Asgari Ücret Artışı Aldatmacası
Sefaköy’den bir büro emekçisi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
29 Aralık günü yapılan asgari ücret açıklamaları hükümet yetkililerinin bir aldatmacasını daha ortaya serdi. Açıklandığı gibi asgari ücret 701,14 lira değil 634,64 liradır. Hükümetin dile getirdiği rakam Asgari Geçim İndirimini de kapsayan rakamdır.
Asgari Geçim İndirimi (AGİ), işçilerin yıl boyunca toplayıp yıl sonunda işyerine teslim ettikleri fişler karşılığında aldıkları vergi iadesinin kaldırılmasının ardından hayata geçirilmeye başlanan bir uygulamadır. Dolayısıyla bu aslında işçilerden kesilen gelir vergisinin iade edilmesi gereken kısmıdır. Bu ekstra kısmı net ücrete dahil ederek takdim etmek, işçilerin gözlerini boyayıp onları aldatmaktan başka bir şey değildir.
2012’nin ilk yarısı için saptanan gerçek ASGARİ ÜCRET hesaplaması aşağıdaki gibidir.
Brüt Ücret | 886,50 |
SSK İŞÇİ payı kesintisi (%14) | 124,11 |
SSK İŞÇİ işsizlik payı (%1) | 8,87 |
Gelir Vergisi kesintisi (%15) | 113,03 |
Damga Vergisi (%06,6) | 5,85 |
Kesintiler Toplamı | 251,86 |
Ele geçen net ücret | 634,64 |
Ek Asgari Geçim İndirimi (bekâr işçi için) | 66,49 |
Yukarıda da gördüğünüz üzere net asgari ücret 634,64 TL’dir. Devlet yetkililerinin topluma sunduğu 701,14 rakamının aldatmaca olduğu ortadadır. Zaten birçok orta ölçekli ve küçük işletmede AGİ uygulaması dikkate bile alınmamaktadır.
Bu sebeple zihinlerin karıştırılmasına izin vermeden, asgari ücret kavgasının ciddi anlamda bir devrimci kavga haline getirilmesi için tüm gücümüzü harcamanın tam zamanıdır. Bir işçinin asgari ihtiyaçlarını karşılaması gereken asgari ücret, değil asgari ihtiyaçları, hayatta kalmak için zorunlu olan besin maddelerini almaya bile yetmemektedir.
Kandırmacanın Adı: “Devlet Güvencesi”
Asgari ücret sefalet ücreti olmaya devam ederken, kıdem tazminatı saldırısı da bir başka kandırmacayla işçilere yutturulmaya çalışılmaktadır. 2011 yılında gündeme gelen kıdem tazminatlarının “devlet güvencesi” altında bir fonda toplanması planı bir yasa taslağı olarak hâlâ ortada durmaktadır. Yalanlarla dolu söz konusu yasa taslağının kendini ele verdiği noktalara kısaca değinelim:
1- Taslağın 3. maddesinde şöyle denmektedir: “Bu kanunun gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek, kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere devlet güvencesi altında Kıdem Tazminatı Fonu kurulmuştur.”
Oysa asıl amaçlanan, hak edilen kıdem tazminatlarını sermaye sınıfına sıfır maliyetle sunmak ve gerektiğinde batan patronları kurtarmaktır.
2- Taslağın 4. maddesinde, söz konusu fonun bir Yönetim Kurulu tarafından işletilip yönetileceği belirtilmektedir. Dört kişilik bu Yönetim Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının önerisi üzerine müşterek kararname ile atanacak 1 üye, en fazla işvereni temsil eden işveren konfederasyonu tarafından seçilen 2 üye ve en fazla işçiyi temsil eden işçi konfederasyonunca seçilen 1 üyeden oluşacaktır.
Böyle bir tablonun ne kadar komik olduğunu söylemenin gereği bile yok. Çünkü 3 temsilcinin tamamen sermayeyi temsil etmesi ve sözde işçi hakkını korumak amaçlı kurulan bu fonun işçi düşmanları ile yönetilmesi samimiyetsizliğin dikâlâsıdır. Bunun yanında en çok işçiyi temsil eden konfederasyondan kasıt da Türk-İş bürokrasisidir. Hal böyle olunca fon yönetiminde işçi sınıfının gerçek anlamda temsilcisi olmadığı açıktır.
