Buradasınız
Dün 12 Eylül, Bugün OHAL Düzeni: Zulüm Sürüyor

12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. Bugünün genç işçi kuşaklarına “12 Eylül darbesi size ne anlatıyor, darbe öncesinde nasıl bir ortam vardı, darbe neden yapıldı” diye sorular yönelttiğimizde, büyük çoğunluğunun doğru fikirlere sahip olmadığını görürüz. Aslında bu bile 12 Eylül 1980’de yapılan askeri faşist darbenin başarıya ulaştığını ve üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen etkilerinin sürdüğünü gösteriyor. 12 Eylül, işçi kuşakları arasındaki bilinç aktarma kayışlarını kopararak işçilerin tarihsel hafızasını yitirmesine yol açtı. Bu durum geçmişin dersleriyle donanmayan işçilerin, günümüzde yaşanan saldırılara karşı çok daha savunmasız ve tepkisiz olmasını da beraberinde getirdi. Bu nedenle 12 Eylül’ün yıldönümünde öncelikle yaşananları kısaca hatırlayalım.
1980 darbesinden yaklaşık 20 yıl gerilere gittiğimizde, işçi hareketinde bir takım kıpırdanmaların olduğunu görürüz. İşçiler kölece çalışmaya karşı tepkilerini direnişlerle, eylemlerle dile getiriyorlardı. Bu mücadeleler önemli sonuçlar da veriyordu. Meselâ grev hakkı bu tarihlerde, Kavel işçilerinin çetin mücadeleleri sonucunda kazanıldı ve anayasal bir hak haline geldi. Sadece Kavel’de değil ülkenin dört bir yanında işçiler hoşnutsuzdular, çalışma ve hayat koşullarının ağırlığına karşı ayağa kalktılar. Nice anlamlı mücadeleler verdiler. İşyeri işgalleri, grevler, direnişler, dayanışma eylemleri, kitlesel mitingler, gösteriler günlük yaşamın bir parçası haline gelmişti. Böyle geçen yılların ardından, 1970’lerin sonunda işçi sınıfının mücadelesi gelişip güçlenmiş ve sermaye sınıfını iyice korkutmaya başlamıştı. Ücretler yükselmiş, yılda 6-7 maaşa varan ikramiyeler ve nice ekonomik-sosyal haklar kazanılmıştı.
Üstelik işçiler sadece ekonomik haklar için mücadele etmiyor, siyasal meselelere de kafa yoruyor ve kendi sözlerini söylüyorlardı. Meselâ sosyalistlerin, sendikacıların, öncü işçilerin yargılandığı ve ağır cezalar verildiği Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) işçilerin eylemleri sonucunda kapatıldı. İşçi sınıfı her geçen gün artan faşist saldırılara ve katliamlara karşı “Faşizme İhtar Eylemleri” yapıyor, savaşlardan çevre sorunlarına, kadın sorunundan dünyada yaşanan gelişmelere kadar çok çeşitli meseleleri mücadele konusu olarak görüyordu. Kelimenin tam anlamıyla geniş emekçi yığınlar sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya istiyorlardı. Böylesi bir dünyayı yaratmak için de köleliğe karşı tüm haşmetiyle ayağa kalkmış ve adeta destan yazıyorlardı.
