Buradasınız
Cevizli Tekel İşçisinden Mektup
İstanbul’dan bir Tekel işçisi
Merhabalar. Ben 1997 yılında Tekel’de işe başlamış olan bir işçiyim. İstanbul’da ciddi anlamda eylemlerimiz sigara fabrikalarının özelleştirilmesi esnasında başladı. Cevizli sigara fabrikasından Kartal Meydanı’na bir dizi yürüyüşler yaptık, Cevizli kampüsü içerisinde basın açıklamaları ve işyeri terk etmeme eylemlerimiz oldu. Maalesef bu gibi pasif eylemler yüzünden işçiler olarak bir şey yaptık diye rahatlayıp evlerimize dönüyorduk. Sağolsunlar, her zaman olduğu gibi o zaman da bizi yalnız bırakmayan arkadaşlara teşekkürler. 2008 kışında Ankara’ya Özelleştirme İdaresi Başkanlığının önünde eylem yapmaya gelmiştik. Bu eylem benim ilk şehir dışı eylemim olmuştu. Polisin acımasızca müdahalesine maruz kalmıştık orada. Bu olaylar sayesinde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştım, artık pasif eylemlerle bu eylemlerin arasındaki farkı anlamaya çalışıyordum.
Alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesi esnasında sendikaların (dolaylı olarak da bizlerin) yanlış tutumu, sigara fabrikalarının özelleştirilmesinde de devam etti. Alkollü içkiler özelleştirilirken “bize bir şey olmaz, bize sıra gelmedi” diyerek arkadaşlarımıza destek konusunda sendikanın da etkisiyle çok pasif kaldık. Sonrasında İstanbul’da AKP il binası önünde bir dizi eylemlerimiz oldu, işyeri terk etmeme eylemlerimiz oldu. Ama bu eylemleri yalnızca biz ve bir grup azınlık biliyordu, bugünkü gibi kamuoyu oluşturamıyorduk. Kendi aramızda birlik yani örgütlülük yoktu. İstanbul Cevizli kampüsünde 5000 işçi olmasına rağmen eylemlere sadece yarımız katılıyorduk. Öğrendik ki Tekel bünyesindeki tüm bölümler bir zincirin halkalarıydık ama halkanın biri koptuğunda ya da zayıf düştüğünde bunun tüm zinciri etkileyeceğinin farkına varamadık.
Sigara fabrikası da satılınca oradaki bazı işçiler gelen şirketle anlaşıp orada işe devam ettiler, diğerleri ise yaprak tütün bölümlerine dağıtıldı. 2009 Kasım ayında 4-C’ye geçmemiz kesinleşince yaklaşık 100 kişiden oluşan bir komite oluşturduk. Bu komite bir dizi eylem kararı alacak ve bunu uygulamaya sokacaktı. Bu gelişmeler olurken bir gece yarısı telefonlarımıza “yarın sabah Başbakan’ın Haliç’te bir açılışta olacağı ve bizlerin de davetli olduğu” mesajları geldi. Sabah Haliç’e gittik, tersanede yerlerimizi aldık. Başbakan konuşmaya başladığında biz ayağa kalkıp “Tekel işçisi sizden müjde bekliyor” diye bağırdık. Başbakan ise “ben ayaküstü müjde vermem, devletin malı deniz, yemeyen domuz devri bitmiştir” diyerek bize 4-C’yi gösteren bir cevap verdi. Bunun hemen ardından Kasımpaşalı holiganlar üzerlerimize saldırdılar, polisler aramıza girdi. Oradan dönüşte arkadaşlarla gerçekte bir şeyler yapmanın zamanının geldiği ve geçtiğini konuştuk. Sendika başkanlarımızla bu olay üzerine toplantılar yaptık, sonra Ankara’ya gitme kararı çıktı.
Ankara’ya gelirken otobüslerimizi polis birçok yerde durdurdu ama biz kararlıydık ve Ankara’ya ulaştık. 47 gündür buradayız ve halen gün geçtikçe büyüyerek süren bir direniş var. Bu direnişin sesi Ankara’yı hatta Türkiye’yi aşarak dünyaya yayıldı.
17 Ocakta Tekel işçisiyle dayanışma adıyla bir miting oldu ve on binler katıldı. Biz o kalabalığı gördüğümüzde içimizde bir umut yeşerdi. Biz o gün bu kalabalıkla hiç olmazsa bir günlük genel grev kararının çıkacağını umut ediyorduk ama ne yazık ki Mustafa Kumlu’nun konuşmasında hiçbir şey yoktu. Sunucunun ardından Alişan’ı anons etmesi bizleri zıvanadan çıkardı. Biz oraya on binleri Alişan’ı dinlemek için çağırmamıştık. Hüsrana uğradık. Bir anda platforma çıktık ve platformu işgal ettik. Bir müddet işgal devam etti. Bizlerden rica ederek oradan inmemizi istediler. İşçiler olarak maalesef eylemimizi bitirmek zorunda kaldık (bölünmelerin başlamaması için). Orada bize destek veren devrimci arkadaşlara, ilk günden beri yanımızda gece gündüz kalan arkadaşlarımıza söylenen sözleri tasvip etmiyoruz. Keşke Sıhhiye Meydanından hiçbir yere gitmeyip işgalimizi oraya da taşısaydık. Eminim bize destek veren on binler orada da olurdu yanımızda.
Bu yaşanılanlarda en büyük hatanın biz işçi sınıfında olduğunu düşünüyorum. Sendika başkanlarının misyonu belliydi ama biz onları harekete geçirecek hiçbir şey yapmadık. Bize sıra gelinceye kadar pasif eylemlere giderek hem varolan hırsımızı dindiriyorduk, hem de vicdanen kendimizi rahatlatıyorduk. Ta ki sıra bize gelinceye kadar. Eninde sonunda bu sıra hepimize gelecek, önemli olan işçi sınıfı tek bir vücut olarak saldırılara karşı durduğunda neleri başarabileceğimizi bilelim ve diğer işçi arkadaşlarımıza bir saldırı olduğunda saldırının aslında hepimize yapıldığının farkına varalım.
Ben sınıf dayanışmasının ve örgütlülüğünün önemini burada kavradım. Bunu bize kavratan, asıl destek veren devrimci arkadaşlar (bazıları için “marjinal”, bizim için sınıf kardeşlerimiz olan) ve Ankara halkı oldu. Umarım bu yaşadıklarımız herkese örnek olur. Bundan sonra direnişi ve mücadeleyi çocuklarımıza anlatmak bizim görevimiz olmalı. UİD-DER’li arkadaşların işçilerle olan dayanışması, bizimle beraber gece gündüz yatıp kalkmaları takdir edilecek bir şey. Bundan sonraki eylemlerde beraber ve birlikte olacağımıza eminim. İstanbul’da da UİD-DER’le tanışmak ve daha nice eylemlerde beraber olmak dileğiyle herkese selamlar.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
46. Yılında Kavel Destanı
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...