Buradasınız
UİD-DER’de “İşçi Sınıfına Saldırılar Sürüyor” Seminerleri
27 Aralık Pazar günü UİD-DER’in çeşitli temsilciliklerinde ve işçi bölgelerinde “İşçi Sınıfına Saldırılar Sürüyor” konulu seminerler düzenlendi. Seminerlerin ilk bölümünde sinevizyon ve videolar eşliğinde sunumlar yapıldı, sermayenin ve hükümetin işçilerin haklarına dönük saldırıları ve bu saldırılar karşısında nasıl mücadele edilmesi gerektiği üzerinde duruldu. Çeşitli işçi bölgelerinden ve sektörlerden işçiler etkinliklerin ikinci bölümünde bu konular üzerine sorular sorup tartışmalar yürüttüler.
Sunumlarda üzerinde durulan başlıklar şöyleydi:
İşçi sınıfına saldırılar bitmedi, sürecek: Emperyalist savaşın kızıştığı, ekonomik krizin iyice derinleştiği ve her ikisinin etkilerini de daha fazla hissettiğimiz günlerden geçiyoruz. Savaşla ve krizle birlikte yönetimler otoriterleşirken, emekçiler de zulmün her türlüsüne maruz kalıyor. İşçi sınıfının geçmiş dönemlerdeki mücadelelerinin ürünü olan temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınıyor. Temel hak ve özgürlüklerimizin yanı sıra, sendikal ve ekonomik hak ve kazanımlarımızın da egemenlerin hedefinde olduğunu ve bu konularda da ciddi bir saldırı dalgası ile yüz yüze olduğumuzu açık biçimde hissetmeye başladık. Kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesinden taşeron düzeninin yaygınlaştırılmasına kadar bir dizi saldırı ile ilgili açıklamalar yöneticilerden gelmeye başladı bile.
Kangrenleşen bir sorun: İşsizlik: İşsizlik, ağır siyasi tablonun gölgesi ardında büyümeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, işsizlik oranı yüzde 10,3. Yani resmi rakamlara göre bile işsizlerin sayısı 3 buçuk milyona dayanmış durumda. 15-24 yaş arası olan genç işsizlik oranı yüzde 18’le oldukça yüksek. TÜİK’in açıkladığı rakamlara, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar dâhil değil. Bu kesimler de eklendiğinde işsiz sayısı 5 buçuk milyonu geçiyor, işsizlik oranı %16’yı aşıyor. İşsiz kitlesi içinde uzun süreli işsizlikle boğuşanların sayısı da çok büyük bir orana tekabül ediyor. Son bir senedir işsiz olan insan sayısı 1,5 milyonu geçiyor.
İşsizlik Fonu talan ediliyor: Patronların hükümeti, artan işsizlik sorunu karşısında gerekli istihdamı yaratacağı iddiasıyla öne sürdüğü teşvik uygulamalarını hangi kaynağı kullanarak hayata geçirmeyi planlıyor dersiniz? Elbette işsizlik fonunu! Bu fon, işçiler yararlanmak istediğinde önlerine türlü engeller dikilen, ama patronlara her daim peşkeş çekilen bir kaynak haline gelmiştir. İstihdam yaratma bahanesiyle, her defasında işsizlik fonunu patronların yağmasına açan hükümet, 2002’den bu yana işsizlik maaşından yararlanmak üzere başvuru yapan 5,7 milyon işçinin 1 milyon 876 binini geri çevirmiştir. Fonda biriken para 92 milyar lirayı aşmasına rağmen, işsizlik sigortası prim ödemeleri toplamı 2013 yılında 1 milyar 272 milyon lira, 2014 yılında 1 milyar 658 milyon lira olmuştur. İşsiz sayısı milyonlara ulaşmasına rağmen, 2015 yılının ilk 6 ayında yapılan toplam işsizlik maaşı ödemesi tutarı ise 1 milyar 54 milyon lirada kalmıştır.