İşte 12 Eylül askeri faşist darbesi böyle bir ortamda bizzat sermaye sınıfının eliyle yapıldı. Darbenin doğrudan hedefi işçi sınıfı, onun örgütleri ve yükselen mücadelesiydi. Darbenin ilk icraatı da 36 bin metal işçisinin 74 işyerinde sürmekte olan grevini yasaklamak oldu. MESS patronlarına karşı yapılan grevlerin çadırları sökülürken, sendikaların ve işçi örgütlerinin de kapısına kilit vurulmaya başlandı. Sermaye sınıfı, işçi sınıfını başsız ve kılavuzsuz bırakmak için sayıları yüz binlerle ifade edilen sendikacıları, öncü işçileri ve sosyalistleri faşist darbecilerin işkence tezgâhlarından geçirerek hapishanelere attı. 650 bin kişi gözaltına alındı, yüzlerce kişi öldürüldü, on binlerce kişi yurtdışına kaçtı. Yaklaşık 25 bin derneğin faaliyeti durdurulurken, 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı. 12 Eylül faşist darbesiyle tepeden tırnağa baskıcı bir rejim kuruldu Demokratik hak ve özgürlükler ortadan kaldırıldı. Anayasa ve yasalar toplumu hareketsiz bırakacak şekilde hazırlandı. İş ve toplu sözleşme yasası değiştirilerek işçi sınıfının kazanılmış hakları büyük ölçüde yok edildi, sendikalaşmanın önüne yasal engeller konuldu.
Ve bugün
O dönemi hatırlatan günlerden geçiyoruz. İşçi sınıfının mücadelesi dün 12 Eylül’de ezilmişti, bugün de OHAL düzeniyle oluşabilecek bir işçi muhalefeti baskı altında tutulmak isteniyor. Dün 12 Eylül’de yapılan zulüm bugün aynı şekilde tekrar ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP tarafından kaosun, baskı ve saldırganlığın şiddetlendiği boğucu bir atmosfer yaratıldı. Darbe girişiminin hemen ertesinde ilan edilen OHAL, bugüne kadar 4 kez uzatılarak kesintisiz hale getirildi. Darbecilere yönelik başlayan operasyonlar, emekçilere ve muhaliflere yönelerek cadı avına dönüştü. Yüzlerce gazeteci ve muhalif siyasetçiler hapishanelere atıldı. TÜMTİS Sendikası Ankara Şube yöneticileri, sendikanın üye sayısını arttırdıkları ve üyelerden aidat topladıkları gerekçesiyle, yani sendikacılık yaptıkları için tutuklandılar. Aralarında emekçilerin ve ezilenlerin çıkarlarını gözeten yayın kuruluşlarının da bulunduğu onlarca televizyon, radyo, gazete, dergi kapatıldı. Demokratik kitle örgütlerinin kapılarına kilit vurulmaya başlandı. Kamudan binlerce emekçi ihraç edildi.
Darbeyle mücadele adı altında işçi haklarına darbe vurulmaya başlandı. OHAL döneminde 5 grev ‘milli güvenliği’, ‘genel sağlığı’ veya ‘finansal istikrarı bozucu’ olduğu gerekçeleriyle yasaklandı. Daha önceki açıklamalarında grevi ıvır-zıvır olarak niteleyen Erdoğan, OHAL’i grevleri yasaklamak için kullandıklarını bizzat itiraf etti. Valiler OHAL’in verdiği yetkiye dayanarak sendikaların basın açıklamalarını, toplantılarını, eylemlerini yasakladılar, yasaklıyorlar. İşten atılan işçilerin direniş çadırı dahi kurması OHAL gerekçesiyle engelleniyor. İşçilerin hak arayışlarının önü OHAL düzeniyle birlikte iyice kesildi ve bu durum işyerlerindeki sömürü ve baskı koşullarını pekiştirdi. İşten atmalar kolaylaştı, çalışma koşulları ağırlaştı, iş cinayetleri giderek arttı.
Kardeşler, her işçi bilmelidir OHAL düzeni patronlar sınıfına hizmet etmektedir. 12 Eylül’ün hesabının sorulamadığı, kayıplarının giderilemediği bir dönemde işçiler, bir de OHAL düzeniyle eziliyorlar. Tarihinde nice destanlar yazan işçi sınıfı, bugün örgütsüz ve dağınık olduğu için hak gasplarına, baskı ve saldırılara karşı koyamıyor. Ama biliyoruz ki bu böyle gitmez, gitmemeli! İşçi sınıfı, 12 Eylül karanlığının hesabını sormalıdır. Ama bunun için de OHAL düzenine örgütlü gücüyle karşı durmalıdır.
