Buradasınız
İşçi Sınıfının Kadını Anlatıyor
Aydınlı’dan bir kadın işçi
“Küçüktüm… Kız çocuğuyuz diye sesimiz çıkmazdı. Babam annemi her akşam döverdi. Bir gün yine bacaklarının arasına almış öldüresiye dövüyordu, dayanamadım! Babamı yakasından tuttuğum gibi annemin üstünden çektim, var gücümle fırlattım. Babam neye uğradığını şaşırmıştı bir an; ben de kendime inanamadım. Babama ilk defa karşı koyuyordum. Babam o günden sonra anneme bir daha el kaldıramamıştı.” Bu sözler işçi bir kadının anlattığı bir anıydı hayatından. Şimdi evli ve üç çocuk annesi. Babası her evine geldiğinde halen hatırlatırmış o günü kendisine. Bir erkeğin bu sistemden yediği sillenin acısını kendisinden daha zayıf olan kadından çıkardığını daha küçük yaşta öğrenmişti.
Çalışmadan önceki haliyle çalıştıktan sonraki durumunu anlatıyor yine bir işçi ablamız. Eskiden çalışmadığı için evinden dışarı fazla çıkmadığından bahsediyor. Çalışmaya başladıktan sonra dışarı çıkmayı, tek başına bir yere gitmeyi, ekonomik olarak bir erkeğe bağımlı kalmadan ayaklarının üzerinde durabilmeyi başardığından bahsediyor. Kadınlar olarak özgüvensiziz diyor ve kendimize güvenmeliyiz artık diyor. Çalışmaya başladıktan sonra eşinin tepkilerinden bahsediyor. “Sen çalışmaya başlayınca yürüyüşün, konuşman değişti!” demeye başlamış. Kadının ekonomik özgürlüğünü eline aldığında değişmeye, dönüşmeye başladığında, etrafındaki haksızlıkları görmeye ve tepki vermeye dönük girişimleri anormal karşılanıyor. Neden? Çünkü “kadınsın”!
İşyerinden geldiği gibi mutfağa giriyor, bu sefer de evin telaşı başlıyor onun için. Evet, ilk defa birileri gerçekten ne istediğini ve yaşadığı sorunları sormuştu ona… Uzatılan mikrofona alışkın değil, heyecanlandı. Söyleyecek de çok şeyi vardı, ama anlatıp anlatmamak konusunda bir o kadar da güvensiz kendine. Bir kadın olarak bu hayatta ne gibi sorunlar yaşıyorsun diye soruldu. Kadınların diyecekleri çok şey vardı. “Hem işyerinde çalışıyorsun hem evde. Eve geliyoruz evde de sorumluluklarımız bitmiyor” diyorlardı. “Doğru ya, işyerinde çalışıp çalışmaman kimin umurunda? En nihayetinde yemek yapmak, temizlik, çocuk bakmak gibi asli görevlerini yerine getirmek zorundasın.” Bu yüzden işten ayrıldığını, şimdi de iş bulamadığını söylüyor. “Otuz yaşını geçince almıyorlar” diyor.
Çalışmıyorsan, evdeysen bu durum kadının varlığını ve emeğini tamimiyle yok oluşa sürüklüyor. Kadın olmaktan kaynaklı evde yaptığın temizlik, çocuk bakımı, kocana karşı yükümlülüklerin zaten olması gereken temel görevlerin gibi görülüyor. Kadının evdeki emeği “zaten çalışmıyorsun, bütün gün evdesin” gibi yaklaşımlarla hiçe sayılıyor. Tabii bu durum her kadın için geçerli değil. İşçi sınıfının kadınlarıyla patron kadınları veya eşlerini aynı kefeye asla koyamayız. Zenginlik ve bolluk içinde hayatını sürdüren burjuva kadınlar “bugün nerede ne yapsam, hangi kuaföre gitsem, hangi kıyafeti giysem, akşam yemeğini hangi restoranda yesem” diye düşünürken, işçi sınıfının kadınları fabrikalarda iliklerine kadar sömürülüyor, bu ayı nasıl çıkaracağız diye kara kara düşünüyor.
Kadınlar olarak hayatın her alanında ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz. İşte, evde, sokakta… Kadına karşı şiddet, sokakta bir erkek tarafından dayak yesen hiç kimsenin müdahale etmeyeceği kadar normalleşmiş durumda. Kocası tarafından şiddet görüyorsa daha da normal karşılanıyor. “Kocasıdır; döver de sever de!”
Kadının cinsel bir meta olarak görülmesi ve hatta sürekli çocuk doğuran bir makine gibi görülmesi bile neredeyse yasallaşacak kadar normal. Kaç çocuk doğuracağımız bile biz kadınlara sorulmadan belirleniyor. Peki, biz kadınlar sorunun kaynağını nerede görmeliyiz? İşte tam da bu yaşamış olduğumuz sistemin kendisinde. Bu sorunu tek başına erkeğin üstüne yüklemek doğru bir yaklaşım olmaz. Bizleri işyerlerinde ucuz işgücü olarak gören, kriz dönemlerinde ilk olarak kadınları işten çıkaran, işyerlerinde tacize uğrayan, kadını sokak ortasında, evde, işte, hayatın her alanında acımadan katleden, erkeği bu denli insanlıktan çıkartan tam da bu kapitalist sistemin kendisidir. Bu sorunu kadınıyla erkeğiyle birlikte mücadele vererek çözebiliriz.
Son Eklenenler
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...