Buradasınız
1 Fabrikada 4 Gecede 4 Kaza Nasıl Olur?
Gebze’den bir metal işçisi

Patronlar, maliyet gerekçesi ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almadıkları için her ay yüzlerce iş kazası haberi alıyoruz. Her ay yüzden fazla işçi arkadaşımız bu iş kazalarında hayatını kaybediyor, yüzlercesi de yaralanıyor, sakat kalıyor. Derneğimiz UİD-DER’in yürüttüğü “İş Kazaları Kader Değildir İşçi Ölümlerini Durduralım!” kampanyası vasıtasıyla pek çok iş kazası mağdurunun ve iş kazasında hayatını kaybeden işçi yakınlarının acısına tanık olmuştum. Yaralarına hep birlikte derman olmaya ve iş kazalarının kader değil cinayet olduğunu anlatmaya çalışmıştık. Ama dört gece öncesine kadar hiç bir iş kazasına bire bir tanık olmamıştım.
Çalıştığım döküm fabrikasında dört gece önce gece vardiyasında bir arkadaşım iş kazası geçirdi. Onu izleyen üç gece de birer iş kazası meydana geldi. İş kazaları adeta seri bir hal aldı. Bunun öncesi de var. Ben daha yeni başladığım için önceki iş kazalarını bilmiyorum. Ama işçi arkadaşlarımın anlattığı kadarıyla burası, iş kazalarının sürekli olduğu bir fabrika. Patronumuz iş güvenliği önlemlerini almadığı için dört gecede dört iş kazası meydana geldi. Şimdi haliyle ben de soruyorum: Aynı fabrikada nasıl olur da dört gece üst üste iş kazası meydana gelir? Neden bu iş kazalarını engelleyen önlemler alınmıyor?
1. gece: İlk gece bir arkadaşımız üretim alanından geçerken sıçrayan metal parçası başına isabet etti. Arkadaşım başındaki baret sayesinde ölümden döndü. Bu olay bile bize iş güvenliği ekipmanlarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Arkadaşımın başında baret olmasaydı belki de başına çok ciddi bir darbe alacaktı. İnanmayacaksınız ama bu olay onların gözünde iş kazası olma değeri bile taşımadı. “Bir şeyin var mı? Yok, o zaman işinin başına” diyerek işçiyi üretime gönderdiler.
2. gece: Yerin kaygan olması nedeniyle bir arkadaşım kayarak başını metal parçasına vurdu. Kaşı üç santim kadar açılan arkadaşım hemen ofise koşarak yardım istedi. Vardiya amirini aradılar. Vardiya amiri dalga geçer gibi “bir şey olmaz, pansuman yapıp işinin başına gönderin” dedi. İki üç aramadan sonra ofise gelen vardiya amiri yaranın büyük olduğunu, kanamanın durmadığını görünce “hastaneye gönderelim, ama işler yoğun sakın rapor almaya kalkmasın” dedi. İşçiyi hastaneye gönderdikten sonra en az 10 kere aradı. “Nasıl oldun?” diye değil, “işler yoğun rapor alma” diye arıyordu. Ne yaptı etti, işçi arkadaşımın rapor almasına engel oldu. Kaşına üç dikiş atılan arkadaşım aynı gece fabrikaya gelerek çalışmaya devam etti.
3. gece: Gece vardiyasına gelen işçi arkadaşım gözlüğünün yerinde olmadığını fark etti. Postabaşına durumu anlatan işçi, “bu akşam alamayız ancak yarın alırız. Bu akşamlık böyle çalış yarın ben sana gözlük aldırırım” cevabını aldı. O şekilde çalışırken kum boşaltımı esnasında iki gözüne birden kum kaçtı. Gözleri açılmayacak gibi olan işçi lavaboya gözünü yıkamaya gönderildi. Adeta gözleri kan çanağına dönen işçiyi hastaneye bile göndermeye gerek duymadılar. Ertesi gün işbaşı yapan işçinin gözü kan toplamış ve acısı daha geçmemişti.
4. gece: Üretim alanı çok dar ve forkliftler bu alandan vızır vızır geçiyor. Karşıdan gelen forkliftin ışığı bir diğerini kullananın gözünü alınca ani fren yapmak zorunda kaldı. O anda 1500 derecede eritilen sıvı metal taşıyordu. Ani fren metal taşıdığı potanın kaymasına sebep oldu. Kayan metal potası karşıdan gelen forkliftin üzerine devrildi. Diğer şoför kendini saniyelik farkla aşağı atarak son anda kurtulabildi. Bir saniye farkla ölümden döndü. O anda atlamamış olsaydı o metalin içinde kemikleri bile eriyecekti. O anda orada hiç kimsenin olmaması da büyük şanstı. Gün içerisinde o alandan yüzlerce işçi gelip geçiyor. Evet, forklift yolundan işçiler de gelip geçiyor. Formaliteden bir çizgi çizmişler geçiş alanı diye ama alan dar olduğu için forkliftler ister istemez o alanın dışına çıkmak zorunda kalıyorlar.
Başta da sordum ya, nasıl olur da bir fabrikada dört gece art arda iş kazası meydana gelir? Niye bir önlem alınmaz? Bunun tek sebebi var. O da patronların gözünü bürüyen kâr hırsı. Onlar için alacakları her önlem bir maliyet. Bizim canımızın değeri yok. Fabrika kâr etsin, kasaya milyonlar girsin. Ama bizim için en ufak bir önlem bile hayati derecede önemli. İlk geceki kazada belki de baret o işçi arkadaşımızın hayatını kurtardı. İkinci gece, yer temiz olsaydı, kaygan olmasaydı o kaza olmayacaktı. Ama patron o şekilde düşünmez. Onun için o yerleri temizlemek için ekstra bir işçi, malzeme ve masraf gerekecek. Ne gerek var diye düşünüyor. Üçüncü gece, eğer işçiye gözlük vermiş olsalardı o kaza olmayacaktı. Dördüncü gece, o alan biraz daha geniş olsaydı forkliftler yan yana geçmeyecekti ve şoförün gözünü ışık almayacaktı. Bu kaza da meydana gelmeyecekti. O alanı genişletmek için üretimi durdurmak ve tadilat yapmak patron için gereksiz bir maliyetti.
Alınacak önlemlerle iş kazaları sıfıra inebilir. Patronlar için maliyet olan şey bizim canımız. Dört işçi arkadaşım da kurtuldu ama yarın o kadar ucuz atlatamayabiliriz. “Sıra ne zaman bana gelecek?” diye bekleyecek halim yok. Onun için fabrikada işçi arkadaşlarım ile bir araya gelip örgütlenmekten başka seçeneğim yok. Bu hepimiz için geçerli, eğer iş güvenliği önlemlerini aldırmak için örgütlenmezsek belki de yarın sıra bize gelecek.
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...