Buradasınız
İşçi Tiyatrosu
Bostancı’dan bir işçi
Bu pazar, UİD-DER İşçi Tiyatrosu’nun Aydınlı Temsilciliğinde oynadığı “İşçiler İçin Nasıl Bir Oyun Oynamalı?” adlı tiyatro gösterimine katıldım. Tiyatroya çeşitli fabrikalardan gelen işçi arkadaşlarımızla Bostancı temsilciliğimizden kalkan otobüsle gittik.
Oyun bir mahkemede geçiyordu. Kömür ocağında çalışan bir maden işçisi, kendisini kovan patronuna işe iade talebiyle dava açmıştı. Mahkemede bir yanda kömür ocağı sahibi, toprak ağası, imam ve onların avukatları diğer yanda da bir maden işçisi ve onun savunmasını yapacak olan sosyalist vardı. Mahkeme hiç de patronların hayal ettiği gibi olmadı. Hâkim, patronları, “servetinizi nasıl elde ettiniz?” gibi sorularla sıkıştırıyor, onlarsa sıkıntıdan terler döküyorlardı. Hatta toprak ağası dayanamayıp; “hâkim bey burası nasıl bir mahkeme, bizim alışık olduğumuz bir mahkeme değil, şaşırıyorum, sanki sosyalist bir toplumda yargılandığımı hissediyorum” diyor. Hâkim mahkemenin tarafsız bir mahkeme olduğunu söylerken diğer yandan da işçilerin her şeyi yarattıkları halde neden hiçbir şeye sahip olamamalarını anlamaya çalışıyordu. Mahkeme, hâkimin davayı devrim mahkemesine taşımasıyla sonuçlanıyordu.
Tiyatro aslında biz işçilerin kapitalist sistem tarafından nasıl sömürüldüğünü çok güzel anlatıyordu. Mahkemenin bir bölümünde hâkim, patrona; “Hasan usta 40 yıl kömür ocağında çalışmış ama hiçbir şeyi yok, senin nasıl bu kadar çok servetin, yatın, katın oluyor” diye soruyordu. Bu soru patronlarla biz işçiler arasındaki ayrımı gösteriyordu. Bizler gece gündüz fabrikalarda çalıştığımız halde yine açlıkla, yoksullukla ve sefaletle karşı karşıya kalıyoruz. Fakat patronlar sınıfı tam tersine bizim üzerimizden kazandıkları kârlarla servetlerine servet katıyor ve bizi sömürdükleri sürece de bu kâr, servet arttıkça artıyordu.
Evet, oyundaki mahkeme patronların hiç de alışık olduğu bir mahkeme değildi. Onların mahkemeleri, kendi çıkarlarını korumaları için var ve sömürü düzeni yıkılmadığı sürece de onları korumaya devam edecek. Sömürüyü, açlığı, yoksulluluğu, sefaleti, baskıları ancak biz işçiler sınıf mücadelesini yükselttiğimizde ortadan kaldırabiliriz.
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...