Buradasınız
Hayat denilen kavgaya girdik
Gebze’den bir metal işçisi
“Sessizliğimizin bugün boğduğunuz seslerden çok daha güçlü olacağı bir gün gelecek!” Kendisine ve yoldaşlarına verilen idam kararları karşısında, işçi önderi August Spies, işte böyle haykırıyordu burjuva mahkemeye 1886’da. 1 Mayıs öncesinde sahneye koyduğumuz “1 Mayıs Karanfilleri” adlı oyunun etkisi ile olsa gerek, Spies’ın bu sözleri 1 Mayıs’tan sonra da kulağımda çınladı durdu.
Bahsettiğim 1 Mayıs Karanfilleri oyunu, bu mücadele gününün kökenlerini anlatması ve UİD-DER tiyatro kulübünün emeği ile ortaya çıkmış olması açısından, bizler için çok önemliydi. Bense ilk defa böyle büyük bir oyunda rol almanın heyecanı içindeydim. 1 Mayıs Karanfilleri oyunu, Chicago’da ve Amerika genelinde başlayan grev dalgasını, dönemin işçi önderlerinin inanmışlıklarını, özverilerini veburjuvazi tarafından katledilmelerini, tiyatro dilinin elverdiğince anlatmaya çalışıyordu. İşçi sınıfı hareketinin yükseldiği ve devrimcileştiği dönemlerde, burjuvazinin türlü oyunlarla ve suikastlarla, sınıf hareketini baltalamaya çalıştığını da vurguluyordu. Ayrıca oyunun, 1880’lerde Amerikan işçi sınıfının Chicago’da yaşadıkları ile Türkiye işçi sınıfının 1977’de İstanbul-Taksim’de yaşadıkları arasındaki benzerliği ortaya çıkarması oldukça eğitici oldu. Böylece 77 1 Mayısında işçi sınıfına yaşatılanları unutmadığımızı gösterme fırsatı da bulduk.
UİD-DER tiyatro kulübü olarak oyun vesilesi ile diğer dernek temsilciliklerimizi ziyaret etmek, dostlarla beraber 1 Mayıs coşkusunu paylaşmak eşsiz bir keyif verdi bize. Bir kez daha anladık ki böyle işler, dostların yüreği ve işçi sınıfının devrimci sevdasından başka bir şey için yapılamazmış.
Sonra o gün geldi ve UİD-DER pankartı arkasında tüm coşkumuzla yüzlerce işçi çıktık meydana. Herkes birer kırmızı karanfil olmuştu sanki; kıpkırmızıydı kortejimiz. İşçi sınıfının disiplinini dosta düşmana göstererek, sloganlarımız eşliğinde meydana girdik. Halaylar çektik, marşlar söyledik ve birliğimizi, örgütlülüğümüzü bozmadan geri döndük.
Bence UİD-DER’liler olarak 1 Mayıs’ı, Avusturya İşçi Marşının sözlerini hatırlatır bir coşku ve birliktelik içinde gerçekleştirdik.
Hayat denilen kavgaya girdik
Çelik adımlarla yürüyoruz
Biz bu karanlık yolun sonunda
Doğacak güneşi görüyoruz
Dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor
Kızıl yıldız zafer kuşu
Bu bir rüya değil,
Bu bir hülya değil, yıldızıdır kurtuluşun
Kara deryalarda bir fenersin,
Senin ışığında yürüyoruz.
Biz bu karanlık yolun sonunda
Doğacak güneşi görüyoruz.
Fabrikalarda biz,
Tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan
Din farkı bilmeyiz,
Dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan
Anamız amele sınıfıdır,
Yurdumuz bütün cihandır bizim
Hazırlandık son kanlı kavgaya
Başta bayrağımız sosyalizm
Bayrağını yükselt,
Daha daha yükselt, yükselt bayrağı yukarı
Bu güne vuralım, yarını kuralım,
Kaldıralım sınıfları.
1 Mayıs gizli bir ateştir
Son Eklenenler
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin 45. yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde eylemler gerçekleştirildi. Yapılan eylemlerde darbe rejimi ve onun günümüzdeki etkileri protesto edildi. İstanbul’da 78’liler Girişimi öncülüğünde Taksim Kazancı Yokuşunda...
- “Bırak seni başkaları övsün” diye bir söz vardır. Bir de işçi sınıfının ve insanlığın sömürüye karşı yürüttüğü mücadeleyi tarif eden başka bir ifade vardır: “Sen sadece doğru yolda yürü. Sabırla, emekle, alın teriyle ilerle. Bir gün başkaları da...
- Metal işkolunda Türk Metal, Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarıyla metal patronlarını temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2025-2027 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu sözleşme, 250’...
- Ankara’da bulunan Tapeten Mensucat’ta Teksif Sendikasında örgütlenen işçiler, işverenin TİS masasına oturmayı reddetmesi üzerine 4 Eylülde greve çıkmışlardı. UİD-DER üyesi işçiler olarak grevlerinin 8. gününde Tapeten işçilerini ziyaret ettik.
- Yaşadığımız topraklarda 12 Eylül 1980’de bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbeciler ülkedeki kaosu ve kardeş kavgasını bitirmek için darbe yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Oysa asıl amaç işçi sınıfına ve örgütlerine darbe vurmaktı.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik her geçen gün dozunu artırdığı saldırılara karşı protestolar sürüyor. 2 Eylülde CHP İstanbul il örgütüne kayyum atanmasının ardından başlayan protestolarda emekçiler rejimin baskılarına biat...
- Nepal’de hükûmetin 4 Eylülde Facebook, X (Twitter), YouTube ve benzeri 26 platformu erişime kapatma kararı, gençlerin öncülüğünde işçi ve emekçilerin de katıldığı geniş protestoları tetikledi. Ülkede artan yoksulluk ve yolsuzluk karşısında biriken...
- Trump yönetimi işçi düşmanı ekonomi politikalarını, göçmenlere karşı saldırılarını, emperyalist savaşı körüklemeyi, Siyonist İsrail devletini desteklemeyi sürdürüyor. Emperyalist savaşın baş aktörü olarak Gazze’de yapılan soykırımı açık şekilde...
- İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikasında çalışan işçiler, 2025’in ilk aylarında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu şubede örgütlendiler. Şirket, sendikanın yetkisine itiraz ederken toplu iş sözleşmesi sürecinde de “sıfır zam” dayatmasında...
- Tanıdık birilerinden söz ederken “bizim Ahmet”, “bizim Ayşe” deriz. Bazen tarafını anlatırken “bizim takım”, “bizim parti” deriz. Hatta bazen hangi kimlik ve inançtan olduğunu tarif ederken de biz deriz. Gelin bu konunun üzerine duralım biraz. Biz...
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”