Sınıf Okulundan Geçmiş Bir Babanın Kızına Yaklaşımı
DİSK/Maden-İş çalışma grubu tarafından hazırlanan “Derinden Gelen Kökler” adlı kitap, Maden-İş üyesi işçilerin mücadelelerine ilişkin nice güzel anıyı, deneyimi barındırıyor. Derinden Gelen Kökler’de yer verilenlerden biri de Nevin Eracar Başar’dır. Üniversite hocalarından Nevin Eracar Başar tatil yaptığı yerde Sivaslı emekli bir işçi ile tanışır. Sohbet etmeye başlarlar. İşçi Remzi bu sohbet sırasında çocuklarını okutabildiğinden bahseder. Kızlarından birinin özellikle İstanbul’daki üniversiteleri tercih etmesini istediğini anlatır. Nevin Hoca kaygılanır. İstanbul büyükşehirdir ve okumaya gelen gençler için barınmak, yurt ya da ev bulmak ciddi sorundur. “Orada nerede kalıyor?” diye sorar. Remzi cevap verir: “Ben, özellikle bir ev tutmasını istedim. Bizim yanımızda hayatı öğrenemez, bir yurtta da öğrenemez, çünkü giriş, çıkış saatlerini kontrol ederler. Ben burada onu ne kadar çeşitli insanlarla karşılaştırırsam karşılaştırayım, dünyası sınırlı kalacaktır. Ama İstanbul’da gece çıkar çeşitli kötülükleri, iyilikleri görür ve bilinç kazanır”. Nevin Hoca aldığı cevap karşısında şaşırır. Kızının hayatta kendi ayakları üzerinde durmasını, iyiyi, kötüyü ayırt etmeyi öğrenmesini isteyen işçi babanın bu aydınlık dünya görüşünün, kızını yüreklendiren, ona cesaret veren tutumunun nereden kaynaklandığını merak edip “sen bu bilinci nasıl kazandın?” diye sorar. İşçi Remzi “ben DİSK’e bağlı bir işçi sendikasında eğitim gördüm” diye cevap verir.
İşçi Remzi’nin hayata bakışını değiştiren örgütlü mücadeledir. Burjuva düzenin dayattığı kadını alçaltan, onu evine hapseden ikiyüzlü propagandalara teslim olmadığı gibi ufkunu da değiştirmiştir. Örgütlü işçi doğruları kavradığında önce kendisi değişir. Sonra en yakınlarından başlayarak çevresini etkiler. O yüzden kadınların kurtuluşu, erkek cinsinden değil, işçi sınıfının kadın ve erkekleri olarak patronlar sınıfından kurtuluştadır.
Eğer aile ortamı olmasa erkek çocuk hükmetmeyi, kız çocuk boyun eğmeyi nereden öğrenecekti? Bazı ülkelerde gelenek haline gelmiştir. Kadının yerinin neresi olduğunu unutmaması ve oradan çıkmaması için doğduğunda kesilen göbek bağı mutfak külünün altına gömülür. Yüzlerce yıldır sürüp gelen erkeğin kadın üzerinde hükümranlık kurma hikâyesi çoktandır daha başka biçimler aldı. Artık emekçi kadın hem evde, hem dışarıda sömürülmektedir. Kadının evinde babasına, erkek kardeşlerine, kocasına hizmet etmek, çocuklarına bakmak, çamaşır, bulaşık, temizlik yapmak gibi sonu olmayan işlerinin üstüne fabrikalarda 10-14 saate varan işçilik yaşamı da eklendi. Bu çifte ezilmişlik ve sömürü koşullarına boyun eğmesi gerektiğini ilk öğrendiği yer doğduğu ev, içinde büyüdüğü çevre oldu. Oysaki dünyanın kanunu değildi bu. Ezelden beridir böyle olmadığı gibi sonsuza kadar böyle gidecek değildir. Elbet bir gün kadının bu makûs talihini kökünden değiştirecek bir kavga patlak verecek, bu düzen temellerinden çatırdayıp devrilecektir.
Dayanışmayla Geçen 10 Yıl
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...