Buradasınız
Özelleştirme Sorunu ve Sendikaların Milliyetçi Tutumu
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş geçen ay özelleştirme raporu yayınladı. Raporda, 1989-2006 yılları arasında yapılan özelleştirmelerin sonuçları ele alınıyor. Özelleştirme idaresinin verileri doğrultusunda hazırlanan rapora göre, özelleştirmeler sonrasında binlerce işçi işten atılmış, işini kaybetmeyip çalışanların büyük çoğunluğu ise güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmiştir.
Raporda 1989-2006 yılları arasında toplam 70 kurumun özelleştirildiği, bu özelleştirmeler sonrasında ise 21 bin 676 işçinin işten atıldığı ve pek çok işçinin de zorunlu olarak 4-C statüsünde çalıştırıldığı belirtiliyor. Yine rapora göre, özelleştirmeler özellikle 2004 yılından sonra, yani AKP’nin işbaşında olduğu yıllarda artış göstermiş. Raporda hükümetlerin, devletin bütçe açıklarını kapatmak için özelleştirme yoluna gittikleri, özelleştirme sonrasında kurumları satın alan şirketlerin de yatırım yapmadıklarının altı çiziliyor.
Türk-İş’in bu dönemde böyle bir rapor yayınlaması ise dikkat çekicidir. Esasında Türk-İş yönetimi, Tekel’in özelleştirilmesi sürecinde bu raporu yayınlayarak zevahiri kurtarma peşindedir. Rapor, genel verilerin dışına çıkmıyor. İşçi sınıfının mücadelesi açısından dikkate alınabilecek hiçbir değerlendirmede bulunmuyor. Klasik özelleştirme karşıtlığının dışına çıkılmıyor; işçilerin hak ve çıkarları değil özellikle milliyetçi yaklaşımlar öne çıkarılıyor. Rapor, sendika bürokratlarının ikiyüzlü tutumlarının ve ihanetlerinin resmileşmiş bir hali adeta.
Kamu iktisadi teşekküllerinin özel sektöre satışı tüm dünyada sermaye sınıfının gündemine girmiş ve tamamlanma sürecine yaklaşmıştır. Özelleştirmeler sonrasında satışlardan elde edilen nakit girişi devlet bütçesine nefes aldırdığı gibi sermayeye de yeni yatırım alanları açarak nefes aldırmıştır. Bu süreçte özelleştirmelere karşı sendikaların sınıfsal değil de milliyetçi tutum takınmaları, özelleştirme sonrasında gelen saldırıların püskürtülmemesinde önemli bir rol oynamıştır.
Türk-İş ve diğer sendikalar özelleştirmelerin sonuçlarına karşı mücadeleyi yükselteceklerine, bol keseden milliyetçi nutuklar çekmişlerdir. Dedikleri şudur: “KİT’lerin yabancı şirketlere satılmasına engel olunmalıdır”, “Tütün ve sigara üretimi yabancıların eline geçecek ve ülke açısından tehlikeli bir süreç başlayacak”. Bu tutum işçi sınıfının mücadelesi açısından kabul edilemez. Bilinç bulandırıcı bu yaklaşım işçilerin mücadelesinin önünü kesmektedir. İşçi sınıfı için söz konusu şirketlerin hangi ülke sermayesine gittiği önemli değildir. Türk şirketleri de “yabancı” şirketler gibi işçileri işten çıkarmaktan geri durmamaktadır. İşçi sınıfı örgütlülüğünü ve kazanılmış haklarını korumak zorundadır. İşçileri mücadeleye çağırması gereken Türk-İş ve diğer sendikalar ise mücadeleyi yükseltmek yerine milliyetçi nutuklar çekiyorlar. Nitekim şu günlerde Tekel’in özelleştirilmesine de sadece “özelleştirmeye izin vermeyeceğiz”, “vatanı sattırmayacağız” gibi sloganlarla karşı durulmaya çalışılmaktadır. Özelleştirme sonrasında işçi sınıfını bekleyen saldırılara karşı mücadeleyse tümüyle geri plana itilmektedir. Milliyetçilik işçi ve emekçilerin bilincini bulandıran güçlü bir ideolojik zehirdir. Bundan kârlı çıkansa yerlisiyle yabancısıyla bir bütün olarak sermayedir.
Özelleştirme üzerine rapor hazırlatan Türk-İş yönetimi, özelleştirmeler sürecinde tensikatlara ve zorunlu 4-C uygulamalarına karşı hiçbir şey yapmamıştır. Hatta öncü işçiler ve mücadeleci sendikacılar tarafından verilen mücadeleyi pörsütmek ve işçilerin direnişini kırmak için bizzat karşı müdahalelerde bulunmuştur. 4-C statüsünde istihdam bizzat Türk-İş yöneticilerinin onayı ile hayata geçirilmiştir. Dolayısıyla özelleştirme üzerine rapor hazırlanması ve bu raporda hükümetlerin sözümona eleştirilmesi Türk-İş’in ihanetinin üzerini örtemez. Nihayetinde aynı hain tutum asgari ücretin belirlenme sürecinde de sergilenmiştir. Açlık ve yoksulluk sınırı Türk-İş uzmanları tarafından her ay güncellenmektedir. Ancak Türk-İş yönetimi ne asgari ücretin belirlenmesinde ne de toplusözleşme görüşmelerinde açlık ve yoksulluk sınırını gündeme getirmiştir. Vazifesini rapor yayınlamakla sınırlayan ve yayınladığı veriler doğrultusunda bile mücadele etmeyen sınıf işbirlikçi sendikal anlayış, işçiler tarafından mutlaka mahkûm edilmelidir.
İşçi sınıfı, hangi milliyetten olursa olsun sermaye sınıfından gelen saldırılara karşı militanca mücadele etmek ve saldırıları püskürtmek zorundadır. Özelleştirme saldırılarına, işsizliğe, kazanılmış hakların gaspına, güvencesiz çalışmaya ve ücretlerin aşağıya çekilmesine ancak militan mücadeleyle dur denebilir.
Sendikaların tepesine çöreklenmiş hain sendika bürokratlarına ve onların sınıf işbirlikçi, uzlaşmacı sendikal anlayışlarına karşı militan sendikal anlayışın bayrağını yükseltelim!
Tut Şu Kızıl Aydınlığı
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...