21. Yüzyılda Kölelik
Kıraç’tan UİD-DER üyesi bir işçi
Merhaba arkadaşlar. Sizlerle okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum. Kitabın adı Köle. Okuyunca tüylerim diken diken oldu, çünkü o kadar acımasız bir hayat yaşatılmış ki kitabın konu edindiği kişiye. Ama ne yazık ki yaşanılmış bir hayat hikayesi Mende Nazer’inki.
Köle, Mende Nazer adında küçük bir Nuba kızının kaçırılıp 20 küsur yıl nasıl kölece çalıştırıldığını anlatıyor. Benim bildiğim kölelik geçmişte kalmış bir şeydi ve biz 21. yüzyılda, yani uzay ve teknoloji çağında yaşıyorduk. Her şeyin daha güzel, rahat ve modern yaşandığı bir çağda böyle bir şeyin olmasına insanın inanası gelmiyor. Ama ne yazık ki burjuvazi için fark eden bir şey yok. Çünkü sistemin izlediği politika aynı, işçi-emekçi sınıfını ezerek sermayesine sermaye katmaktır. Tıpkı Mende Nazer’in örneğinde olduğu gibi.
Mende Nazer, Sudan’daki Nuba dağlarında küçük bir köyde yaşayan mütevazı bir ailenin en küçük kızıdır. Bu mütevazı aile hayatlarından çok memnunlarmış, ta ki Arap egemenler onların hayatına el uzatıncaya kadar. Arap egemenlerin baskıcı uygulamaları öncelikle ilkokula başlayan çocuklar üzerinde başlatılmış. Köylere gelen öğretmenler, küçücük çocukları okulun ilk gününden itibaren tehdit ederek onlara kendi anadilleri olan Nubacayı konuşmayı yasaklıyor ve Arapça konuşmaya zorlayarak onları asimile etmeye çalışıyorlarmış. Devlet güçleri, daha önceden diğer köylere yaptıkları gibi Mende Nazer’in köyüne de baskın yaparak köyü ateşe vermiş, erkekleri haince katletmiş, kadınlara tecavüz ettikten sonra öldürmüş, çocukları toplayıp köle olarak zengin ailelere satmışlar. Kitap, katillerin köyü yakıp yıkıp insanları öldürmesinden sonra içlerinde Mende Nazer’in de olduğu çocukları toplayarak köle olarak satmalarıyla başlıyor.
Başkent Hartum’a yolculukları sırasında daha 6 yaşında olan çocuklar canilerin tecavüzüne uğruyorlar, sonra Sudan devletine ait askeri kampa götürülüyorlar. Buradan da devlet tarafından insan tacirlerine satılıp zengin ailelere pazarlanıyorlar. Mende Nazer de tıpkı diğer çocuklar gibi, daha anne kucağına hasret bir yaşta, zengin bir aileye köle olarak satılıyor. Mende o küçücük yaştan itibaren o aileye hizmetçilik yapmaya başlıyor. Yemek yapmaya, çocuk bakmaya, daha doğrusu bir kölenin yapması gereken her şeyi o küçücük elleriyle yapmaya başlıyor. Beceremediği, bilemediği şeyleri yanlış yaptığında ise inanılmaz hakaretlere uğruyor. Ona bir köpekten daha kötü muamele yapılıyor. Dışarıda bir köpeğin bile yaşayamayacağı bir kulübe, ayrı kap ve kaşık veriliyor. Düşünüyorum da, burjuvazi biz işçilere hayvandan daha aşağılayıcı bir gözle bakıyor.
Mende, 20 yaşına kadar Sudan’da bu şekilde insanlık dışı bir hayat sürüyor. 20 yaşından sonra İngiltere’ye, burjuvazinin uygarlığın başkenti dediği Londra’ya köle olarak gönderiliyor. Burada da aynı şekilde, aynı şartlar altında yıllarca çalıştırılıyor. Hem de çalıştığı yer Sudan’ın İngiltere büyükelçisinin yardımcısının evi. Bu evde sonunda bir yolunu bulup kaçana kadar yıllarca çalışıyor. Kaçtıktan sonra da yıllarca mültecilik hakkını almak için uğraşıyor ve sivil toplum kuruluşlarının araya girmesiyle zar zor özgürlüğüne kavuşuyor. Ama tam 25 yılını köle olarak geçirdikten sonra!
Mende Nazer halen Londra’da yaşıyor. Londra’daki “sahip”lerinin yanından kaçtıktan sonra dünyanın birçok yerinde haberleri çıkmış. Türkiye’de de medyada Mende ile ilgili haberler yayınlandı. Çoğu da şaşkın şaşkın nasıl olur diye noktalamış yazılarını!
Şu anda uzay çağı dediğimiz bu çağda Mende Nazer gibi milyonlarca insan köle olarak çalıştırılıyor. Peki, bu insanlar sömürücülerin elinden nasıl kurtulacak? Nasıl kendi özgürlüklerine kavuşacaklar? Tabii ki bizlerin işçi sınıfı olarak kendimizi ve kölece ezilen milyonlarca insanı kurtarmamız sayesinde. Ama bu da ancak bir araya gelerek, örgütlenerek bu aşağılık sistemi yok edip kendi dünyamızı kendimiz yarattıktan sonra olur. Eğer birleşip örgütlenmezsek hepimizin sonu böyle olacak. Eğer gelecek kuşaklarımıza Mende Nazer’in hayatını yaşatmak istemiyorsak birleşip burjuvaziyi alaşağı etmemiz gerekiyor.
Suçlu kim?
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...