3- Taslağın 7. maddesinde, bir işçinin kıdem tazminatı alabilmesi için sıralanan önkoşullardan biri, fona işçi adına 10 yıl prim ödenmiş olmasıdır. Şu anki uygulamada 12 ayı dolduran işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı ve haksız şekilde işten atıldığında kıdem tazminatını aldığı düşünülürse, taslakla getirilen 10 yıl prim birikmesi koşulu ne anlama geliyor? Bunun işçilerin hak ettikleri tazminata devletin zor gücünü kullanarak el koymasından başka bir anlamı yoktur. İşçi için kıdem tazminatı işten atıldıktan sonra yaşamını belli bir süre idame ettirebilmesi demekken, bu hakkın da elinden alınması tam bir zorbalıktır. Yukarıda da değindiğimiz gibi devlet sermaye sınıfına destek olacak yeni bir kaynak yaratma çabasındadır bu uygulamayla.
Uygulama tam anlamıyla bir hak gaspı projesidir. Çünkü devlet bugüne kadar kurduğu ve hesabını veremediği yüzlerce fonu hasıraltı edip emekçilerin birikimlerinin üzerine yatmıştır. O sebeple devletin hesabını veremediği fonların akıbetini açıklığa kavuşturmakla mükellef olduğunu hatırlatıp, gözüne kestirmiş olduğu kıdem tazminatlarını iç etmesine izin vermeyeceğimizi yüksek sesle haykırmalıyız. Kendisine güvenin sıfırlandığı bir devlet nasıl bir “güvence” kaynağı olabilir?
Madem amaç işçinin kıdem tazminatını güvence altına almaktır, o takdirde patronların işçi işe girer girmez ödeme yapmaya başlayacakları ve işten atılan ya da kendi isteğiyle ayrılan işçinin, hiçbir süre önkoşulu olmadan, hak ettiği kıdem tazminatını almasını güvence altına alacak bir fon oluşturulmalıdır. Ama bu fon tümüyle işçilerin yönetiminde ve denetiminde olmalıdır. Kıdem tazminatımızı ne devletin işçi düşmanı fonuna ne de patronların insafına terk etmeliyiz.
Son Eklenenler
- Hatay İskenderun Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlü işçiler, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 26 Temmuzda greve çıktı. UİD-DER’li işçiler...
- Biz işçiler için hayat günden güne zorlaşıyor. Artan hayat pahalılığı her alanda kendini can yakıcı şekilde hissettiriyor. Düşük ücretler, iş bulma ya da işini kaybetme kaygısı işçileri strese sokuyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hukuki olarak suç...
- Bugün ben 12 saat çalışmak zorundayım ama fabrikalarda en az 8 saat çalışan abilerim ve ablalarım da çoğunlukla kalan 4 saati isteseler de istemeseler de fazla mesai adı altında çalışarak geçiriyor. Yani çocuğuyla genciyle robota dönüştürülmeye...
- Patronların tek isteği işçiler hep çalışsın, çok çalışsın, hak hukuk aramasın, hatta bedavaya, ölümüne çalışsın. İşte bu açgözlü istekleri onları bir canavara dönüştürüyor. Neredeyse her gün “yok daha neler” diyeceğimiz haberler duyar olduk....
- İngiltere’de binlerce kişi ırkçı ve faşist yükselişe karşı “No Pasaran/Geçit Yok” şiarıyla 27 Temmuzda başkent Londra sokaklarına çıktı. İngiltere’de Tommy Robinson liderliğindeki faşist örgüt İngiliz Savunma Birliği’nin (EDL) düzenlediği mitinge...
- Kapitalist sistemin çelişkileri tüm dünyada derinleşmeye devam ediyor. Dev şirketler rekor kârlar açıklarken işçiler sefalet ücretlerine, gençler işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm ediliyor. Emperyalist savaşın alevlerini daha da harlayan egemenler,...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez’de işçilerin sendika hakkı için mücadelesi sürüyor. Ancak işçilerin sendikal örgütlenme hakkını yok sayan şirket yönetimi önce baskı uyguladı, sonra işçileri işten attı, son olarak da 27 Temmuzda polisi işçilerin...
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...