“Girişimci Amil Beyler” İş Başında!
İstanbul/Sefaköy’den bir öğrenci
Yaşadığımız kapitalist sömürü düzeninde gün geçmiyor ki yeni bir rezalet duymayalım, gün geçmiyor ki çürümüşlüğün kokusu burnumuzun direğini kırmasın! Sırf para kazanma ve daha çok kâr elde etme dürtüsüne dayalı kapitalist sistemin insanları ne hale getirdiğine dair önümüze her gün onlarca haber akıyor. Bizler de her gün kapitalizmin nasıl da kokmuş bir bataklık olduğunu daha iyi görüyoruz. Görüyoruz, çünkü biz UİD-DER’li öğrencileriz. Eğitimin nasıl ticari amaçlar uğruna yozlaştırıldığını, okulların kâr hırsı uğruna nasıl ticarethanelere çevrildiğini konuşuyoruz. İstanbul’da Beykoz Anadolu Lisesi’nde 2004 yılında yaşanan fakat yeni ortaya çıkan bir olay, aslında konuştuklarımızın ne kadar doğru olduğunu gösterir nitelikte!
2004 yılında dönemin okul müdürü Osman Bey tarafından okulun bodrum katı bir tekstil firmasına 5 yıllığına kiraya verilmiş ve uzunca bir süre burada üretim yapılmış. Konunun ortaya çıkmasının ardından da İl Milli Eğitim Müdürlüğü kiracı firmaya ve okul yönetimine ihtarname yollayarak üretim alanının boşaltılmasını istemiş. Yerel mahkeme kiralanan alanın boşaltılmasına karar verirken kiracı firma, temyize gitmiş ve üst mahkeme tarafından haklı bulunmuş. Mahkemeden, kiracı firmaya zarara uğratıldığı gerekçesiyle hem 8,5 milyon lira ödeme yapılması, hem de eski yerine taşınması kararı çıkmış! Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Biz bu parayı ödeyemeyiz, okul yönetimiyle halledin” demesi üzerine de geçtiğimiz günlerde Beykoz Anadolu Lisesi’ne icra memurları gönderildi. Okulda öğrenim gören yaz okulu öğrencileri ise bahçenin dışına çıkarıldı. İcra, araya giren insanlar sayesinde durdurulup konu “tatlıya” bağlansa da okul yönetimi bodrum katı yeniden atölyeye çevirmek için çalışmalara başlamış! Haa unutmadan! Osman Bey şu an ne yapıyor diye soracak olursanız; kendileri başka bir devlet okulunda halen müdürlükle iştigal ediyorlar!
Dostlar, hikâye gibi gelen bu olay bana yıllar önce izlediğim ve tamamen kurgu olan bir diziyi, “Hayat Bilgisi” dizisini anımsattı. Orada da para sayma makinesini ve para kasasını çok seven bir okul müdürü, Amil Bey vardı. Amil Bey, kantin işletiyor, paraları cebine indiriyordu. Okul bahçesinde öğrenciler top oynayamıyorlardı çünkü Amil Bey, bahçeyi otoparka çevirmişti. Park eden araçlardan “döner sermayeye katkı” diyerek ücret alıyordu. Fakat ne hikmetse biriken sermayeler dönüyor dolaşıyor ve Amil Bey’in cebine giriyordu! Görüyoruz ki kapitalizm denen bu kokmuş bataklıkta bizi güldürmek için kurgulanan dizi senaryoları bile gerçekleşebiliyor. İnsanın “pes!” diyesi geliyor! Böylesi hadiseler kapitalizmin akıl dışı olduğunu, kutsal denilen eğitimin nasıl da ticarete döküldüğünü gösteriyor bizlere. Bizler de özellikle işçi sınıfının gençleri olarak bu akıldışı sisteme karşı öfkemizi bilemeli ve mücadeleye katılmalıyız.
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...