Zamlar Yağıp Fiyatlar Uçarken İktidar Algı Oyunları Peşinde!
Lira hızla erimeye, fiyatlar hızla artmaya, enflasyon aynı şekilde yükselmeye ve emekçilerin alım gücü ise düşmeye devam ediyor. Doğal olarak emekçilerin sohbetlerinin ana konusu çarşı pazarda alıp başını giden fiyatlar, altından kalkılması imkânsız faturalar oldu. Eskiden futbol maçları ya da TV dizileri sohbetlerde başköşeyi alırdı. Ya da çoluk çocuğun dertleri… Hayat hep zordu elbette alınteriyle geçinenler için; fakat son zamanlarda fiyatlar, faturalar, dolayısıyla masraflar hormonlu meyvelere benzedi. Hâl böyle olunca da dudak uçuklatan fiyatlar diğer bütün sohbet gündemlerini solladı ve başköşeye kuruldu. Pazarda fiyatlar öyle bir hâl almış ki birer, ikişer alınır oldu sebze meyveler. Kırmızı eti zaten bahis konusu etmeye gerek yok. Yeni yöntemler buluyor emekçiler. Yemeğe biraz tat versin, et yerine de geçsin diye koyulan kapya biber mesela taneyle alınır olmuş. Meyve ancak çocukların tadacağı kadar alınıyor, kimi evlere ise hiç giremiyor.
Her gün üst üste gelen zamlar emekçileri şaşırtıyor, öfkelendiriyor, çıkmaza sokuyor, umutsuzluğa itiyor. Alışılıyor mu? Hayır alışılmıyor. Alışılamaz; çünkü yaşamak için beslenmek, barınmak, ısınmak ve hatta sosyalleşmek, sinemaya, tiyatroya gitmek, eş dost ziyareti yapmak, hediye almak-vermek, eğlenmek zorunda işçi emekçiler. İşte bunları yapabilmek için, yani yaşamak için zamlara hayıflanmak, tek başına öfkelenmek, sövmek yetmez. Başka bir şey yapmalı!
Tam da bu yüzden yani emekçiler hayıflanmak, söylenmek dışında bir şey yapmasın diye, bin bir oyuna başvuruyor zamların baş sorumlusu siyasi iktidar… Erdoğan, market alışverişi yapıyor, abur cuburla doldurduğu sepetindeki malzemeler için 1200 lira ödüyor, sonra da “bak pahalılık yok” diyor; yersen! Marketlere fahiş fiyatla ürün sattıkları için ceza yağdırılıyor. Düşük fiyatın üstüne yüksek fiyat etiketi yapıştırıp “indirim yaptık” diyen mağazalar, sanki bunu ilk kez yapıyorlarmış gibi teşhir ediliyor. Kısacası siyasi iktidar bu hamlelerle “zam yok fırsatçılık var” demeye getiriyor. Diğer yandan ekonominin kötüye gitmesinin baş sorumlusu pandemi gösteriliyor. Hatta tüm dünyanın zorda olduğu, Avrupa’da her şeyin Türkiye’dekinden kat be kat zamlandığı, Cumhurbaşkanının zamları halka yansıtmamak için uğraştığı, milletin refahı için zamlara siper olduğu edebiyatı yapılıyor; yersen!
Saraylıların emekçilere önerisi: “Evinizi daha az ısıtın”
Kömüre son 2 ayda yüzde 72 zam yapıldı. Emekçiler bu kış ısınabilmek için sobaya, kömüre dönelim dese bunun da imkânı kalmadı yani. Oduna da TÜİK verilerine göre yüzde 32 zam yapılmış. Kömür fiyatlarının artması doğrudan elektrik faturalarını da etkiliyor. Çünkü Türkiye’de elektrik üretiminin üçte biri kömürle yapılıyor. Ama telaşa gerek yok! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı geçtiğimiz günlerde tasarruflu ısınmanın yolunu açıkladı. “Evi az ısıtın” diye önerdi Bakan. Bu sefer “yersen” değil de “yer misin, yemez misin…” demek geliyor insanın içinden! Fildişi kulelerinde yaşayan saraylılarda öyle bir şirazeden çıkma hâli var ki; emekçilerin pazardan taneyle kapya biber aldıkları söylense “onu da almayı versinler canım, kapya kırmızı biber yemediler diye ölmezler ya…” diyecekler. Bakan bu tavsiyesinin gerekçesi olarak enerjide dışa bağımlılığı gösteriyor. Kamu kaynaklarının bu yolla “yabancıya” gittiğini söylüyor. Cengizlere, Kolinlere dolar üzerinden alım garantili ihaleler vererek devlet kaynaklarına hortum bağlayanlar, sermaye sınıfını palazlandıranlar, kendi çevrelerini Karun kadar zengin eden bu saraylılar, emekçilerin evini ısıtmak istemesi söz konusu olunca dert ediyor kamu kaynaklarını. Ayrıca Türk lirası bu kadar değersiz olmasa enerji de bu kadar pahalı olmayacak elbette. Sarayın ve sermayenin Bakan’ı emekçiye öğüt vermeye kalkarken paranın neden pula döndüğünü ve 20 yıllık AKP (ve son 6 yıldır ona eklenmiş olan MHP) iktidarının bundaki payını da anlatabilir mi acaba? Elbette hayır!
