Buradasınız
Beşikte Sigortalı, Mezarda Emekli Olmayalım!
Ümraniye’den bir işçi
Reform diyerek işçilerin sosyal güvenlik hakkını gasp eden SSGSS yasası mecliste kabul edildi. Yasa cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. İşte ondan sonra işçilerin ücretsiz sağlık hakları ve emeklilik hakkı tümüyle gasp edilecek. Tümüyle diyoruz, zira kabul edilen yasa emeklilik hakkını sadece kâğıt üzerinde tanıyor. Bu yasanın koyduğu koşulları hiçbir işçinin yerine getirmesi mümkün değil. Dolayısıyla da emeklilik hakkı fiilen elimizden alınmış bulunuyor.
Tüm işçileri ilgilendiren böylesi büyük bir saldırıyı geri püskürtmenin tek bir yolu var: Mücadele etmek! Ne yazık ki mücadele etmek yerine burjuvazinin tuzak yollarına sapan işçilere de bolca rastlıyoruz. Dikkat çeken örneklerden biri, yüz binlerce kişinin mücadele verip yasayı püskürtmek yerine, sadece sigorta kaydı yaptırmakla yetinmeleri oldu.
Haklı olarak kundaktaki bebeklerinin geleceklerini düşünen aileler çare aramaya koyulmuşlardı. Yeni çıkacak yasada emeklilik yaşı 65’e, prim ödeme gün sayısı 7200’e çıkartılıyor ve emeklilik ücretleri de iyice düşürülüyor. Çocukları için bir şeyler yapmak isteyen ailelere, burjuva medya günlerce kendince akıl verecek yayınlar yaptı. “3 aylık bebeklerinizin, 14 yaşından küçük çocuklarınızın, yeni yasadan etkilenmelerine nasıl mani olursunuz?” sorusunun yanıtı, kundaktaki bebeleri film, dizi, fotomodel yıldızı veya çocukları esnaf yanında çalışıyor göstermek olarak sunuldu. İlk kez Sigorta Kurumları önünde uzun kuyruklar oluşmaya başladı. Böylece medya kitleleri mücadeleden soğutan fiili bir rol oynadı.
Yasayı savunan Çalışma Bakanı Çelik’e göre sigortalı sayısı son 4 ayda 600 bin kişi arttı. Oysa 2007 yılı boyunca sadece 200 bin civarında insan sigortalı olmuştu. Görülüyor ki artışın tek nedeni çıkacak yasadan duyulan korku ve çaresizliktir. 14 yaşın altında 40 bin çocuk sigortalı yapılmış. Bu çocukların içinde henüz 3 aylık olan bebekler de var.
Oysa aynı günlerde işçilerin bir kısmı yasaya karşı mücadele veriyordu. Alanlara çıkıyor, miting düzenliyor, basın açıklamaları düzenliyor ve iş bırakıyorlardı. Sendikaların, sol partilerin, devrimci örgütlerin ve işçi derneklerinin önderliğinde verilen mücadele Mart ayında yaygınlık kazandı. Hükümet artan basınca dayanamayarak sendikalarla tekrar görüşmek üzere yasa tasarısını geri çekmişti. Görüşmeler sonucunda hükümet yasayı savunmuş fakat 9 bin prim gün önerisinden geri adım atmış ve prim gün sayısını 7200’e çekmişti. Ne var ki emeklilik yaşına ve diğer yakıcı maddelere dokunulmamıştı. Bunun üzerine bazı sendikalar yasanın tamamı geri çekilinceye kadar mücadeleye devam kararı aldılar. Fakat işçi sınıfının büyük çoğunluğu sessizliğini korudu. Oysa başta çocuklarının geleceği olmak üzere hakları uğruna bir şeyler yapmanın telaşı içine düşen 600 bin kişi, yürüyen mücadeleye dâhil olsaydı, yasa şimdi büyük ihtimalle çöpe atılmış olacaktı.
