Buradasınız
Sermaye Medyası Neye ve Kime Hizmet Ediyor?
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
31 Ocak Pazar günü UİD-DER’in çeşitli temsilciliklerinde “Sermayenin Hizmetindeki Yalan Makinesi: Medya” başlıklı seminer gerçekleştirildi. Kapitalist dünyanın egemenleri sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için işçi sınıfının bilincini çarpıtmaya çalışıyorlar. Bunun için medyayı etkili bir silah olarak kullanıyorlar. Sermaye sınıfı medya aracılığı ile işçi sınıfının gündemini, siyasete, hayata bakış açısını belirleyip yönlendiriyorlar.
Patronlar sınıfı, dört koldan işçi sınıfına saldırmaya devam ederken yürüttüğü algı operasyonlarıyla işçi sınıfının bilincini esir alıyor, yalan söylüyor, işçileri örgütsüzlüğe mahkûm ediyor. Sermayenin hizmetinde yalan makinesine dönüşmüş olan medya, birbirine düşman haline getirdiği işçileri aldatıyor, yalnızlaştırıyor. Bir gün kendi ayakları üstünde karşılarına dikileceklerinden korktukları işçi sınıfını zapturapt altına almaya uğraşan egemenler, ellerindeki medya organlarıyla işçi sınıfını kendi çıkarları temelinde manipüle edip yönlendiriyor.
Seminerde çeşitli videolar gösterildi, egemenlerin medyayla işçi sınıfının bilincini nasıl etki altına aldığı, algıları, düşünce ve duyguları nasıl yönlendirdiği ele alındı. Olaylara, yaşananlara egemenlerin medyasıyla değil, kendi sınıfımızın penceresinden bakmamız gerektiği vurgulandı. Görüntülerle ABD’nin kendi halkını, Irak’ta milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşa nasıl ikna ettiği teşhir edildi. En kanlı kıyımların “demokrasi götürmek” örtüsü altında gerçekleştirildiği, halkın korkutulup sindirilerek bu yalanlara inandırıldığı anlatıldı.
Ortadoğu’nun yerle bir edildiği, işçi ve emekçilerin katledildiği, sermaye medyası aracılığı ile işçilerin bilincinin çarpıtılarak bu katliamın meşrulaştırılmak istendiği aktarıldı. Türkiye’den çeşitli örnekler verildi. Kabataş yalanı, Kürt illerinde yürütülen savaşta zalimin mağdur, mağdurun zalim gösterilmesi üzerinde duruldu. Medyanın en masum görünen reklamlarda, dizilerde, eğlence programlarında bile işçileri zehirlediği, bencillik ve bireycilik aşıladığı aktarıldı. Soma gibi faciaların bile üzerinin örtüldüğü, yayın yasaklarının getirildiği, işçilerin çıkarlarına olacak çağrılardan uzak durulduğu ifade edildi.
İşçi sınıfının eylemleri, bu düzene ilişkin en ufak bir muhalefet çarpıtılıyor ve gerçeklerin işçilere ulaşması engelleniyor. Metal işçilerinin Türk Metal Sendikasından istifa ederek ayağa kalkışı burjuva medyada yer almadı. Bunu haber yapan burjuva basın ise metal işçilerinin haklı mücadelesini çarpıtarak kitleler nezdinde haksız duruma düşürmeye çalıştı.
Etkinlikte medyanın yalanlarıyla zehirlenmekten kurtulmak için işçilerin örgütlenmesi ve kendi basınına sahip çıkması gerektiği aktarıldı. İşçi sınıfının penceresinden yayın yapan Dayanışma Televizyonu, İşçi Dayanışması gazetesi gibi yayınlar tanıtıldı. Etkinliğin ardından yapılan sohbetlerde işçiler duygu ve düşüncelerini paylaştılar:
Tuzla’da etkinliğe katılan metal, cam, inşaat sektöründen işçiler ve gençler şunları söylediler:
Tekstil işçisi: Söz konusu işçiler emekçiler olduğunda sermaye medyaya yayın yasağı getiriyor. Soma katliamında basın uzak tutulmuştu. Yeri geldiğinde işine gelmeyen haberler yapıldığında basına saldırıyorlar. Eniştem sermaye kanalında çalışıyordu. 1 Mayıs’a gitmiştik ve çok güzel geçmişti. Çektiği görüntüleri müdürlerine götürdüğünde 1 Mayıs’ta kendileri için haber değeri taşıyan şeyin kavga görüntüleri olduğunu söylemiş. Bizim katıldığımız mitingin görüntülerini geri vermiş.
Cam işçisi: Bugün bize “tarafsız basın” deyip duruyorlar. Biz medyanın tarafsız olması gerektiğini söylemiyoruz. Patronların medyası nasıl onlardan yana ise bizim medyamız da bizden yana. Bu gün nasıl işçiler ve patronlar sınıfı iki ayrı sınıf ise medyada da tarafsızlık olamaz.
