Mango, Süt, Ekmek, Paspas
İzmir’den emekli bir işçi
WhatsApp’ta üzerinde mango, marakuya, papaya yazıları ve adı yazılı meyvelerin yer aldığı paspasın resmini çekerek durum yaptım evvelki gün. Malum üç harfli ve mantar gibi her mahallede bulunan marketlerden birine gitmiştim. Çalışan gence “mango, marakuya, papaya var mı?” diye sordum. Genç işçi “abi bu şubeye o ürünler gelmiyor. En yakın Hatay veya Karataş şubeye giderseniz bulursunuz. Sizin dışınızda mango meyvesini soran müşterim hiç olmadı. Ama almak isterseniz üzerinde mango resmi olan paspas var” diyerek paspasların olduğu reyona doğru gitti. Ben de peşinden gittim. Market çalışanı paspası burnumun dibine dek yaklaştırıp uzaklaştırdı. Dilimlenmiş mango, marakuya ve papaya resimleri ziyadesiyle iştah kabartıyordu. İştahımı bastırarak delikanlının “müşterim” ifadesine odaklanmıştım. Bu nedenle bir paspasa, bir işçiye bakıp durdum. Alıcı olduğuma ziyadesiyle ikna olmuştu. “Bakın paspasların set olanı da var” diyerek set olan paspası alarak “buyurun kasaya gidelim” dedi.
Kasanın önünde “delikanlı şöyle bir tut da resmini çekeyim” diyerek paspasın resmini çektim. Satın alacakmışım gibi paspas setini market arabasının içine koydum. Market çalışanı bu genç işçiye “müşterim, dedin. Bu market senin mi?” diye sordum safça. Genç işçi “yok abi ya nerde o günler? Biz zincir marketiz. Bizim markette çalışan hepimize işe alınırken ‘markete gelen herkes sizin müşterinizdir’ diye tembihlenir. Müşteriyle biz muhatap oluyoruz” diyerek işe alındıklarında imzaladıkları sözleşmede neler olduğunu anlattı. Bu gençler patronlarının kendilerine öğrettiklerini ezbere sayıp döküyorlar ama sıra kendi haklarına geldiğinde ümmi kesiliyorlar. Marketin en dip köşesini bile gözetleyen sayısız kamera yerleştirilmiş durumda. Artık sadece bebek mamalarını değil, un çuvallarını da zincirlerle, anahtarlarla kilitliyorlar. Aklıma George Orwell’in 1984’ü geldi, oradaki bir ifade biraz değişerek bugün de geçerli; patronun hakları için çok konuş! Sıra işçilere geldiğinde kepli hemşirenin işaret parmağını ağzına götürmesi gibi “susun” diyorlar.
Kriz yoksulların cebinde kuruş bile bırakmadı. Kredi kartı kullanmayan işçi yok. Her işçinin cüzdanında bir sürü kredi kartı var. Erdoğan ve şürekâsı ise her an kriz olmadığını bağıra çağıra söylüyor. Artık açlıkla boğuşan yoksullara “kriz yok diye inanırsanız kriz yoktur” diyorlar. Onlara göre mangoyu, marakuyayı, papayayı ha yemişiz ha resmine bakmışız. Gözümüz doyarsa, karnımızın da doyduğunu hissedebiliriz. Bu tok arsızlara göre enflasyon “azıcık” artmış. Konuşmaktan aciz Tarım ve Orman Bakanı süt ve süt ürünlerine yaptıkları yüzde 50 zamma zam demiyor. “Fiyatlarda güncelleme yaptık” diyor. Bu açıklamaları duyan bütün yoksullar artık ateş püskürüyor.
Eski iş arkadaşım durumdaki resmi gördükten sonra aradı: “Her zaman aldığım dilimli ekmek 6 liradan 9 liraya çıkmış. 5 kiloluk süt 28 liradan 40 liraya çıkmış. Sen mango resmi paylaşıyorsun. Mangonun tadının neye benzediğini bilmiyorum. ’95 krizinde yeni boşanmıştım. İşsizdim. Kızım o zaman 7 yaşındaydı. Anne kemik suyu çok faydalı diyorsun. Et de faydalı değil mi? Hiç et almıyorsun, demişti. Ağladığımı anlamasın diye gözüme duman kaçtı demiştim. Ama Emine ağladığımı anlamış. Ama söylememiş yıllarca. Emine ikinci çocuğu doğduğu için işten çıktı.” Kızı Emine de işçi olmuş: “Anne senin neden kemik kaynattığını şimdi anlıyorum. Seni üzmek istemiyorum. Ama bebek bezi alamadığım için bez bağlıyorum. Eşim Ali sürekli gece vardiyasında çalışıyor, sabah da mahalledeki atölyede parça başı iş alıyor. İş ararken senin çalıştığın fabrikada işe girmem için çok uğraşmıştın hatırlıyor musun? Kasaptan parasız kemik alıp kaynatıyordum. Odun, kömür alamadığım için de kemikleri yakarak ısınıyorduk. Şimdi eti sıyrılmış tavuk kemiklerini bile parayla satıyorlar. Halimiz o zamandan bin beter. O zaman sendikalar, işçiler hep birlikte bir mücadele veriyorlardı. Son yıllarda sendikalar sanki yok gibiydiler. Ama son zamanlarda sendikalar ve işçiler yine sokaklara çıkmaya başladılar. Bu beni çok umutlandırdı. Sen birlik olmalıyız dediğinde sana kızıyordum. Sen bana hep umutlu olmam için moral veriyordun. Artık bir şeyler değişmeli.”
İşçiler, emekliler, işsizler, özcesi bütün geçinemeyenler, her birimizin ağzından dökülenler hepimizin ortak sorunları. Yaşadığımız sorunları ne susmakla ne de ek işlerde çalışarak çözebiliriz. Eski kuşaktan bir işçi abimiz “biz olmadan makineler mezarlıkta yan yana yatan ölülerden farksızdır. Üretimin silahları da barutu da kendi ellerimizdir” derdi. Çok uzun süren bir kıştan sonra filiz veren kardelenler gibi meydanlarda “Artık Yeter, Geçinmek İstiyoruz” diye haykıran işçi kardeşlerimizle, yumruklarımızı hep birlikte kaldırarak birlikte mücadeleye katılalım. Çözüm ellerimizde, örgütlü mücadelede!
Son Eklenenler
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...