Umutluyuz Çünkü Tarih Bilinciyle Doluyuz!

Gündelik hayatın olağan akışı içinde insanlar, geçmişten bugüne nasıl geldiğimiz, hayatın geleceğe doğru nasıl ilerlediği üzerine pek düşünmezler. Biz işçilerin yaşamında fazla mesailer, geçim derdi, çoluk çocuğun derdi, evin derdi hiç bitmez. Bu yüzden çoğumuzun, tarihin akışı üzerine düşünecek ne fırsatı, ne de mecali kalır. Zaten sistemin egemenleri, emeğiyle tüm dünyadaki zenginliği üreten işçilerin, böyle konular üzerine kafa yormalarını istemezler. Evden işe, işten eve koşuşturma içinde yaşamımızı tüketmemiz, küçük dünyalarımıza kendimizi hapsetmemiz onların işine gelir. İşçilerin tarih bilinci edinmesi patronlar sınıfının işine gelmez.
İnsanlar genellikle yaşadıkları hayat koşullarına, kısa hayat deneyimlerinden bakarlar. Örneğin 5 yıldır çalışma yaşamının içinde yer alan genç bir işçi, bu kısacık sürede gözlemlediği koşulların geçmişten beri hep aynı olduğunu düşünür. Kendisi ve diğer işçiler açısından koşulların pek fazla değişmediğini, hatta genel olarak daha kötüye gittiğini görüp umutsuzluğa sürüklenir. “Böyle gelmiş böyle gider” sözü zihninde yer etmeye başlar. Dünyanın değişmeyeceğine inanan ve umutsuzluğa sürüklenen işçiler, sömürüye karşı çıkmaktan, haklarını aramaktan ve kendi gelecekleri için mücadele etmekten uzak dururlar. Dünyanın işçilerden yana değişmesi gerektiğine inanan ve bunun için çaba harcayan işçi arkadaşlarının iyi şeyler yaptığını takdir etseler bile, “bunlar mı dünyayı değiştirecek?” demekten kendilerini alamazlar. Hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair yanlış kanıları, ellerini kollarını bağlar. Ailesini geçindirmek için didinip duran, tüm çabasını bunun için harcayan, fazla mesailerde ömrünü tüketen işçi, kendi küçük dünyasının ve korkularının esiri olur.
Kısacası, tek tek insanların kişisel yaşamlarındaki sınırlı deneyim ve gözlemler onları toplumsal değişimi anlama ve tarihin akışını kavrama açısından yanılgıya sürükler. Oysa işçi sınıfının bugün yaşadıkları, işçi sınıfının geçmişinden de geleceğinden de bağımsız değildir. Geçmiş bugünün içinde yaşar. Gelecek de geçmişin ve bugünün izlerini taşır. Toplum, geçmişten geleceğe doğru hareket halindedir. İşçi sınıfının mücadele tarihi bunun iyi bir örneğidir. Bugün işçiler adına olumlu sayılabilecek ne kadar kazanım varsa, işçi sınıfının geçmişteki mücadeleleri sayesinde elde edilmiş ve bugüne miras kalmıştır. Örneğin emeklilik, çocuklarını okula gönderebilme, oy kullanma, işsizlik sigortası, kıdem tazminatı, sendikaya üye olma, grev, yıllık izin, doğum izni, günde 8 saati aşan çalışma sürelerinin ayrıca ücretlendirilmesi gibi haklar, geçmişte işçi sınıfının gerçekleştirdiği büyük mücadeleler sayesinde kazanıldı. Geçmiş işçi kuşakları bu hakları bugünkü kuşaklara miras bıraktılar. Yani geçmişteki mücadelelerin sonuçları bugünün içinde yaşıyor.
Elbette egemen sınıf durumundaki parababaları, okullarında, kitaplarında, gazete ve televizyonlarında işçi sınıfının mücadele tarihinden tek kelimeyle bile söz etmez. İşçi sınıfının hangi hakları ne zaman ve nasıl kazandığını asla anlatmazlar. İşçilerin tarih bilinci elde etmesini asla istemezler. O yüzden egemenlerin, yani sultanların, padişahların, paşaların sözde kahramanlıklarıyla beynimizi yıkamaya çalışırlar. Bilimsellikten uzak, ezberciliğe ve goygoyculuğa dayalı bir tarih anlatımıyla insanların zihinlerini felç eder, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağı koparırlar. Bundan dolayı işçiler, kendi sınıflarının mücadele tarihini ancak UİD-DER gibi işçi örgütlerinde öğrenebilirler.
Geçmiş işçi kuşağı, 12 Eylül faşist darbesi gibi yenilgiler de yaşadı. Bu yenilginin ardından işçi sınıfı örgütlülüğünü yitirdi. İşçiler örgütsüz kaldıkları ve mücadeleden uzak durdukları ölçüde geçmişte kazandıkları haklarını ya kaybediyor ya da kullanamaz hale geliyorlar. İşçiler mücadeleden ne kadar uzak durursa, tarihin akışı işçi sınıfı açısından o derece olumsuz değişimler getiriyor. İşçi sınıfının geleceği de, sınıfımızın geçmişinin ve bugününün izlerini taşıyacaktır..
Bizler sınıfımızın mücadele tarihini öğrenirken aslında bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatıyoruz. İşte yine toplumun üzerine çöken ve insanların bilincini felçleştiren karanlık bir dönemden geçiyoruz. Ortadoğu’da sürüp giden savaş, yıkım, felaket ve milyonlarca insanın büyük acılara yol açan göçü, yeni bir hayata tutunma mücadelesi… Türkiye’de toplumun bir baskı dalgasından diğerine sürüklenmesi… Egemen kesimler arasında iktidar kavgası, bunun bir sonucu olarak 15 Temmuzda girişilen başarısız askeri darbe girişimi ve arkasından gelen olağanüstü hal ilanı ve koşulları… Ekonomik kriz ve emperyalist savaşla karakterize olan kapitalizmin tüm insanlığı çıkışsızlığa sürüklemesi… Ancak gün gelecek ve bu karanlık günler geride kalacak. İnsanlık, ileriye doğru yürüyüşünde ne büyük kavşaklardan geçti, ne badireler atlattı. İşte biz buna tarihsel iyimserlik diyoruz. İnsanlık, binlerce yıldır daha iyi bir dünya; savaşların, açlığın, kıtlığın, sınıfların, sömürünün olmadığı bir dünya için, yeryüzü cenneti için mücadele etmiştir, etmeye de devam edecektir. Bu iyimserlik bizim kişisel-öznel yargımızdan değil, tarihin akışından çıkıp gelmektedir. İşte bu yüzden de umut doluyuz!
Kavga Bizi Çağırıyor!
Kölelik Bürolarını Merak Eden var mı?
Son Eklenenler
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...