Buradasınız
Burjuvazinin Saldırılarının ve Şovenizmin Kıskacında Telekom Grevi
16 Ekimde başlayan Türk Telekom grevi, burjuvazinin saldırılarının ve yükseltilen şoven dalganın kuyruğuna takılan Haber-İş yönetiminin kıskacına sıkışmış bulunuyor. Sendika yönetimi ya da devlet tarafından her an sona erdirilme tehlikesiyle yüz yüze bulunan grev, kapsadığı 26 bin 580 işçiyle, bu toprakların uzun yıllardır tanık olmadığı kadar büyük bir grev olma özelliğini taşıyor. Bunun yanı sıra Telekom’da yaşanan ilk grev olması bakımından da ayrıca öneme sahip. Başta Avrupa olmak üzere pek çok ülkede örneklerine sıkça rastlansa da, Türkiye’de bu sektörde hiç grev yaşanmamıştı. Bunda sektörün yakın zamana kadar devlet tekelinde olmasının da büyük payı vardı.
Yaz aylarından bu yana pek çok sektörde toplu sözleşme görüşmelerinin grev kararıyla sonlanmasına rağmen son anda yapılan anlaşmalarla bu kararlar havada kalmıştı. İletişim sektörünün en büyük tekeli olan Türk Telekom’daki grev kararı ise, bu durumun bir istisnası olarak hayata geçirildi. Kuşkusuz sendika yönetiminin bu kadar kararlı görünmesinde, Telekom’un özelleştirilmesi sonucu işverenin devlet olmaktan çıkıp yabancı sermaye haline gelmesinin büyük bir rolü bulunuyordu. Grev kararıyla nihayet bulan toplu sözleşme, özelleştirme sonrasında yapılan ilk toplu sözleşmeydi aynı zamanda.
Yüzde 45’i halen devlete ait olan Türk Telekom’da, çalışanlar özelleştirme sürecinde üç gruba ayrıldılar. Birinci grupta sayıları 3 bin civarında olan kadrolu işçiler; ikinci grupta sayıları 8 bin civarında olan ve halen devlet memurluğu statüsünü koruyan işçiler; üçüncü grupta ise çoğunluğu oluşturan ve sayıları 28 bine yaklaşan sözleşmeli işçiler yer alıyor. Devlet memuru statüsündeki ikinci grup işçilerin ücretleri, tıpkı diğer memurlar gibi devlet tarafından belirleniyor, yani Haber-İş’in toplu sözleşmesi onları kapsamıyor. Birinci gruptaki işçiler de aynı şekilde toplu sözleşme kapsamı dışındalar. Dolayısıyla toplu sözleşme sadece üçüncü gruptaki sözleşmeli işçileri içeriyor ve bunlar da Telekom çalışanlarının çoğunluğunu oluşturuyor.
Üçüncü gruptaki işçiler, Türk Telekom’un özelleştirilmesi sürecinde, o an için “cazip” görülen tekliflerle sözleşmeli statüsüne geçirilmişlerdi. Ne var ki, özelleştirme gerçekleştiğinde, söz konusu cazibe yerini ücret eşitsizliklerine, işten atılmalara ve diğer saldırılara bıraktı. Türk Telekom’un 55 bin olan personel sayısı kısa sürede 41 bine indirildi. Telekom’u satın alan Oger, esnek çalışma, sendikalı personelin kapsamının daraltılması, ikramiyelerin yarıya indirilmesi, aynı işi yapan ve aynı kıdeme sahip olan işçiler arasında büyük ücret dengesizlikleri yaratılması türünden dayatmalara da gitti. Sendikasızlaşmayı özendirmek ve işçileri bölmek için sendikasız işçilere daha yüksek ücret verme politikasına gidildi ve aynı kıdem ve görev konumundaki işçiler arasında 500 YTL’ye varan ücret uçurumları yaratıldı. Ve nihayetinde tüm bu dayatmalar toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanmasına yol açtı.
Haber-İş başkanı Ali Akcan, işverenin sendikaya getirdiği son teklife ilişkin olarak şunları söylüyor:
“Bu teklifte kabul edilemez maddelerden birisi, yeni alınacak işçilerin asgari ücretle işe alınma önerisiydi ama asıl ‘organizasyon çalışmalarında önemli ölçüde işgücü fazlalığı tespit edilmiştir. Bu fazlalığın giderilmesinde sendikanın desteğini istiyoruz’ maddesine takıldık ve yetkililere ‘bunun anlamı şirketin işçi çıkarması mıdır?’ diye sorduk. ‘Evet’ cevabını alınca da kalktık, çıktık.”