Gıda işçisi: Bir kadın tacize uğradığında medyada olay anlatılırken ‘o saatte o kadının orada ne işi vardı’ deniyor. Böylece mağdur olan kadın, suçlu pozisyonuna düşüyor.
Kadın büro işçisi: Patronlar sınıfının çocukları bütün gün oturup televizyon izlemiyor. Ama bizim çocuklarımız bütün gün televizyon izliyorlar. Patronlar daha çocukluklarından beri kendi sınıfının çocuklarını eğitimlerle, dil öğreterek yönetici olmaya ve kendi sınıfının bir parçası olarak yetiştiriyorlar. Ama işçiler ve işçi sınıfının çocuklarına bireyselliği, her koyunun kendi bacağından asılacağını anlatıyorlar.
Kadın sağlık işçisi: Bir olay yaşandığında işçiler bundan etkileniyorsa buna tepki duyuyorsa hemen bunun üzeri örtülüyor, yayın yasağı getiriliyor. İlkin şehit cenazelerinde şehit ailelerinin tepkisi, albayın kardeşinin şehit düşmesine olan tepkisini insanlar görüp etkileniyorlardı. Daha sonra bir terörizm korkusu yaratılarak işçilerin gözünde yürüyen haksız savaş burjuva medya aracılığı ile haklı hale getirildi.
İnşaat işçisi: Ben yıllardır sizi tanıyorum. Bu emeğiniz ve yürüttüğünüz çalışmalar için size teşekkür ediyorum.
Metal işçisi: Bu gün savaşlar yaşanıyor. İşçiler katlediliyor. Bu etkinlik gerçekleri bize göstermesi açısından çok güzel bir etkinlikti. Bize de düşen görev bu haksızlıklar karşısında bir kişiyi daha getirip bu etkinliklere katmaktır.”
Sarıgazi’deki etkinlikte de medyanın işçi sınıfına yönelik yönlendirme üzerine sohbet edildi.
Gazete bayisi işleten bir emekçi: Her sabah 50 gazete geliyor. Bunları okuduğumda hiçbir fark göremiyorum. Başlıklar tek ağızdanmış gibi veriliyor, içerikleri birbirinin aynısı, bazı gazetelerde haberden çok reklam var. Çünkü bu gazetelerin her biri bir sermaye grubunun temsilcisi.”
Eğitim işçisi: “İşçiler grev ve direnişe çıktıklarında patron medyasının kendilerine destek vereceklerini düşünerek onlardan medet umuyorlar ve onlara haberlerini yapmaları için çağrıda bulunuyorlar. Fakat kendilerine desteğe gelen işçi basınına karşı önyargılı olabiliyorlar. Çünkü bizler egemenler tarafından provokatör olarak gösteriliyoruz. Onların haberlerini yapan, seslerini duyuran işçi basınıdır. Egemenlerin basını değildir.
Otomotiv işçisi: Medya, patronlar haklarımızı gasp ederken çok etkili bir araç. Bugün patronlar kıdem tazminatımızın gaspı için harekete geçtiler. Onu elimizden almak için medya aracılığıyla yalan haberler yapılıyor. Medya ‘herkes tazminat alabilecek’ gibi haberler yapıyor. Kıdem tazminatı elimizde kalan haklarımızdan birisidir ve bizim iş güvencemizdir. Bu yalanlara kanmayalım. Patronların medyası varsa bizim de medyamız var. Tanıdığımız işçi arkadaşlarımızın derneğimizin basın ve yayınlarını takip etmelerini sağlayalım. Bizi kurtaracak olan patronların medyası değil işçilerin medyasıdır.
Otomotiv işçisi: Koç öldüğünde bütün kanallar onu gösterdi. Haberlerde yok şöyle iyiydi, yok şu kadar işçiye ekmek veriyor gibi duygusal haberler yapılarak işçilerin duyguları manipüle edildi. Koç fabrikalarında binlerce işçi açlık sınırında çalıştırılıyor. Haklarını aradıklarında da, Tofaş’ta, Arçelik-LG’ de olduğu gibi, işten atılıyor. Ayrıca her gün onlarca işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor. Hiçbiri haberlerde yer almıyor.
Esenyurt ve Sefaköy temsilciliklerinde de konu üzerine canlı tartışmalar gerçekleşti:
Eğitim işçisi: Medya, çoğunluğun düşüncelerini yansıtıyormuş gibi görünüyor. Bunları izleyen insanlar kendini yalnız hissediyor. Bizler onların yalnız olmadığını, işçilerin de gazetelerinin olduğunu, işçilerin de yazabildiğini göstermeliyiz.
