Melek Gibi Çocuklarımıza!
Üsküdar’dan bir sağlık emekçisi
Öncelikle yürekten selamlıyorum derneğimizi ve işçi kardeşlerimi. Benim yazdıklarım genelde “nasıl anlatsam” telaşıyla başlıyor. En iyisi çok düşünmeden olduğu gibi anlatmak. Bugün bir hasta muayenesine tanık oldum. Hastaya serum takıldı. Ateşi ölçüldü. Çeşitli iğneler yapıldı. “Ne var bunda, gayet normal” dediğinizi duyar gibiyim. Benim açımdan normal olmayan kısmı, bu yardımın bir kediye yapılmış olmasıydı.
Nasıl girdim böyle bir sahnenin içine ben de anlayamadım ama yaşadığım olay zenginlerin oturduğu bir muhitteki veteriner kliniğinde gerçekleşti. Kedinin ateşi çıkmıştı. “Bu ateşin sebebi kedi FIP hastalığı, kedi AIDS’i, toksoplazma vb. olabilir. Bütün bunları anlamak için kan almalıyız. Maliyeti 400 lira civarı tutar” diyordu veteriner. Burada bir “pes yahu!” sesi doluyor insanın zihnine. Ama bu “pes yahu”nun yarısı kendime, çünkü “nihayetinde o da bir can, yaşamaya hakkı var, bu kadar mı katılaştım”ın pes yahusu. Diğer yarısı ise “bu ülkede süt parası bulamayan ana babalar var, ne bu uçurum ya!” pes yahusu. Ve en nihayet “ne işim var benim bu kedinin başında, ama masum masum da bakıyor zavallıcık offf!” pes yahusu!
Bu küçücük olay bana yaşadığım ülkede ve dünyada adaletsizliği bir kez daha derinden hissettirdi. Zihnime şimdiye kadar gördüğüm acılar doluştu. Bunlardan bir tanesi mesleğimin ilk yıllarında yaşadığım ve bir daha unutamadığım bir olaydı. Ankara’da çalıştığım hastaneye bir baba çocuğunu örümcek ısırması nedeniyle getirmişti. Örümcek zehiri çocuğu çok etkilemişti ve bu yüzden böbrekleri çalışmıyordu. Yavrucak zar zor hareket ediyor ve kan işiyordu. Annesi bu kadar ciddi olacağını tahmin edemediğinden mi, diğer yavrularını yalnız bırakamadığından mı bilinmez, hastaneye gelememişti. Mevcut olanaklarla yapılan tedavi yetmemiş ve çocuk ölmüştü. Bu çocuk Güneydoğu’dan göçüp gelen ve ailesiyle birlikte tarlalarda karın tokluğuna çalışan bir geçici tarım işçisinin çocuğu idi. Eğer o işçi çocuğu bu kedinin bile yaşam koşullarına sahip olsaydı ölmezdi!
O zaman da bu adaletsizlik üzerine çok düşünmüştüm. Yaşıtları oyun oynarken, o küçücük bedeniyle tarlalarda yılanlara, çıyanlara, örümceklere yem olmuştu. Aslında o bir iş cinayetine kurban gitmişti. Hem de yedi yaşında. Daha ne söyleyeyim, aşağıdaki şiir onun anısına yazılmıştır:
Yedi yaşında bir çocuk
Kan işemekte bir hastane odasında
Biraz sonra ölecek o çocuk
Neden ölsün ki?
Zaten melek değil mi dinimizce her çocuk?
Hani biz ağlarını bile özenle temizleriz evlerimizde
İşte o örümcek, çocuk işçiye ölüm olmuş memleketimde
Bir kedininki kadar yaşam hakkı tanınmamış,
Yedi yaşında bir melek.
Zaten yüzmeyi de hiç öğrenemeyecekti,
Bizim öğrenemediğimiz gibi hayat denizinde.
Gözlerindeki ferin gidişini izlemek bana kaldı.
Doktor anemnez, baba bitmek bilmeyen evrak telaşında.
Acısı da, yaşamı gibi yarım kalacak,
Cılız kolları yarın pancar çapalayamayacak…
Yarın
Yurtiçi Kargo’da Çalışma Koşulları
Son Eklenenler
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....