Buradasınız
Van’da Yaralar Hâlâ Sarılmadı

Van depreminin üzerinden 1 yıl geçti. 23 Ekim 2011’de Van merkezinde ve Erciş’te 7,2 şiddetinde bir deprem meydana gelmiş, 600’ün üzerinde insan hayatını kaybetmişti. Depremden sonra yaşananlar, Van halkının vicdanında daha büyük bir deprem yarattı. Başbakan Erdoğan, “ilk 24 saatte geç kaldık” demişti. Sanki bir toplantıya geç kalmış edasıyla, AKP hükümetinin kabahatini örtmeye çalışmıştı. Ancak aradan geçen bunca zamana rağmen Van halkının yaralarının sarılmaması, devletinsadece ilk 24 saat değil, bir yıldır Van’a geç kaldığını gösteriyor.
Başta Başbakanlık olmak üzere, İçişleri Bakanlığı ve Kızılay gibi kurumlar depremde keyfi bir tutum takındı. 23 Ekimin ertesinde hiçbir incelemede bulunulmadan insanlara “evlerinize dönün” çağrısı yapıldı. Binaların sağlam olup olmadığını tespit etmesi gereken devlet yetkilileri, tam tersini yaparak halkı evlerine girmeye zorladı. Üstelik Çevre ve Şehircilik Bakanı “bir daha deprem olmaz” diye açıklama yaptı. Böylece ölüme davetiye çıkartılmış oldu. Daha ilk depremin şoku atlatılamadan 9 Kasımda 5,6 şiddetinde bir deprem daha meydana geldi. Çürük evlerde onlarca kişi hayatını kaybetti. Deprem bölgesine giden gazeteciler, sağlam denen ama çöken Bayram Oteli’nin enkazında kalarak can verdiler.
Van’da arama-kurtarma çalışmalarından ziyade “enkaz kaldırma” çalışmaları yapıldı. Birçok köye ulaşılamadı. Kapanan yollar ne hikmetse günlerce açılamadı. Çığlıklar duyulmadı… Toplanan yardımlar, “teröre yardım ediliyor” yalanıyla dağıtılmadı. Tır dolusu yardımlar günlerce depolarda çürümeye terk edildi. Halk, inisiyatif gösterip kendi çözümünü bulmaya çalıştığında ya da demokratik kitle örgütleri devreye girdiğinde devlet engel oldu.Van halkı -10 dereceye varan soğukta bir kışı güçlükle, naylon çadırlarda geçirdi. Isınmak için çadırlarda soba kurmak zorunda kaldılar. 160 çadırda yangın çıktı. Aralarında çocukların da bulunduğu 12 kişi yanarak can verdi. Devlet izledi. Üstüne üstlük naylon çadırlar yeterli sayıda ulaştırılmadı, çocukları ve aileleri içi naylon çadır talep edenlere gazla ve copla saldırıldı. AKP hükümetine göre deprem kaderdi ve insanlar kaderlerine razı gelmeliydiler!
Van halkının çilesi bununla da bitmedi. AKP hükümeti, Van’a yardım etmeyerek halkı fiilen göç etmeye zorladı. Amaç, bu kentte güçlü olan ve büyükşehir belediyesini elinde tutan BDP’nin temelini çökertmekti. Yardım ulaştırılamayan on binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Yaralarını sarmak üzere göç edenlere “sahip çıkacağız” denildi. Ama insanlar kendi kaderlerine terk edildi. Başka kentlere göç edenlerin bir kısmı ırkçı saldırılara maruz kaldı. Birçoğu tekrar Van’a geri döndü. Naylon çadırlarda yaşam savaşı veren Van halkının yüzü bir türlü gülmedi. Kışın onlara teslim edilmesi gereken konteynırlar, yazın ortasında geldi. Halk, bu sefer yazın sıcağında, ısıyı ikiye katlayan konteynırlarda yaşamını sürdürmek zorunda kaldı.
Can kaybını önlemek için kılını kıpırdatmayan devlet, “depremin yol açtığı ekonomik kayıpların giderilmesi” için derhal kolları sıvadı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından afet riski taşıdığı ilan edilen alanlardaki bütün taşınmazların kapsam içine alındığı yasa Meclis’ten geçirildi. Yasaya göre, kentsel dönüşüm bölgesinde riskli binaları belirleme ve her türlü inşaatı yapma ya da yaptırma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığında olacak. Deprem işçi ve emekçiler için yıkım ve çile anlamına gelirken, sermaye için kâr demektir. TOKİ bu bölgede binlerce ev yaptı. AKP hükümeti, ihaleyi kendi yandaşı sermaye gruplarına vererek onları palazlandırdı. Ancak bu evler, yalnızca tapusu olanlara dağıtılacak. Tapusu olmayan ya da kirada oturan binlerce kişi mağdur edilecek.
Oysa felakete uğrayan halkın her türlü zararı ve ihtiyaçları bedelsiz bir şekilde karşılanmalıdır. Bir doğa olayı olan depremin, afete dönüşmesi engellenmelidir. Bu da ancak teknolojinin insanlık yararına kullanılmasını, bütünlüklü projeler çerçevesinde çürük binaların yıkılmasını, yerlerine dayanıklı, sağlıklı ve insanın sosyal yaşamını esas alan ücretsiz konutlar yapılmasını gerektirir. Bunun için yeterli kaynak vardır. Emekçilerden toplanan vergiler patronların kasasına aktarılmamalı, emekçiler için sağlıklı ve parasız konutlar inşa edilmelidir.
Son Eklenenler
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...