Sendikalar İşçilerin Mücadele Örgütleri Haline Gelmeli
Tuzla’dan bir işçi

Ben seramik fabrikasında çalışan bir kardeşinizim. Çalıştığım fabrikada meydana gelen bazı olayları sizlerle paylaşmak istedim. Ben sendikalı bir işçiyim. Geçen yılın sonuna doğru fabrikamızda sendikamızın işyeri delege seçimi oldu. Ardından da fabrikada temsilci seçimi oldu. Ben ve bir grup arkadaş bu görevlere talip olduk. Arkadaşlarımız da bizleri seçti. Göreve geldiğimiz günden bugüne çok sıkıntılarla karşılaştık. Çünkü eski yönetici ve temsilci arkadaşlarımız işverenle gayet iyi anlaşıyorlardı. Bizler de bu samimiyetin doğru olmadığını, sendikanın özellikle çalışanların sorunlarını gidermek için çalışması gerektiğini söylüyorduk. Sendikamızın varlık sebebi işçilerin çıkarları için mücadele etmekti. Ama bu anlayışı yok etmişlerdi. İşverenler sevmedikleri kişileri rahatlıkla işten çıkarabiliyorlardı.
İşçi arkadaşlarımız kendi sorunlarını ve sıkıntılarını temsilci arkadaşlara söylediğinde sanki duvarlara anlatıyorlardı. Eski temsilciler vurdumduymazlık içindelerdi. Kendi yerleri garanti olsun, kendilerine yakın olanların yeri sağlam olsun, gerisini boş verin mantığı içinde idiler. Bizler göreve geldiğimiz günden beri silikozis hastalığına yakalanmış veya bu risk altında çalışan birçok arkadaşımızı önce UİD-DER’le tanıştırdık. Sonra onların da yardımıyla Çapa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalına ve silikozis konusundaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr Zeki Kılıçaslan’a götürdük. Sonra sendikamızı da devreye koyduk. Bunların yanı sıra işyerinde ses ve toz ölçümleri yapılmasını sağladık. 57 arkadaşımızın işitme kaybıyla karşı karşıya olduğu tespit edildi. 11 kişide riskin yüksek olduğu görülünce bu 11 arkadaşımıza özel kulaklıklar alınmasını sağladık. Üretimin içinde maske takmadan, gerekli durumlarda bel kemeri, kulaklık, iş ayakkabısı kullanmadan çalışmak zorunda bırakılmasını engelledik. Kışın soğuk olduğu için depoya ısıtma sistemi getirttik. Doğalgazlı tozlama ve sırlama bölümündeki kabinlerin yeniden yaptırılmasını sağladık. Elbette bütün bunlar mücadele etmeden başarılamazdı. Her biri için patronla karşı karşıya geldik.
Bir süre önce de yeni dönem toplu iş sözleşmemizi imzaladık. Bu sözleşme görüşmeleri de kolay geçmedi. Patron mücadeleden yana tavır koyduğumuz için beni ve birkaç arkadaşımı hep tehdit etti. Bizi işçi arkadaşlarımızı kışkırtmakla suçladı. Bizim yüzümüzden rekabet gücünü kaybettiğini iddia etti. Toplu sözleşmede talep ettiğimiz her şeyi alamadık. Ama tüm sosyal haklarda önemli bir iyileştirme almayı başardık. Ancak kök ücretimizde talep ettiğimiz artışı ise elbette istediğimiz rakamda bitiremedik. Bunun sebeplerinden biri elbette yeterince örgütlü olmayışımızdı. Örneğin neredeyse grevin eşiğine gelmişken bile özellikle eski yönetim ve temsilcilerin tarafını tutan bir grup işçi arkadaşımız bizleri yani çoğunluğun seçtiği kişileri hedefine koyup patronun işine yarayacak şekilde farklı sorunları öne çıkardı. Biz onlara birlik olmanın önemini anlatamadık. Toplu sözleşmede taleplerimizin kabul edilmesi için mücadele ederken, bir kısım işçi arkadaşımız “yemek niye böyle çıktı?”, “servis niye bu gün böyle oldu?”, “maaş bir gün geç yattı” gibi sorularla tepkisini bize döndürdü. Bu sorunları bilinçli olarak çıkaran işveren bu tepkileri, toplu görüşmede bize işçiler sizden şikâyetçi, siz işçileri kışkırtıyorsunuz diyerek döndürdü.
Biz bu fabrikada temsilci seçildik. Ama biz elbette bizi seçen sınıf kardeşlerimizle değil patronla mücadele etmeliyiz. Hepimizin rakibi de patronlar olmalıdır. Sendikalı olmak yetmiyor hep birlikte omuz omuza vermeliyiz. Bu toplu sözleşme içerisinde ekstradan 10 arkadaşımıza %12’lik bir iyileştirme yaptırdık. Elbette bu en iyi kazanım değildir. Elbette buna muhalefet olacaktır. İşçilerin örgütünün demokrasisinin gereğidir bu. Ama biz işçi arkadaşlarımızın bize eksiklerimizi söyleyebileceği ve bizim de bunları görüp düzeltebileceğimiz bir örgütlenme yaratmalıyız. Bizler nasıl daha güçlü olabiliriz, bunun yollarını hep birlikte arayalım ki güçlü olalım. Şimdiye kadar bu konuda UİD-DER’de tanıştığım tüm arkadaşlara teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Her sıkıştığımızda aradığımda gereken bilgi ve desteği sağladıkları için de teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...