterim, dedin. Bu market senin mi?” diye sordum safça. Genç işçi “yok abi ya nerde o günler? Biz zincir marketiz. Bizim markette çalışan hepimize işe alınırken ‘markete gelen herkes sizin müşterinizdir’ diye tembihlenir. Müşteriyle biz muhatap oluyoruz” diyerek işe alındıklarında imzaladıkları sözleşmede neler olduğunu anlattı. Bu gençler patronlarının kendilerine öğrettiklerini ezbere sayıp döküyorlar ama sıra kendi haklarına geldiğinde ümmi kesiliyorlar. Marketin en dip köşesini bile gözetleyen sayısız kamera yerleştirilmiş durumda. Artık sadece bebek mamalarını değil, un çuvallarını da zincirlerle, anahtarlarla kilitliyorlar. Aklıma George Orwell’in 1984’ü geldi, oradaki bir ifade biraz değişerek bugün de geçerli; patronun hakları için çok konuş! Sıra işçilere geldiğinde kepli hemşirenin işaret parmağını ağzına götürmesi gibi “susun” diyorlar.
Kriz yoksulların cebinde kuruş bile bırakmadı. Kredi kartı kullanmayan işçi yok. Her işçinin cüzdanında bir sürü kredi kartı var. Erdoğan ve şürekâsı ise her an kriz olmadığını bağıra çağıra söylüyor. Artık açlıkla boğuşan yoksullara “kriz yok diye inanırsanız kriz yoktur” diyorlar. Onlara göre mangoyu, marakuyayı, papayayı ha yemişiz ha resmine bakmışız. Gözümüz doyarsa, karnımızın da doyduğunu hissedebiliriz. Bu tok arsızlara göre enflasyon “azıcık” artmış. Konuşmaktan aciz Tarım ve Orman Bakanı süt ve süt ürünlerine yaptıkları yüzde 50 zamma zam demiyor. “Fiyatlarda güncelleme yaptık” diyor. Bu açıklamaları duyan bütün yoksullar artık ateş püskürüyor.
Eski iş arkadaşım durumdaki resmi gördükten sonra aradı: “Her zaman aldığım dilimli ekmek 6 liradan 9 liraya çıkmış. 5 kiloluk süt 28 liradan 40 liraya çıkmış. Sen mango resmi paylaşıyorsun. Mangonun tadının neye benzediğini bilmiyorum. ’95 krizinde yeni boşanmıştım. İşsizdim. Kızım o zaman 7 yaşındaydı. Anne kemik suyu çok faydalı diyorsun. Et de faydalı değil mi? Hiç et almıyorsun, demişti. Ağladığımı anlamasın diye gözüme duman kaçtı demiştim. Ama Emine ağladığımı anlamış. Ama söylememiş yıllarca. Emine ikinci çocuğu doğduğu için işten çıktı.” Kızı Emine de işçi olmuş: “Anne senin neden kemik kaynattığını şimdi anlıyorum. Seni üzmek istemiyorum. Ama bebek bezi alamadığım için bez bağlıyorum. Eşim Ali sürekli gece vardiyasında çalışıyor, sabah da mahalledeki atölyede parça başı iş alıyor. İş ararken senin çalıştığın fabrikada işe girmem için çok uğraşmıştın hatırlıyor musun? Kasaptan parasız kemik alıp kaynatıyordum. Odun, kömür alamadığım için de kemikleri yakarak ısınıyorduk. Şimdi eti sıyrılmış tavuk kemiklerini bile parayla satıyorlar. Halimiz o zamandan bin beter. O zaman sendikalar, işçiler hep birlikte bir mücadele veriyorlardı. Son yıllarda sendikalar sanki yok gibiydiler. Ama son zamanlarda sendikalar ve işçiler yine sokaklara çıkmaya başladılar. Bu beni çok umutlandırdı. Sen birlik olmalıyız dediğinde sana kızıyordum. Sen bana hep umutlu olmam için moral veriyordun. Artık bir şeyler değişmeli.”
