Her Şeye Rağmen İnancımı Yitirmiyorum!
Gebze’den bir eğitim emekçisi kadın işçi
Merhabalar! Ben genç bir eğitim işçisi kardeşinizim! Yükseköğrenimini tamamlamış bir birey olmak her anne babanın çocuğu için istediği bir şeydir. Çünkü hayat şartlarımız çok zordur ve anne babamız bizi okula gönderince “çocuklarım okusun, kendini kurtarsın, benim gibi işçi olmasın” diye hayaller kurarlar. Ama işler öyle gitmez; bir gün okuldan mezun olursunuz ve gerçekler “hayata hoş geldiniz” der gibi yüzünüze tokat gibi çarpar. Bu düzende iş bulmak ve patronların saldırılarından nasibini almadan çalışmak hiç de mümkün değil. Biliyorum ki kriz-pandemi bahanesiyle mağdur edilen her sektörden pek çok işçi var. Ben de bu mağdurlardan biriyim!
Üniversiteden ilk mezun olduğumda dünyalar benim olmuştu. Artık çalışıp kendi paramı kazanacaktım. Tabi iş bulup çalışmaya başlamak öyle kolay olmadı. Bir sene işsiz kaldım. Bırakın mesleğimi yapmayı, hiçbir şekilde iş bulamadım. Bir senenin sonunda nihayet bir kafede işe başladım. Çalışma saatleri sabah 9, akşam 7 olarak anlaştık. Patron sözde akşam 7’de işimin bittiğini söylese de 7’lerin 8-9 derken 10’u bile bulduğu zamanlar oluyordu. Yorucu bir günün ardından çoğunlukla akşam onda eve giderdim. Çok çalışmak karşılığında mı? Elimde koca bir hiç kalırdı! İşçinin değişmeyen asgari ücretine tabiyiz tabii ki… 6 ayın sonunda oradan büyük bir haksızlığa uğrayıp çıkmak zorunda kaldım ve yine işsizlik sürecim başladı. Başvurduğum işlerden aylar sonra bir özel okul geri dönüş yaptı. İşsizliğim sona ereceği için çok sevinmiştim. Tabii ki yine hüsrana uğradım ve yavaş yavaş işverenin nasıl illet bir şey olduğunu anladım. Özel eğitim kurumu olduğu için varsa yoksa biz işçilerin sırtından para koparmaktı tek derdi. İşe başladım, sigortamı yapıp 1,5 sene içinde defalarca işe girdi çıktı yaptılar. Yani hep iki ay çalışıp iki ay sonra çıkıp tekrar işe geri dönmüşüm gibi yaptılar. Buna rağmen yine akşam çıkış saatim yedi iken 8-9-10’lara kadar çıktı. Özel hayatım kalmamıştı, hayatımda her şey sadece işten ibaretti. Patron beni bulunmaz bir nimet olarak görmüş olmalı! Çünkü benim onca emeğimin karşılığında koca bir asgari ücret alacaktım… İşsiz kalırım korkusuyla her şeye katlandım. Bir buçuk senenin sonunda psikolojik baskıya daha fazla dayanamayıp onca borcuma rağmen işten ayrılmak zorunda kaldım. Haklarım ise işverene kâr kaldı. Yine iş arama sürecim başladı. Bir daha özel okulda çalışmayacağım diye tövbe ettim. Aylarca iş aradım ama tabi bulamadım. En son iş tecrübem okul olduğu için onca zaman iş aradıktan sonra yine bir özel okulda mecburen işe başladım.
