Onurlu Olmayı, Dik Durmayı İşte Böyle Öğrendik
Gebze’den Türk Metal’den istifa etmiş bir plastik işçisi

Merhaba işçi arkadaşlarım,
Öncelikle hepinizi içtenlikle selamlıyorum. Ben memleketimden göçüp geldikten sonra, plastik sektöründe bir fabrikada tam 18 yıl çalışmış bir işçi kardeşinizim. Bu fabrikada gece gündüz demeden çalıştım, didindim, çabaladım, uğraş verdim. İşyerinde hem çalışma arkadaşlarımla hem de patronumla aram çok iyiydi. Fabrikada patron, ben de dâhil tüm işçileri oğlu gibi gördüğünü söylerdi. Yıllar akıp geçiyordu, ama ücretlerimiz ve çalışma koşullarımız gittikçe kötüleşiyordu.
Bundan 7 yıl önce, fabrikada bir grup işçi bir araya gelerek daha iyi bir ücret ve çalışma koşulları için sendikalaşmayı tartışmaya başladık. Bu tartışmaların sonucu, “hangi sendikayı getirsek patronumuz kabul eder?” oldu. Bu süreçte UİD-DER’e gittik, fikir aldık. Ama UİD-DER’li işçilerin bizlere anlattığı şeyler zor geldi ve biz daha kolay bir yol bulduk. Düşündük ki, fabrikadaki üretim çok büyük oranda Koç Holding’e ait fabrikalara yapılıyor. Koç’un tüm fabrikalarında da Türk Metal var. Eğer biz Türk Metal’i fabrikaya getirirsek, işveren de zorluk çıkarmaz, kabul eder.” Nihayetinde de aynen böyle oldu. Plastik üretimi yapılmasına rağmen fabrikayı metal işkolunda gösteren patronumuz, sendikayı tereddüt bile etmeden kabul etti. Yani anlayacağınız kolay yoldan sendikalaşalım diye, işçi düşmanı, işveren sendikası Türk Metal’i, kendi ellerimizle fabrikaya getirip, başımıza bela ettik.
Türk Metal fabrikada yetkiyi aldıktan sonra, işyerinde taleplerimizin karşılanması bir tarafa baskıyla üretim arttı, çalışma koşullarımız ağırlaştı. İşyeri temsilcileri, sanki bizim temsilcilerimiz gibi değil de işveren yetkilisi gibi davranıyordu. Ses çıkartamaz hale gelmiştik. Nihayetinde Bursa’da başlayan metal işçilerinin isyanı bize de ulaştı. Bizler de safımızı işçi kardeşlerimizin haklı davalarının yanında yer alarak belirledik. Türk Metal’den istifa etmeye başladık. Bizleri oğlu gibi gördüğünü söyleyen patronun ilk işi Türk Metal ile işbirliği yapmak oldu. Türk Metal, çeteleri aracılığıyla fabrikalardan türlü yalanlarla topladığı işçilerle bizlere saldırmaya kalktı. Bir de bunun üzerine Türk Metal’e baş kaldıran bizleri işten çıkarttılar.
18 yıl boyunca bilfiil çalışan bir işçi olarak, 7 ay işsiz kalınca işçi sınıfının sorunlarını daha iyi anlamaya başladım. İşsizlik, taşeronluk, yevmiyeli çalışma, göçmen işçilik gibi pek çok sorunla karşılaştım. Örgütsüz işçi ile örgütlü işçi olmanın arasındaki farkı daha iyi kavradım. 18 yıl boyunca vasıflı bir işçi olarak çalışmama rağmen, nereye başvurduysam asgari ücrete yakın bir ücret teklif edildi. Bu ücret karşılığında ise 12 saat çalışmamı istiyorlardı. Bir süreliğine yevmiye usulü çalıştım. Çalıştığım işyerinde Suriyeli işçiler de çalışıyordu. Bizden çok daha düşük ücretlere ve kötü şartlarda çalıştırılıyorlardı.
Gittiğim birçok fabrikada iş başvurusu formumdaki 18 sene ibaresi amirlerin, müdürlerin ilgisini çekiyordu. Neden işten çıkarıldığımı sorduklarında yaşadığımız süreci anlattım. Bana anlamsız gözlerle bakıp, “aldığın bu ücreti bunun için mi bıraktın?” diye soruyorlardı. Evet, şimdi daha iyi anlıyorum ki, örgütsüzlük insanın bilincini karartır, görmeyen gözler, duymayan kulaklar, hissizleşen bir beden yaratır. Ben bu süreç zarfında, birlikte olduğumuz vakit üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şeyin olmadığını fark ettim. Eğer ben ve arkadaşlarım Türk Metal’den istifa edip işten atılmasaydık, bir 10 yıl daha her şeyden habersiz “koyun” gibi işe gidip geliyor olacaktık. Böylece işverenlerin istediği gibi örnek işçi olacaktık. İşyerinde bana “örnek işçi” diyorlardı. Yıllarca bütün haksızlıkları görmezden gelen, korkan biz işçiler, metal sürecinde kabuğumuzu kırdık. Haksızlıklara karşı geldik. İşveren yalakası Türk Metal’den kurtulmaya çalıştık. İşsiz kaldık ama bir şeyi de çok iyi öğrendik. Onurlu olmayı, dik durmayı ve korkmamayı! Şimdi geçmişe bakıyorum da, bizim en büyük kazanımımız tam da budur!
İşsiz Adam
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...