Vicdanımızı Susturmayalım!
Kocaeli/Gebze’den bir kadın işçi

“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. Hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu.” İki Şehrin Hikâyesi adlı romanına bu satırlarla başlar Charles Dickens. Öyle zamanlardan geçiyoruz ki kapitalist sistemin bağrında taşıdığı tüm çelişkiler gün yüzüne çıkmış, orta yerde duruyor. Teknolojik gelişmeler hayal sınırlarını zorluyor, bir yanda akıl almaz bir bolluk varken diğer yanda insanlar yiyecek bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaçlar. Tıpkı Dickens’in dediği gibi hem her şeyimiz var, hem de hiçbir şeyimiz yok. Dünyanın dört bir yanında tüm zenginliği üreten emekçiler ürettiklerinin ancak kırıntısı ile yaşamaya mahkûm ediliyorlar.
Egemenlerse, bu zulüm düzenine itiraz etmesin diye işçi sınıfını korkutmak, sindirmek için sahip oldukları tüm araçları seferber ediyorlar. Dünyanın farklı farklı bölgelerinde baskıcı yasalar bir bir hayata geçiriliyor, zaten her açıdan yaşamı cendereye alınmış milyonlarca emekçi daha fazla nefessiz bırakılıyor. Artan işsizlik ve yoksulluğun yarattığı sonuçlar arasında kendini değersiz hissetme, kaygı bozukluğu, özgüvensizlik başta geliyor. Özellikle gençler çıkışsızlık yaşıyor. Toplumun üzerine karabasan gibi çöken bu ağır hava yüzünden insanlar kendilerini nefessiz kalmış hissediyor. Gerçeklerden kaçmak, yaşam “yükünden” kurtulmak istiyor. Mesela son yıllarda Türkiye’de Google’da yurt dışındaki iş ilanları, “intihar”, “intihar etmek günah mı?”, “acısız ölüm”, “en kolay intihar yöntemleri” gibi aramalar iyice artmış durumda.
Milyonlar yaşadıkları sorunları bireysel sorunlar olarak görüyorlar. Tam da bu nedenle çarkı bozuk kapitalist düzeni sorgulamıyorlar. Kendilerini yalnız hissediyor, kendi başlarına çözüm bulmak için debeleniyorlar. Sonuç ise ne yazık ki daha fazla yalnızlaşma ve değersizlik hissi oluyor. Sorunların toplumsal olduğunu fark ettiklerindeyse hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyor, sorumluluk almaktan kaçınıyorlar. Çaba sarf etmenin beyhude olduğunu zannediyorlar. Oysa bu sömürü sisteminin efendileri tam da bundan beslenir. Kendini yalnız, değersiz, özgüvensiz hisseden, örgütsüz olan, değişime inanmayan, sorumluluk almayan insan tepkisizleşir, olan biteni kabullenir hale gelir. Olup biten haksızlıkları görmezden gelir, içinden yükselen itirazı; vicdanını susturmak zorunda kalır ve sonuçta gerçekten de pasifleşir. Farkına bile varmadan güçlülerin, zalimlerin değirmenine su taşır.
Mesela geçtiğimiz günlerde yaşlı bir kadın verecek parası olmadığı için otobüsten indirildi ve çevresindeki insanlar bu olay hiç yaşanmamış gibi davrandılar. Başka bir örnekte ise marketten yaptığı alışverişin tutarı 50 liranın altında olduğu için yine yaşlı bir kadın marketin servis aracından indirildi. Bu insanlara üç kuruş para için eziyet edilirken, orada bulunanlar susmayı ya da hafiften homurdanmayı, en fazla olayı kaydedip sosyal medyada yaymayı yeğlediler. Yani aslında vicdanlarını susturdular. Oysa tepki vermek homurdanmak, söylenmek değildir. İnsan kötülüğe engel olmak için, sonuç almak için tepki gösterir, bunun için harekete geçer ve başkalarını da haksızlıklara ortak olmamaya, ses çıkarmaya çağırır. Yani aslında örgütlenir. Örgütlenen insan vicdanını, vicdanları harekete geçiren insandır.
Dünyanın içinde bulunduğu kaos, her alandan yansıyan sorunlar insanları ürkütüyor. Ancak bunca çelişkinin, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu bir yerde çözüm tüm bunları görmezden gelmek ya da vicdanımızı susturmak değildir. Üzüntümüzü, kızgınlığımızı dile getirmekle yetinmek de değildir. Sorumluluk almaktan kaçmadığımızda, birlik olup tepki verdiğimizde değişim yaratabiliriz. Tarih bu gerçeği defalarca kanıtlamıştır. Kapitalizmin zehirli, boğucu atmosferinden ancak birbirimize elimizi uzatarak, dayanışmayı büyüterek, kapitalizmi yıkmak için birlikte mücadele ederek ve yarınlara umut tohumları ekerek kurtulabiliriz.
Dublin’de 1 Mayıs
Gökyüzü İlk Kez Bizimdi Bugün
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...