Bugün gelinen noktada Telekom işçileri, ücret zammı anlaşmazlığından çok, işten atılmaların engellenmesi, ücret eşitsizliklerinin giderilmesi, sendikal örgütlülüğün yok oluşu anlamına gelen “kapsam dışı personel sayısının arttırılması”nın engellenmesi, esnek çalışma dayatmasının son bulması gibi çok daha can yakıcı konular üzerinde duruyor. Haber-İş yöneticilerinin meşrebine bakıldığında samimiyetlerinin son derece şüpheli olduğunu biliyor olsak da, Telekom işçilerinin bu direnişi gösteriyor olmaları son derece önemlidir. Çünkü burjuvazi benzer saldırıları tüm sektörlerde azgın bir şekilde yürütüyor ve Telekom gibi büyük bir şirkette böylesine bir direniş sergilenmesi tüm işçilere örnek olma potansiyeli taşıyor.
Burjuvazinin amacının, işçi sınıfının her geçen gün daha da zayıflayan sendikal örgütlülüğünü tümden yok ederek, engellerden azade bir alanda dilediği gibi at koşturmak olduğu son derece açıktır. İşte tam da bu yüzden, sendikaların işçi sınıfının bağımsız, kararlı ve militan duruşunu sergilemeleri büyük bir önem taşımaktadır. Ancak maalesef eksik olan şey de tamı tamına budur. Özelleştirme sürecinde işçilerin tüm dikkatini şirketin yabancılara satılması konusuna odaklayan ve “Telekom vatandır satılamaz” demagojileriyle onları gerçek çıkarlarının savunusundan alıkoyan Haber-İş yönetimi, aynı duyarlılığı 30 bin işçinin sözleşmeli personel haline getirilmesi ve binlercesinin işten atılması konusunda göstermemiştir. Kuşkusuz işçi sınıfının gerçek çıkarlarına odaklanmayan bu milliyetçi yaklaşım sadece Haber-İş bürokrasisi için değil, özelleştirilen tüm sektörlerdeki işbirlikçi sendika bürokratları için geçerlidir. Dolayısıyla savunmasız bırakılan işçi sınıfı büyük bir örgütsüzlük ve saldırı dalgasıyla yüz yüze kalmıştır.
Grev şovenizmin baskısı altında
2006 net kârı 1,4 milyar dolar olarak açıklanan ve Türkiye’nin en büyük üçüncü şirketi konumunda bulunan Türk Telekom, 20 milyon abonenin faturaları üzerinden her ay sabit ücret adı altında 8 ilâ 35 YTL’lik açık soygun gerçekleştirirken, devlet de %15’lik özel iletişim vergisi ve %18’lik KDV’yle halkı ikinci bir soyguna maruz bırakıyor. Ne var ki Telekom sermaye açısından altın yumurtlayan bir tavuk olarak görülse de, sermaye yönetimi çalışanlarıyla birkaç gram altın tozunu paylaşmaktan bile kaçınıyor. Haklarını arayan işçilerse, işverenin sözcülüğüne soyunan sermaye medyasının yoğun desteğiyle, ihanetten sabotajcılığa kadar bin bir suçlamaya maruz kalıyorlar.
Telekom yönetimi, şebeke arızalarının giderilmesinde taşeron işçilerin kullanılması yoluyla grev kırıcılığı yapmak, Diyarbakır’da grevci işçileri polis zoruyla arızaları gidermeye mecbur etmek gibi apaçık yasadışı yöntemlere başvururken, burjuva medya Telekom grevini sadece ve sadece işverenin sabotaj iddialarıyla gündeme taşıyor. “Grev değil ihanet!” manşetleriyle grevi kırmaya çalışan sermaye medyası, Telekom işvereniyle birlikte, hükümetin greve müdahale etmesini sağlamaya uğraşıyor. Ama öyle görünüyor ki, grevi durdurmak için Telekom patronuna da, medyaya da, devlete de ihtiyaç yok. Zira şovenist sendika bürokrasisi, bu işi tepeden halletmeye çoktan meyilli. Savaş atmosferini fırsat bilen Haber-İş yöneticileri, grevin ilk günlerinden itibaren ayak sürümeye ve işçileri şovenizm zehriyle zehirlemeye başladılar.