Uzun çalışma süreleri, gözlerimizin ferini söndürüyor: Çalışma saatleri fiilen 10-12 saatin üzerine çıkmış bulunuyor. Öyle ki bazı fabrikalarda üç vardiya halinde 8 saat çalışma neredeyse ortadan kalkıyor ve bunun yerini 12 saatlik çalışma döngüsü alıyor. Ücretlerin düşüklüğü yüzünden işçiler üç kuruş daha fazla kazanabilmek için fazla mesailere kalmak zorunda kalıyor ve bu çalışma temposu bir yandan işçilerin gözündeki ferin sönmesine yol açarken diğer yandan işsiz sayısının yükselmesinin sebeplerinden biri oluyor.
Taşeronlaşma kaldırılmıyor, artarak sürecek: Resmi rakamlara göre 2002 yılında Türkiye’de taşeron işçi sayısı 358 binken, bu sayı AKP iktidarı boyunca patlamalı bir şekilde artarak 2,5 milyonu aşmıştır. Yani taşeron işçi sayısı bu süreçte 7 kat artmıştır ve bunların yaklaşık yarısı kamuya bağlı işyerlerinde çalışmaktadır. Söz konusu sayıya her yıl yüz binler eklenmektedir. AKP’nin taşeronda asıl işi yapan işçileri kadroya alma vaadi bu güne kadar kanunlara uymadığının itirafıdır. 200 bin işçinin kadroya alınması Hazirana ertelenirken geri kalan milyonlarca taşeron işçinin kadroya alınmasının lafı bile edilmiyor. Üstelik taşeronlaştırma iş güvencesinin, örgütlenme hakkının gasp edilmesi ve iş cinayetlerinin katlanarak artması demektir. Bu nedenle taşeronluk yasaklanmalıdır. Mücadeleci işçiler sendikaları bu konuda harekete geçmeye zorlamalıdır.
Asgari Ücret Adı Altında Sefalet Ücretine Hayır: Asgari ücretin yükseltilmesi büyük bir ihtiyaçtır ve işçiler için çok önemlidir. Ancak bu zaruri ücret yükselmesinin ardına patronlar sınıfı ve onların hükümeti pek çok şeyi gizlemeye kalkmaktadır. İşin bu yüzü ve bu artışın yetersizliği ve kısa sürede değerini kaybedecek oluşu net bir biçimde ortadadır. Üstelik hükümetin bu artışı en az bir yıllığına yapacak olması, yani Temmuzda bir daha zam vermeyecek olması da gözden kaçırılmamalıdır.
Sendikal hakların gaspına karşı mücadeleye: Sendika hakkı anayasada bir hak olarak tanımlanmış olsa da bu hakkın hayata geçmesinin önüne fiili uygulamalarla dağlar dikilmektedir. Bu yüzden Türkiye sendikalaşma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında yıllardır sonuncu. Üstelik sendikalı işçilerin yarısından fazlası da hâlâ toplu sözleşme hakkına sahip değil. Metal işçilerinin karşı karşıya kaldığı grev yasakları, sendikal hak ihlalleri durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Genel tablo böyledir ama işçilerin haklarını elde edebilmek için mücadeleye girişmelerinden başka yol da yoktur.
Kıdem tazminatı saldırısı yeniden gündeme getiriliyor: Hatırlanacağı gibi bu konuda AKP hükümeti çeşitli adımlar atmış, fakat işçi sınıfından gelen tepki nedeniyle buna yönelik planlarını ertelemek zorunda kalmıştı. Ne var ki bu konu sermayenin saldırı gündeminden hiç düşmedi. Bu plan gerçekleşirse, her işçi için fona prim ödenecek, işçinin her yıl için 30 günlük ücreti tutarında aldığı tazminat 12 ilâ 15 güne düşürülecek ve tazminat fon tarafından ödeneceği için işten çıkartma, patronlar açısından maliyetsiz hale gelecek. Üstelik işçi fondan parasını alabilmek için 10 yıl beklemek zorunda kalacak.
Gebze’de etkinliğe metal, petro-kimya, hizmet, gıda, tekstil gibi sektörlerden işçilerin yanı sıra direnişlerinde 100. günü geride bırakan IFF işçileri ve 18 Aralık günü greve çıkan SCA Yıldız işçileri de katıldılar.