Geçen sene 2020 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde işe alındım. Beş gün sonra da koronavirüs çıktı. Bu işyerinde de işçiye merhamet yoktu. Bir eğitim kurumu olsa da sonuçta işin sonunda para olduğu için patronum yeni bir kılıf bulmuştu. İlk aydan sonra beni ücretsiz izine çıkardılar. İznimin dördüncü gününde “sen gel biz paranı asgari ücrete tamamlayacağız” dediler ben de tabii ki gittim. Bir ayın sonunda bir kılıf bulup paramı vermediler. Paramı vermemek patronun pandemiyle beraber uydurduğu ikinci kılıfıydı. Ücretsiz bir şekilde ben bir ay değil 6 ay çalıştım. Sonrasında kısa çalışma ödeneği almaya başladım. Yani 2020 8 Marttan beri beni ve diğer çalışan arkadaşlarımı izinde gösterip tam gün çalıştırdılar. Sigortalarımızı yarı yarıya yatırdılar ama biz işimize tam gün gittik. Sonra bu şubat ayında aniden beni çağırıp yasak bitince işten çıkaracaklarını söylediler. Patronun bana söylediği “istersen istifa verebilirsin, şimdi çıkışını verelim” dediler. Ben de istifamı vermedim tabii ki ve üç aydır evdeyim. Şimdi kısa çalışmada gösteriliyorum.
Suçum neydi, bilmiyorum. Ben sadece eğitimini ailesine yük olmadan nice zorluklarla bitirmiş ve yine ailesine yük olmadan bir iş bulup insanca yaşamak isteyen bir işçiyim. Daha önce haksızlığa ve psikolojik baskıya uğradığımda istifa edip çıkmıştım. Bu süreçten kısa bir zaman sonra çok değer verdiğim bir ablam sayesinde UİD-DER ile tanıştım. UİD-DER sayesinde haklarımı öğrendim. Şimdi kalıp haklarımı arayıp mücadelemi vereceğim! Hakkımı patrona bırakmadan söke söke almak için örgütlü davranacağım! UİD-DER sayesinde her şeye rağmen inancımı koruyorum! İyi ki varsınız! Güzel günler hepimizin olacak! Umutlu yarınlarımız olsun!
Susmuyoruz, Korkmuyoruz!
Sermayenin Sendika Düşmanlığı
Son Eklenenler
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. Darbeyle hesaplaşamayan Türkiye işçi sınıfı uğradığı hak kayıplarını telafi edemediği gibi yeni kayıplar yaşadı, yaşıyor. Sınıfsal hafızaya vurulan ağır darbe yüzünden 1980 sonrası işçi...
- 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle egemenler geçmişle gelecek arasındaki köprüleri yıkmak, işçilerin mücadele deneyimlerini unutturmak istediler. Toplumu baskı ve şiddetle susturdular, yıllarca sürecek bir karanlığa hapsettiler. Çekilen tüm...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 10 Eylülde Gebze Kent Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu, DİSK Birleşik Metal...
- Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe mahallesinde 21 Ağustostan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin, 19 gün sonra yapılan bir ihbar sonucunda, öldürülmüş ve cansız bedeni bir torba içinde dere kenarına bırakılmış olarak bulundu. Narin’in...
- Polisin saldırılarına, Emniyet Müdürünün tehdidine boyun eğmeyen direnişçi Polonez işçileri halaylarla, türkülerle, sloganlarla, dayanışmayla direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm emek dostlarını direnişleriyle dayanışmaya çağırıyorlar.
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi işçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Siyasi iktidarın ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere kesen ekonomi programları ise sorunlarımızı katlanarak büyütüyor. Bu...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaptı. Hem su sarfiyatını azaltacak hem de aile bütçesine katkı sağlayacak tasarruf önerilerini sıraladı. Aşırı kurak bir dönem...
- Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesinde bulunan, Selüloz-İş Sendikasının örgütlendiği MKB Rondo grevinin 11. gününde, UİD-DER coşkulu bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor” pankartı taşıyan UİD-DER’li işçiler, “...
- Yüzyıllar evvel yaşamış bir Alman filozof, şöyle demişti: “Sarayda yaşayan başka, kulübede yaşayan başka düşünür.” Bu sözler zenginlerle yoksulların dünyasının, düşünce ve hareket tarzlarının birbirinden çok farklı olduğunu anlatır. İnsanlar bu...