Grevin beşinci gününde Telekom işçilerini ziyaret için Gayrettepe’deki Telekom binasının önüne gelen çeşitli sektörlerden ve sendikalardan işçiler, gençler ve devrimciler, sendikanın kurduğu kürsüden yayınlanan 10. Yıl Marşıyla karşılandılar. Sonrasında sözü alan sendika başkanı Ali Akcan ise, sınır ötesi harekât olması halinde grevi kendi elleriyle kıracaklarını beyan ediyordu. Ertesi gün Hakkari’de gerçekleşen asker ölümlerinin ardından, sendika yönetimi şovenizmin dozunu daha da şiddetlendirdi. Ali Akcan’ın sendika yönetim kurulu adına yaptığı basın açıklaması ordu bildirisinden farksızdı. “Ülkedeki huzur ortamını bozmak isteyenlere, Türk milletinin dayanışması ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin özverili çabalarıyla hiçbir zaman izin verilmeyeceğine yürekten inanıyoruz” diye başlayan açıklamada, ağızdaki bakla şu şekilde çıkarılıyordu: “…uygulamaya konulan grev kararının ülke güvenliğimizin yoğun bir şekilde saldırı altında olduğu bu günlerde devam etmesi Sendika Yönetim Kurulumuzu ve üyelerimizi derinden üzmektedir.”
İki gün sonra Gazi Üniversitesinde öğrencilerin (!) düzenledikleri “Türk Telekom’un Özelleştirilmesi ve Greve Giden Yol” isimli etkinliğe grevci işçilerle birlikte katılan Akcan, bu sefer savaş aletlerini tam kuşanmıştı: “Türkiye normal bir günde olsun, sonuna kadar bedeli ne olursa olsun gitmeye hazırız. Bize zor gelen Türk milletinin içinde bulunduğu dönem ve yiğit Türk askerini toprağa verdiğimiz günler olmasındandır. Genelkurmay’a da çağrıda bulunuyorum, belki savaşamayız ama ordunun önünde seve seve mayın temizliği yapabiliriz.”
Bütün bunlar, işçi sınıfının işbirlikçi ve şoven sendika bürokratları tarafından nasıl bir kıskaca sokulduğunu, nasıl burjuvazinin ve burjuva devletin payandası haline getirilmeye çalışıldığını çıplak bir biçimde göstermektedir. Türkiye’nin azgın bir savaş atmosferine sokulduğu mevcut dönemde, burjuvazi ve işbirlikçileri, Türk işçi ve emekçilerini savaş arabalarına koşmak ve yükselen şoven histerinin esiri olarak kardeş Kürt halkına düşman kılmak istiyorlar. Oysa bu savaş Türk ve Kürt emekçilerin cansız düşürülecek bedenleri üzerinden sermayenin sultasının güçlendirilerek devam ettirilmesi savaşıdır. Asıl kurban da ezilen Kürt halkı ve tüm hakları gasp edilip azgın bir saldırıya uğrayacak işçi sınıfı olacaktır. Bunun bilinciyle, Türk işçi sınıfı şovenist kudurganlığın karşısına dikilmek ve “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını en yüksek sesiyle haykırmak zorundadır.
Kaplumbağalar da Uçar
Kaynak:
- Belediyelerde Grev Sesleri Yükseliyor
- Oryantal Tütün Grevcilerinin Anlattıkları
- Manisa’da Mercan Makina’da Direniş Başladı
- Tütün ve Maden İşçileri Aileleriyle Grevde, Eylemde!
- Tütün, Tekstil, Maden İşçileri Mücadeleye Devam Ediyor
- İzmir’de Sunel Tütün İşçileri Greve Çıktı
- Temel Conta İşçilerinin Grevi Devam Ediyor
- Urfa’dan Trabzon’a, İnşaattan Enerjiye İşçiler Mücadele Ediyor
- Chinatool ve Green Transfo Grevlerinde Anlaşma Sağlandı
- Antep’te Tekstil İşçilerinin Düşük Zamlara Karşı Mücadelesi Sürüyor
- Chinatool Otomotiv İşçileri Greve Çıktı
- Antep’te Tekstil İşçileri Düşük Zamlara Karşı Mücadele Ediyor
- Kaynak Tekniği İşçileri Grevde
- Yolbulan Metal İşçileri Eylemlerine Devam Ediyor
- GE Grid Solutions Grevinde Anlaşma Sağlandı
- Schneider Elektrik’te Anlaşma Sağlandı
- Genel-İş Üyesi İZBB İşçileri İş Bıraktı
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Direnişçi Polonez İşçileri: “Direne Direne Kazandık!”
- Polonez Direnişçisi: “Biz Başardık, Şimdi Hep Birlikte Başaralım!”
Son Eklenenler
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ı bu yıl İstanbul Kadıköy Meydanı’nda kutlama kararı aldıklarını basın açıklaması yaparak duyurdu.
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...