Bakan Çelik yaptığı son açıklama ile son aylardaki sigorta kayıtlarını inceleyeceklerini ve devleti yanıltan kişilerden hesap soracaklarını duyurdu. Bakan hem suçlu hem güçlü! Salt bu açıklama bile işçi sınıfının burjuva yasalara ve bakanlara güvenmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Tarihimiz göstermiştir ki sömürücü düzenin yasalarına karşı ancak militan bir mücadele verdiğimizde haklarımıza kavuşabiliriz. Örgütlenip, mücadele ettiğimizde burjuvazi yenilecektir. Emek ve sermaye arasındaki kavgada, işçilerin birliklerinden başka bir silahı yoktur. Kundakta sigortalı yaptığımız çocukların mezarda emekli olmasını istemiyorsak mücadeleye katılmalı ve mücadeleyi yükseltmeliyiz.
Taksim’de İşçi Eylemleri
Son Eklenenler
- Onlar komşumuz, iş arkadaşımız. Aynı mahallede, aynı sokakta yaşıyoruz; aynı işyerlerinde çalışıyoruz. Ama kim olduklarının, adlarının, geçmişlerinin bir önemi yok. Onlar mülteci, onlar göçmen… Türkiye’de Suriyeliler, Afganlar”, Amerika’da “...
- Son dönemde dünya genelinde internet ve sosyal medyada yoğun rağbet gören bir teori var, karınca teorisi. Bu teorinin ne kadar bilimsel olduğu tartışmalıdır ama anlatı siyasal ve toplumsal alanla kesiştiği için ilgi görmektedir. Anlatı şöyle: “Gidin...
- En yakın akrabalardan işyerlerimizdeki işçi arkadaşlarımıza dek çevremizdeki insanların sözlerine kulak verdiğimizde, deryada yaşayıp deryadan bihaber olduklarını anlarız. Sıcağı sıcağına canlarını yakan ekmek fiyatının iki katına çıkmasını bile...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, işverenden ücretlerinin iyileştirilmesini talep etmiş fakat işveren bu talebi geri çevirerek...
- İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikasının patronu fabrikayı kapatacağını duyurup ilk etapta 30 işçiyi işten atmış işçilere ihbar tazminatını ödemeyeceğini, kıdem tazminatının ise yüzde 70’ini ödeyeceğini duyurmuştu. İşçiler işten...
- Türkiye’de neredeyse yüzde 200’e varan enflasyon ücretleri her geçen gün eritirken işçilerin tepkisi de giderek artıyor. Her gün bir fabrikada, şantiyede, lojistik deposunda işçilerin mücadelesi başlıyor.
- Çalıştığım işyerinde arkadaşım Erman abi, televizyon kanallarının popüler yarışması MasterChef’de yapılan bir yemeği çok beğenmiş, çay molasında ballandıra ballandıra anlatıyordu. 350 gram dana bonfile, dana füme, 300 gram kestane mantarı, tereyağı...
- “Bir zaman makinesi olsa ve mesela üç yüz yıl öncesine gidebilsek bugünün dünyasından çok farklı bir dünya ile karşılaşırdık.” Böyle başlıyordu İşçi Dayanışması’nın bir önceki sayısında Emekçi Kadın köşemiz. Gelin geçmişe yolculuğumuzu sürdürelim....
- Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım karınca kararınca. Bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Böyle diyordu işçi sınıfının yazarlarından...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, ücretlerinin iyileştirilmesini talep ettiler. Ancak Standart Profil yönetimi işçilerin bu...
- 1980’lerde İngiltere’de kadın bir başbakan iktidardaydı, adı da Margaret Thatcher’dı. Bu kadın başbakan emekten, işçiden, toplumdan yana ne varsa ona düşmandı. İngiltere’deki işçiler ona “süt hırsızı” derlerdi. Çünkü daha henüz Eğitim ve Bilim...
- Bir yere baktığımızda gördüklerimize bir daha dönüp bakarsanız mutlaka dikkatinizi çeken bir şey vardır. Ben de bir yere baktım ve dikkatimi bir manzara çekti. Bu manzaranın iki ayrı hikâyesi var. Burası benim ikamet ettiğim mahalledir. Kocaman olan...
- İnsanlık tarihi yüz binlerce yıl öncesine uzanıyor. Bu tarih içinde kısacık bir zaman dilimine yayılan ve birkaç yüzyıllık ömrü olan kapitalist sömürü düzeni, insanlık tarihinin en kanlı dönemini temsil ediyor. Yaşanan iki dünya savaşı, bugün içinde...