Buradasınız
8 Saat Çalışmak İster misiniz?
Esenyurt’tan bir işçi
Merhaba dostlar,
Bugün içinden geçtiğimiz dönemde hemen hemen her işyerinde çalışma saatleri biz işçilerin örgütsüz oluşu nedeniyle 10 saat, 12 saat, hatta 14 saati bulmuş durumda. İşyerlerinde hem çalışma süresinin uzun olması, hem bizlere ödenen ücretlerin düşük olması, sosyal haklarımızın gasp edilmesi vb. birçok sorunumuzun temelinde bizlerin örgütsüz olması yatmaktadır. Oysaki patronlar sınıfının biz işçilere unutturmaya çalıştığı tarihimize baktığımızda bizden önceki işçi kardeşlerimizin yazmış olduğu ve bizlere miras bıraktıkları bir tarih var ki, mücadelelerle dolu bir tarih.
Hangi işçi kardeşimize sorsak “8 saat çalışmak ister misin?” diye, alacağımız cevap “kim istemez ki!” olur. Uzun çalışma saatleri nedeniyle yaşamlarımız işyeri ve ev arasında sıkışmış kalmış durumda. Sosyal yaşam bitmiş, evdekilerin bile yüzünü neredeyse unutacak hale geldik. Örgütsüz oluşumuzun, sınıfımızın tarih bilincinden yoksun oluşumuzun sancılarını yaşamaktayız. Fakat sınıfımızın tarihine baktığımızda çalışma süreleri ile ilgili bir tarih var ki, bizler bugün o dönemin koşullarının bile neredeyse gerisinde çalışıyor ve yaşıyoruz. 1886 tarihinde Amerikalı işçi kardeşlerimizin vermiş olduğu mücadeleler sonucu çalışma saatleri 8 saat olarak işçi sınıfının yaşamına girdi. Bedeller ödendi bunun için. O günlerde işçi kardeşlerimizin sloganı şuydu: “8 saat çalışma, 8 saat uyku, 8 saat canın ne isterse!” Mücadeleyle kazanılan ve bedellerle ödenen bu tarih dünya işçi sınıfının tarihinde her yıl kutlanır. Bu gün biz dünya işçi sınıfının “birlik, mücadele ve dayanışma” günü olan 1 Mayıs olarak kutlanmaktadır.
Önümüz 1 Mayıs! Çalışma koşullarının giderek ağırlaştığı böylesi bir dönemde patronlar sınıfına karşı işçi sınıfı olarak gücümüzü göstermemiz gerekmektedir. Ve biz işçi-emekçiler o gün alanda yerimizi almalıyız. Çünkü daha kısa işgünü hayal değil! İşçiler isteyince bunu yapıyor. Yeter ki örgütlenelim, örgütlü hareket edelim.
Patronlar sınıfının pervasızca saldırdığı böylesi bir süreçte biz UİD-DER’li işçiler olarak 1 Mayıs çalışmalarına başladık. Çeşitli işçi semtlerinde, fabrikalarda işçi kardeşlerimize ulaşmaya çalışıyor ve onların da 1 Mayıs günü alanda olmaları gerektiğini anlatıyoruz. Ev ziyaretleri, çeşitli seminerlerimiz, İşçi Dayanışması bültenimizle, işçi kardeşlerimize, kendi elleriyle yaratmış oldukları dünyayı yerinden oynatacak bir güce sahip olduklarını anlatmaya çalışıyoruz.
Çalışmalarımız son günlerde biraz daha yoğunlaştı. Ziyaretler ya da seminerler dışında kalan zamanlarda 1 Mayıs afişlerimizi de bütün işçi kardeşlerimizin görebileceği yerlere asıyoruz ki, ulaşamadığımız işçi dostlarımız da afişlerimizi görsünler ve 1 Mayıs’ta onlar da alanlarda yerlerini alsınlar.
Biz işçiler için önemli bir gün olan 1 Mayıs’a sahip çıkmazsak, o gün alanlarda yerimizi almazsak, patronlar sınıfı karşısında yaşamımız her geçen gün daha da kötüye gidecek. Sınıfımızın tarihinden dersler çıkartmalı, tarihimize sahip çıkmalı, örgütlenmeli ve örgütlü mücadele etmeliyiz. Daha kısa işgünü hayal değil! Yeter ki örgütlen, yeter ki örgütlü mücadele et! Tüm sınıf dostlarımızı önümüzdeki 1 Mayıs’ta UİD-DER kortejine davet ediyorum.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...