İşçiler, emekliler, işsizler, özcesi bütün geçinemeyenler, her birimizin ağzından dökülenler hepimizin ortak sorunları. Yaşadığımız sorunları ne susmakla ne de ek işlerde çalışarak çözebiliriz. Eski kuşaktan bir işçi abimiz “biz olmadan makineler mezarlıkta yan yana yatan ölülerden farksızdır. Üretimin silahları da barutu da kendi ellerimizdir” derdi. Çok uzun süren bir kıştan sonra filiz veren kardelenler gibi meydanlarda “Artık Yeter, Geçinmek İstiyoruz” diye haykıran işçi kardeşlerimizle, yumruklarımızı hep birlikte kaldırarak birlikte mücadeleye katılalım. Çözüm ellerimizde, örgütlü mücadelede!
Son Eklenenler
- Bayramda ziyaretine gittiğimiz bir teyzemiz yıllar önce gençken tohumunu ektiği, büyüttüğü meyve ağaçlarından meyveler sundu bize. Kayısılar, dutlar, çeşit çeşit meyveler… Sonra bin bir emekle büyüttüğü meyve ağaçlarından tohumlar verdi. Verirken de...
- İşyerinde mola saatlerimiz sınırlı olsa da arkadaşlarla sohbet etme fırsatı yaratabiliyoruz. Geçenlerde çay molasındayken sokak hayvanları konusu açıldı. Bu konuda ne düşündüğünü sorduğum arkadaş şöyle dedi: “Tüm ailem ve ben malûm partiye oy...
- İzmir Kınık’ta domates üretimi yapan çiftçiler domatesi alan firmaların düşük fiyat dayatmasına karşı 31 Temmuzda traktörlerle eylem yaptılar. Daha önce 5 lira olarak belirlenen domatesin kilo fiyatının 1,8 liraya indirilmesi üzerine eylem kararı...
- Hatay İskenderun Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlü işçiler, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 26 Temmuzda greve çıktı. UİD-DER’li işçiler...
- Biz işçiler için hayat günden güne zorlaşıyor. Artan hayat pahalılığı her alanda kendini can yakıcı şekilde hissettiriyor. Düşük ücretler, iş bulma ya da işini kaybetme kaygısı işçileri strese sokuyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hukuki olarak suç...
- Bugün ben 12 saat çalışmak zorundayım ama fabrikalarda en az 8 saat çalışan abilerim ve ablalarım da çoğunlukla kalan 4 saati isteseler de istemeseler de fazla mesai adı altında çalışarak geçiriyor. Yani çocuğuyla genciyle robota dönüştürülmeye...
- Patronların tek isteği işçiler hep çalışsın, çok çalışsın, hak hukuk aramasın, hatta bedavaya, ölümüne çalışsın. İşte bu açgözlü istekleri onları bir canavara dönüştürüyor. Neredeyse her gün “yok daha neler” diyeceğimiz haberler duyar olduk....
- İngiltere’de binlerce kişi ırkçı ve faşist yükselişe karşı “No Pasaran/Geçit Yok” şiarıyla 27 Temmuzda başkent Londra sokaklarına çıktı. İngiltere’de Tommy Robinson liderliğindeki faşist örgüt İngiliz Savunma Birliği’nin (EDL) düzenlediği mitinge...
- Kapitalist sistemin çelişkileri tüm dünyada derinleşmeye devam ediyor. Dev şirketler rekor kârlar açıklarken işçiler sefalet ücretlerine, gençler işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm ediliyor. Emperyalist savaşın alevlerini daha da harlayan egemenler,...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez’de işçilerin sendika hakkı için mücadelesi sürüyor. Ancak işçilerin sendikal örgütlenme hakkını yok sayan şirket yönetimi önce baskı uyguladı, sonra işçileri işten attı, son olarak da 27 Temmuzda polisi işçilerin...
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...