Bir kadın işçi: Eskiden bir derginin editörlüğünü yapıyordum. İnsanlar nasıl düşünür, ne şekilde algılarını etkileyebiliriz diye masa başında saatlerce buna kafa yoruyorduk. Büyük medya organları ise bunun kat kat fazlasını yaparak insanları nasıl aldatacaklarını planlıyorlar. Bence, UİD-DER’e gelip bu etkinliğe katılan herkes çevresindeki insanlara bunları anlatmalı. Bu şekilde bu çember büyüyecek.
Bir set işçisi: Bizim onlar gibi kanallarımız, medya organlarımız yok. Elimizdeki araçları, sosyal medyayı doğru bir şekilde kullanmak çok önemli. Sosyal medyayı işçilerin gözünden gerçekleri anlatmak için kullanmamız gerekir.
Bir kargo işçisi: Direniş yaşamış bir işçiyim. Direniş sürecinde medyanın yalan haberleriyle direnişimizi nasıl karaladıklarını işyerindeki arkadaşlarımızla hep beraber gördük. Direnişimize polislerin saldırdığı günün akşamında, “sendikalaştıkları için işten atıldıklarını iddia eden işçiler polise saldırdı” şeklinde izledik haberleri. Haklıyız ama haksız durumdayız. Yaşadıklarımızı, öğrendiklerimizi herkese anlatmalıyız. Hepimize çok görev düşüyor.
Sohbetlerin sonunda sermayenin yalan pompalayan medyasına karşı biz işçi sınıfının medyasını güçlendirmemiz gerektiği vurgulandı. Katılan işçiler, daha çok işçinin UİD-DER etkinliklerine katılması için çalışacaklarını dile getirdiler. “Biz işçiler olarak örgütlenip bir araya gelebilirsek ancak o zaman sermayenin yalan makinelerinin önüne geçebilir ve tüm bu haksızlıklara dur diyebiliriz, bu nedenle örgütlülüğümüze ve basınımıza sahip çıkalım” dediler. Fabrikalarına yepyeni bir bilinçle döneceklerini ifade eden işçiler, UİD-DER’e teşekkür ettiler.
Son Eklenenler
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.
- Almanya'da Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı...
- Gebze Plastikçiler OSB'de bulunan Chinatool Otomotiv’de grevin 4. gününde, Kocaeli Çayırova'daki Green Transfo Energy'de ise grevin 51. gününde anlaşma sağlandı.
- İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgede bulunan Digel Tekstil’de işçiler, düşük ücret zammına tepki gösterdiler ve hakları için sendikalı oldular. Ancak Digel Tekstil patronları işçilerin zam talebini duymazlıktan geldi, sendika haklarını yok saydı...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarında çalışan işçiler, 10 Şubatta özelleştirmeye karşı Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. 13 Şubatta Hazine ve Maliye Bakanlığı...
- 13 Şubat 2024’te Erzincan İliç’te SSR Mining ve ortağı Çalık Grubunun tarafından işletilen Çöpler Altın Madeninde siyanürlü toprak kaymış, 9 işçi toprak altında kalmış, cenazelerine aylarca ulaşılamamıştı.
- Antep'te direnişlerin yaygınlaşması, işçilerin ortak eylemler yapması, birlik içinde hareket etmeye yönelmesi ve pek çok örnekte mücadelelerini başarıya ulaştırmaya başlaması üzerine patronlar baskılarını arttırdı. Gaziantep Valiliği ise 13 Şubatta...
- Soma, Ermenek, Amasra, İliç madenci katliamları, Çorlu tren katliamı, Elazığ, İzmir, 6 Şubat depremleri, orman yangınları ve sel felaketleri, Hendek havai fişek fabrikası ve Balıkesir mühimmat fabrikası patlamaları, yüzlerce iş cinayeti ve son...
- Yeni yılın ilk günlerinde MÜSİAD toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara “biz sizin daha çok para kazanmanızı istiyoruz” dedi. Patronlar tarafından alkışlanan Bakan, tam da bunu yapıyor, patronların kazanması için...
- Cep telefonu hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl, akıllı telefonun hayatımıza girmesi ve jet hızıyla yayılması ise 10-15 yıl oldu. Bu nedenle akıllı cep telefonumuz 1 saat kapalı kalsa kendimizi adeta nefessiz kalmış hissediyoruz.
- Ankara’dan bir grup UİD-DER’li işçi, “Küçük Kara Balık ve Samed Behrengi” adlı bir video hazırladı. Farklı sektörlerde çalışan, uzun ve yorucu iş saatlerine, vardiya engeline rağmen birlikte öğrenip birlikte üretmek için bir araya gelen işçi...
- Asgari ücrete yüzde 30, kamu emekçilerine yüzde 11,54 ve emeklilere yüzde 15,75 oranında sefalet zammı dayatılmasının ardından Antep’te bulunan tekstil patronları da ücret artışlarını sefalet düzeyinde tuttu. Şubat ayına girilmesiyle belli olan...