Buradasınız
Sendikalılık Oranları Düşmeye Devam Ediyor
Aslı Ceren
İçinden geçtiğimiz dönemde, işçi sınıfının, burjuva sınıfına karşı olan mücadelesinde cılız, örgütsüz ve güçsüz olduğu bir gerçektir. Bunun önemli göstergelerinden birisi de, sendikalaşma oranlarındaki geriye gidiştir.
ILO’nun bu konuyla ilgili yayınladığı çalışmada, 70 kapitalist ülkenin sendikalaşma oranları açıklanıyor. Bu ülkelerin neredeyse yarısında ve bilhassa ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya gibi emperyalist ülkelerde, 1980’lerle birlikte sendikalaşma oranlarında ciddi bir düşüş yaşanıyor.
Ülkeler | Sendikalaşma Oranları (%) | ||
1980 | 1990 | 2000 | |
ABD | 22,3 | 15,6 | 14,9 |
Almanya | 35,6 | 32,9 | 31,2 |
Fransa | 17,5 | 9,8 | 10 |
İngiltere | 50,4 | 39,1 | 33 |
İtalya | 49,3 | 38,8 | 39 |
Japonya | 31,1 | 25,4 | 24 |
Kanada | 36,1 | 35,8 | 37 |
Yunanistan | 36,7 | 34,1 | 25 |
İşçi sınıfının direniş ve grev gibi en bildik ve yaygın eylemlerinde de sayısal anlamda düşüş yaşanmaktadır. Yapılan eylemlerin içeriğine baktığımızda, bunların daha çok, varolan hakların korunmasına dönük olduğunu görüyoruz.
İşçi sınıfının sendikal örgütlülüğünün zayıflamasının ve ekonomik mücadelesinde yaşanan olumsuzlukların kaynağında; sınıfın politik bilinç ve örgütlülüğünün uzun yıllar boyunca köreltilip geriletilmiş olması yatmaktadır. Bu nedenle kapitalist sistemin yeniden yapılanma ihtiyacı çerçevesinde başlattığı saldırılar göğüslenememiş ve başka birçok kayıpların yanı sıra sendikalaşmada da önemli kayıplar olmuştur.
1980’lerle beraber başlayan neo-liberal politikaların hayata geçirilmesi süreci, sermayenin uluslararası planda işçi sınıfının sendikal örgütlülüğüne yönelik topyekûn saldırılara girişeceğinin sinyallerini veriyordu.
Nitekim, önce esnek ve kuralsız çalıştırma, üretim alanlarında yaygın bir şekilde uygulanmaya başlandı ve yasal düzenleme olmayan ülkelerde, bu temelde yasal düzenlemeler gerçekleştirildi. Ücretlerin aşağıya çekilmesi, sosyal hakların budanması, güvencesiz ve ucuz işgücü kullanımı, özelleştirmeler ve tensikatlar bildik saldırılar oldu. Sonuç olarak 1980’li yıllarla başlayan bu süreç, sendikalarda da ciddi bir üye kaybını beraberinde getirdi.
Tüm dünyada ücretlerin aşağıya çekilmesi, emeklilik vb. sosyal hakların budanması işçi sınıfına dayatıldı. Emeklilik yaşı hemen her ülkede yükseltilmeye ve emeklilik maaşları aşağıya çekilmeye çalışılıyor. Pek çok Avrupa ülkesinde bu saldırılara karşı geniş çaplı eylemlilikler yapılırken, Türkiye’de ciddi bir direniş örgütlenebilmiş değildir.
Kapitalist sistemin yeniden yapılanma ihtiyaçları temelinde ve tüm dünyada uygulanan özelleştirme politikaları kısmi bir hareketlilik yaratsa da, bu hareketlilik geçici olmuş ve sınıfın tamamından ciddi bir destek alamamıştır.
Türkiye’de ise sendikal örgütlülük kamu ağırlıklı olduğundan, özelleştirmeler sonucunda sendikalı işçi sayısında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Özelleştirmeler kamu kuruluşlarında çalışan ve büyük bölümü sendikalarda örgütlü olan işçilerin zorla emekli edilmesi ve işten atılmasıyla sonuçlandı. İşten atılıp başka işletmelere yerleştirilen işçiler de, sosyal ve sendikal kazanımlarını tümüyle yitirdiler. Halen özelleştirmeler tüm hızıyla yapılmaya ve sendikalı işçi sayısında ciddi bir erime yaşanmaya devam ediyor. Kamu kuruluşları tarafından, istihdam edilmek üzere uzun zamandır işçi alınmamakta, işgücü taşeron şirketler aracılığıyla sağlanmaktadır.