İşçiler söz alarak sürmekte olan bu saldırıları daha iyi anlamak üzere sorular sordular. Hem kendi çalıştıkları fabrikalardan hem de çevrelerindeki fabrikalardan sorunları ve mücadeleleri aktardılar. Verimli sohbetlerin ardından etkinliğe katılan işçiler, İşçi Dayanışması bültenini takip etmenin, Nasıl Bir Sendika İstiyoruz broşürü üzerine tartışmalar yürütmenin ve bu bilinçle kendi işyerlerinde mücadeleler örgütlemenin önemini vurguladılar. UİD-DER’in etkinliklerine ve çalışmalarına daha çok sayıda işçi katmak için emek vereceklerini dile getirdiler.
Sarıgazi’de seminere katılan işçiler karşılaştıkları sorunlarla ve merak ettikleri konularla ilgili sorularını sordular. İşçi arkadaşlarımız “İşsizlik fonundan yararlanma koşulları nedir?”, “İşçi sınıfının hakları 1980 darbesinden sonra mı yoksa AKP iktidarı döneminde mi kaybedildi?”, “Kıdem tazminatının fona devredilmesiyle uğrayacağımız hak gaspları nelerdir?”, “Yoksulluk sınırı neye göre belirleniyor?”, “İşsizlik fonunun gaspına karşı ne yapacağız?”, “Meslek hastalığı geçiren bir işçi tazminat alabilir mi?”, “UİD-DER örgütlenme konusunda işçilere ne gibi bir fayda sağlıyor?” sorularını sordular.
Tuzla’daki seminerde işçiler tüm fabrikalarda işçilerin gözünün kulağının asgari ücrete yapılacak zamda olduğu ifade edildi. Asgari ücretin 1300 lira olmasının işçilerin hayatında hiçbir şey değiştirmeyeceği dile getirildi. Etkinliğe katılan işçiler şu soruları sordular:
- Asgari ücret tespit komisyonu kimlerden oluşuyor?
- Ağır sanayide çalışan işçiler için asgari ücretin 1600 lira olması konuşuluyordu, böyle bir şey olacak mı?
- İşçiler bugün asgari ücrete yapılacak zammı bekliyorlar. İşçiler daha iyi bir ücret için mücadele edip eylemler yapsalar, sokağa çıksalar durum nasıl olurdu? Patronlar böyle rahat oturabilirler miydi?
- Bugün yoksulluk sınırı 4470 lira. Bu sistem içerisinde yoksulluk ücretinin üzerinde bir ücret alınabilir mi?
Etkinlikte son olarak şu vurgular yapıldı: “Bugün bizim taleplerimiz işçilere hayal gibi geliyor. İşçiler bugün örgütsüzler ve birbirlerine güvenmiyorlar. İşçi sınıfının geçmiş mücadele deneyimlerini bilmedikleri için bu sorunlardan bir çıkış yolu olmadığını düşünüyor. Oysa işçiler birleşirlerse bu saldırılara yanıt vermek bir tarafa patronlar sınıfına kök söktürürler.”
Fabrikada Bir Astronot Dolaşıyor!
Son Eklenenler
- Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilerin yoksulluğa, kamu hizmetleri yerine savaşa devasa bütçeler ayrılmasına, emperyalist savaşa karşı öfkesi ve mücadelesi büyüyor. Meydanlara çıkan işçiler sınıf dayanışmasını büyütüyor, hayatı cehenneme...
- Geçtiğimiz ay 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne karşı başlatılan mücadele sürüyor. Başta aile hekimleri olmak üzere sağlık çalışanları “eziyet yönetmeliği”ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 30 Kasımda Ankara Tandoğan Meydanında “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” şiarıyla miting düzenledi. Mitinge Türkiye’nin onlarca kentinden KESK’e bağlı sendikalara üye emekçiler...
- Lübnan Ulusal İşçi ve Çalışan Sendikaları Federasyonu (FENASOL), İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının yoğunlaşmasının ardından uluslararası dayanışma çağrısı yükseltmişti. UİD-DER, FENASOL’un dayanışma çağrısının ardından Lübnanlı emekçilerin...
- Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini aralıksız sürdüren İngiltere işçi sınıfı emperyalist savaş karşıtı mücadelesine devam ediyor. 28 Kasım gününü “Filistin için İşyeri Eylem Günü” ilan eden işçi, emekçi ve öğrenciler ülke çapında kitlesel...
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...