Oysa Türkiyeli emekçiler bakanlar tavsiye etse de etmese de yeterince tasarruflu yaşıyor. Yani kimsenin akıl vermesine ihtiyaçları yok. IPSOS araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmanın sonucuna göre Avrupa’da “en çevreci tüketici” yani elektrik ve doğalgazı en az kullanan tüketici Türkiye’de. Türkiye’de halkın yüzde 58’i evde son dönemde daha fazla enerji tasarrufu yapıyor. Dünyada bu oran yüzde 43, Almanya’da yüzde 34, Rusya’da yüzde 41, İtalya’da yüzde 38. Şimdi Türkiyeli emekçiler ‘en çevreci’ seçildik diye sevinsin mi, bu sonucun yokluktan olduğunu bilerek öfkelensin mi? Üstelik faturasını ödeyemeyen milyonlarca emekçinin elektrik ve doğalgazı kesilirken…
Elektriğin en az zamlandığı ülkeymişiz, yersen!
Emekçi hanelerinde bunca geçim sıkıntısı varken siyasi iktidar algı oyunlarına devam ediyor. Önceleri yapılan zamları görmezden gelerek adına “fiyat güncellemesi” diyen yandaş medya, yalan haberde çığır açmış durumda. İktidar medyasında dolaştırılan bir haberde elektriğe ülkelerin yaptığı zamlar servis ediliyor ve oranlar şöyle veriliyor; İtalya yüzde 274, İspanya yüzde 234, Almanya yüzde 183, Yunanistan yüzde 229 zam yaptı. Türkiye’de ise sadece yüzde 70 zam yapıldı! Yalan haber üretmek için bu kadar mı takla atılır, bu kadar mı zıvanadan çıkılır! Bu oranları çıkarabilmek için avroyu önce liraya çeviriyorlar, sonra değerlendirmeyi bu fiyat üzerinden yapıyorlar. Yani Türk lirasının değer kaybetmesini yalan propagandalarına kılıf yapıyorlar.
Oysa gerçek çok başka… Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı verilere göre Türkiye son 2 yılda elektrik fiyatlarında en yüksek artış yaşanan ülke oldu. 2019 ile 2021 yıllarını içeren 2 yıllık dönemde 39 ülkenin 24’ünde fiyatlar yükselirken 15’inde ise düştü. En çok artış yüzde 47,4 ile Türkiye’de oldu. Ardından yüzde 21,9 ile Polonya ve yüzde 20,8 ile Ukrayna geliyor. Artışların çoğu yüzde 10’nun altında. 10 ülkede artış oranı yüzde 5’ten düşük. Tüm vergiler dâhil yerel para birimine göre yapılan hesaplamaya göre 15 ülkede ise fiyatlar düşmüş. Hollanda’da yüzde 38, İsveç’te yüzde 16,2, Letonya’da 13,9 oranında düşüş yaşanmış. Satın alma gücüne göre elektrik fiyatlarındaki değişime bakıldığında da Türkiye zirvede. Satın alma gücüne göre son 2 yılda elektrik fiyatları Türkiye’de yüzde 30,6 artmış. Aynı dönemde AB ortalaması ise yüzde 1,4’te kalmış. Son 2 senede doğalgazda da en fazla artış Türkiye’de olmuş. 2019-2021 yıllarının ilk yarısında Türkiye’de konutlarda kullanılan doğalgazın fiyatı yüzde 42,3 yükselmiş. Türkiye’den sonra en büyük artış yüzde 12,7 ile Ukrayna’da olmuş. 32 Avrupa ülkesinin 21’inde ise doğalgaz fiyatları düşmüş.
Emekçiler dayanışma içinde olmalı!
Çıldırmış gibi yükselen fiyatlarla az yiyerek, az ısınarak baş edilemez. Her sene başında olduğu gibi, artan fiyat artışlarıyla yine eriyip gidecek yeni dönem asgari ücrete yapılacak zam. Toplumsal zemini eriyen iktidar, emekçilere hoş gözükmek için faturaların daha fazla zamlanması bir müddet ertelenmeye çalışılacak ama daha sonra fahiş zamlar yapılacak; dolaylı veya dolaysız vergiler üzerinden açık kapatılacak.
Şimdi başta ortaya koyduğumuz soruya dönelim; başka bir şey yapmalı ama ne yapmalı? Bir kere bu yalanlara kanmamalı, bunlara kanmamak için işçi sınıfının medyasını, işçi sınıfından, emekçiden yana medyayı takip etmeli. “Bir şey olmaz, bu devran böyle gider, bunlar gitse de yenisi gelir aynı şeyi yapar” deyip sızlanmaya devam etmemeli, tek başına çıkmayan sesin birleşince çok şeye kadir olduğunu bugüne kadar yaşananlardan öğrenmeli.
İktidar olanaklarını sermayeyi ve kendilerini daha fazla zengin etmek için kullananlardan, işçi emekçiye kan kusturanlardan yaşam koşullarımızı iyileştirmelerini bekleyemeyiz. İşçiye emekçiye “kuru ekmeğin varsa aç değilsin, porsiyonları küçült, markete gittiğinde küçük araba al, yaptığın listenin dışına çıkma, alışverişe giderken çocuğunu götürme, evini az ısıt” gibi “tavsiyelerde” bulunanlar emekçilerin yoksulluğu üzerinden semirenlerdir. Hırsızlara, yalancılara, düzenbazlara karşı sesimizi yükseltmeli, omuz omuza verip kol kola girerek bu gidişata karşı dayanışma içinde olmalı, haklarımız için mücadeleyi büyütmeliyiz. Güç bizde, derman ellerimizdedir!
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...