Müteahhitlerden hizmet alma yoluyla yan faaliyetlerin (inşaat, tamir temizlik vb.) yürütülmesi, zamanla fabrikalarda yapılan asıl işin de müteahhide verilmesine dönüştü. Bu taşeronlaştırma uygulaması o kadar yaygınlaştı ki, yüksek vasıf gerektiren işlerde çalışan işçiler (doktor, mühendis, hemşire vb.) dahi taşeron şirketlerde düşük ücretle ve sosyal güvencesiz olarak çalıştırılmaya başlandı. Bu uygulamalarla işçiler arasında bir bölünmüşlük ve rekabet yaratıldı, dahası sendikalaşmanın önüne fiili engeller dikilmiş oldu.
Sendikasız işyerlerinin sendikalaşma çabaları ise, başta işyeri, işkolu barajı gibi yasal engeller, patronların ve devletin baskıcı tutumu, tensikata gidilmesi, sendika bürokrasisinin sınıf uzlaşmacı tutumu gibi engellerle karşılaşmaktadır.
Türkiye’de Sendikalaşma Oranları
Türkiye’de sendikalaşma istatistikleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından tutulmaktadır. Fakat bu istatistikler gerçek rakamları ifade etmemektedir. Hem toplam işçi sayısı, hem de sendikalı işçi sayısı gerçek rakamlardan oldukça farklıdır. İstatistiklerde sendikalı işçi sayısı, üyeliği düşmüş eski üyeleri de içermektedir. İşten atılan, emekli olan, farklı işkolunda çalışmaya başlayan işçilerin üyelik kayıtları düzenli olarak tutulmamakta ve takip edilmemektedir. Gerek bu yüzden gerekse de sendikaların birçoğunun yetkisiz oluşundan ötürü, görünen sendikalı işçi sayısı ile toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı arasında da önemli bir açı mevcuttur.
Yıl | Tahmini olarak çalışan işçi sayısı | Sendikalı işçi sayısı | TİS kapsamına giren işçi sayısı | Sendikalaşma oranı (%) |
1980 | 6.162.000 | 1.049.250 | 330.000 | 17,0 |
1990 | 8.991.000 | 1.463.880 | 483.852 | 16,3 |
1995 | 10.322.231 | 1.204.189 | 765.928 | 11,7 |
2000 | 11.527.789 | 956.292 | 828.458 | 8,3 |
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Türk-İş’in son olağan genel kurulunda yaptığı konuşmasında gerçek sendikalı işçi sayısını 600.000 olarak açıklamıştır. Bu sayı dikkate alındığında gerçek sendikalılık oranının %5’lere düştüğü ortadadır.
Çalışma Bakanlığı buna rağmen verileri güncellemiyor. Çünkü istatistiklerde sendikalı işçi sayısının yüksek görünmesi özellikle AB sürecinde işlerine geliyor.
Tüm bu olumsuz gelişmeler işçi sınıfını moral olarak olumsuz etkilemektedir. İşçi sınıfının politik bilinç ve örgütlülükten yoksun olduğu koşullarda, işçi sınıfının onca yoğun sömürüye rağmen üzerindeki ölü toprağını atamaması anlaşılabilir bir durumdur. Oysa tarih gericilik dönemlerinin ebediyen devam etmediğini sayısız örneklerle göstermiştir. Latin Amerika’daki yükseliş ve Avrupa’daki kıpırdanışlar da bunun kanıtıdır.
İçinden geçmekte olduğumuz dönemde, yaşanan ideolojik, politik ve örgütsel dağınıklık aşılmadığı takdirde, sınıf mücadelesinde günübirlik, dönemsel başarılara imza atılsa dahi insanlığı 250 yıldır iliğine kadar sömüren, ona akıl almaz acılar yaşatan bu kan emici sistem yaşamaya devam edecektir.
Sendikal Yasaklar Savaşarak Aşılır
Kapitalizmde Sosyal Güvenlik
Son Eklenenler
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...