Üniversitede Mezuniyet Töreni ve Bir Konuşmanın Hatırlattıkları
Mersin Üniversitesinden bir eğitim emekçisi
5-6 yaşlarında eğitim-öğretime başlayan çocuklarımız 12 yıllık temel eğitimin ardından, meslek sahibi olmak istedikleri alanlar için üniversitelerde öğrenim görüyor. Tabi bunların gerçekleşebilmesi için de çeşitli sınavlara girmeleri ve o sınavlarda başarılı olmaları gerekiyor. Bunca yıl boyunca zaten birçok sorunla karşı karşıya kalan gençlerimiz mezun olduktan sonra ellerinde bir diploma olduğu halde ya iş bulamıyor ya da kendi alanı dışında bir iş bulup asgari ücrete uzun saatler çalışmak zorunda bırakılıyor.
Daha önceleri gençlere üniversite okuması veya bir kamu kurumunda işe başlaması öğüdü verilirdi. Çünkü “en güzeli memur olmak, devlete sırtını dayadın mı, hayatın kurtulur” diye düşünülürdü. Bugün gelinen noktada birçok emekçi ailesi, çocuklarını okula bile gönderemiyor! Temel eğitimini tamamlayabilen çocukların ise hayat pahalılığının sürekli artış gösterdiği bu dönemde başka bir ilde üniversite okumaya gitmesi giderek zorlaşıyor, hayal oluyor. Ulaşım, barınma, yeme-içme, ders kitapları ve kırtasiye malzemelerinin fiyatları enflasyonla birlikte sürekli artış gösteriyor. Buna karşılık emekçi gençlere, ailelerinden aldıkları destek, burslar ya da kısmi zamanlı işlerde çalışıp ellerine geçen para yeterli olmuyor.
Bu sene, üniversitenin mezuniyet töreninde gençler kepleri sevinç içinde havaya atarken, hocalar arasında şöyle bir diyaloğa şahit oldum: “Yarısından fazlası zincir marketlerde kasiyer olarak işe başlarken bir kısmı da mağaza reyonlarında olacak. A101, BİM, ŞOK gibi marketler üniversite mezunlarıyla dolu. Yüz öğrenciden ancak 5-10 kişi mezun olduğu sektörde iş bulabilecek. 4 senenin sonunda ellerinde bir diploma ve birçok sertifika ile işsiz kalacaklar. Onlar için asıl sınav şimdi başlıyor…” Aslında bizler de biliyoruz ki üniversiteye bir dolu umut ve hayallerle başlayan gençlerin birçoğu mezun olduktan sonra eğitim gördüğü alanda iş bulamayacak ve işsiz kalacak. O zaman akıllara bir soru geliyor: Türkiye’de üniversite okumak boşuna mı, değil mi? Gençler üniversite kazandıktan sonra sevincini yaşayamadan nasıl okuyacağını, hangi sorunlarla karşılaşacağını düşünüyor. Bir arkadaşımın kardeşi aldığı yüksek puanla istediği üniversiteye yerleşti ve daha sevincini yaşayamadan 4 yıl boyunca temel ihtiyaçları için harcamak zorunda kalacağı asgari tutarı hesapladığında sevinci kursağında kaldı… Üniversite okumak ve mezun olduğunda hemen iş bulmak umuduyla yıllarca emek verilse de bizim gerçekliğimiz bu…
Üniversite sayısını ya da üniversite mezunu sayısını arttırmak ülkenin refah düzeyini, eğitim kalitesini, nitelikli personel sayısını değil yalnızca üniversite mezunu işsizlerin sayısını arttırıyor. AKP’nin başa geldiği 2002 yılında Türkiye’de üniversite sayısı 93’tü. Şuan Türkiye’de 209 üniversite bulunmakta. Üniversite sayısını arttırmakla övünen siyasi iktidar bunu bir başarı gibi göstermeye çalışsa da gerçekler hiç de öyle değil. Eğitimin niteliği ve kalitesi gün geçtikçe düşüyor. Bu sene dünya sıralamasında Türkiye’de yalnızca 1 üniversite ilk 500’e, üstelik 477. sıradan giriş yapabildi. Ne büyük bir başarı!
Bizler sorunları biliyoruz, yaşıyoruz ve okulda, sokakta, evde konuşuyoruz. Ancak sadece sorunları konuşmanın çözüm olmayacağını da biliyoruz. Üniversitelerde eğitim kalitesinin arttırılması, gençlerin fikirlerini paylaşabileceği daha özgür bir ortamda eğitim görmeleri, kısmi zamanlı iş olanaklarının arttırılması ve maaşların yükseltilmesi, iş saatlerinin kısaltılarak daha fazla gencin iş imkânına sahip olması, ücretsiz yurt ve yemek imkânının verilmesi sermaye sınıfına göre zarardır. Biz, işçi sınıfının gençleri birlikte olursak ve çözüm yolları için birleşirsek haklarımızı elde edebiliriz. Gençlerimiz, çocuklarımız, geleceğimiz için, insanca bir yaşam için mücadele etmek, mücadelemizi büyütmek zorundayız!
Son Eklenenler
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 6-10 Ocak günlerinde Türkiye genelinde iş bırakıyor. ASM çalışanları “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri...
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...