***
Sayılarla 12 Eylül
- 1.683.000 kişi fişlendi.
- 650 bin kişi gözaltına alındı.
- Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
- 7 bin kişi için idam cezası istendi.
- 517 kişiye idam cezası verildi.
- İdam cezası verilenlerden 50’si asıldı. Bunların arasında, Evren’in “asmayalım da besleyelim mi” dediği ve yaşı mahkeme kararıyla büyütülerek asılan 17 yaşındaki gencecik devrimci fidan Erdal Eren de vardı.
- 171 kişinin işkencede öldüğü belgelendi.
- 300 kişi “kuşkulu” bir şekilde öldü.
- 43 kişinin “intihar” ettiği bildirildi.
- 14 kişi açlık grevlerinde öldü
- 16 kişi “kaçarken” vuruldu.
- 95 kişinin “çatışmada” öldüğü söylendi.
- 73 kişiye “doğal ölüm” raporu verildi.
- 71 bin kişi TCK’nın 141-142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
- 98 bin 444 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.
- 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
- 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
- 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
- 23 Bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.
- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
- Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
- 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
- 39 dokuz ton gazete ve dergi imha edildi.
- 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.
Kahvaltı Sofrasında
Son Eklenenler
- Asırlar boyunca kalem ve kâğıdın tek sahibi egemenler oldu. Böylece olayları, bu olaylardan çıkarılacak sonuçları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurgulayıp kaydettiler, yani tarihi yanlı ve yanlış anlattılar. Bu nedenle resmi tarih, egemen...
- Siyasi iktidar 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. “Aile yılı” ifadesi kendi başına bakıldığında kulağa hoş gelebilir. Ancak bunu dile getirenlerin bugüne kadar yaptıklarına ve paketin içeriğine bakıldığında durumun hiç de aile ve toplumun mutluluğu...
- Yeter be hey/ Uyan/ Uyanalım artık bu beyhude uykudan/ Emektir doğadakini işleyip dönüştüren/ Tüm zenginlik;/ İşçinin kolunun gücü/ Gözünün feriyle oluşur
- Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur,...
- Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Türkmen’...
- İngiltere işçi sınıfı, Filistin halkı için yürüttüğü ulusal eylem günleri kapsamında 15 Şubatta başkent Londra’da bir kez daha meydanlara çıktı. Hükümet binalarının bulunduğu Whitehall’da toplanan çeşitli sendikalardan, siyasi partilerden ve sivil...
- 2025 yılı için asgari ücretin son derece düşük belirlenmesi işçileri şaşırttı ve haklı olarak öfkelendirdi. Pek çok işçi, “daha yüksek belirlenmesini bekliyorduk” dedi. Aynı öfke emekli maaşları için de söz konusu. Öte yandan metal işçileri de...
- Temel Conta işçilerinin grevi 10 Aralıktan bu yana sürüyor. İşçiler, yaklaşık bir yıl önce sendikalı olma kararı almış, Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlenmeye başlamışlardı. Petrol-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesini...
- Sırbistan’ın ikinci büyük şehri olan Novi Sad’in tren istasyonu 2022 yılında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de istasyonun açılış törenine katılarak, 60 yıl sonra bu istasyonu...
- Urfa’nın Viranşehir ilçesinde Kadıköy Güneş Enerji Santrali’nde (GES) Kalyon ve Eksim Real Enerji şirketlerinde çalışan işçilerin 11 Şubatta başlattığı iş bırakma eylemi tüm baskılara rağmen devam ediyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi şantiyesinde...
- 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki yıl geçti. Söylemesi dile kolay olan bu cümle alt metinde bizlere birçok şey anlatıyor. Dönüp geriye baktığımızda yaşanan onca acı ve keder bizlerin zihinlerinde tekrar tekrar canlanıyor. UİD-DER’li...
- Donald Trump bir kez daha ABD başkanı seçildi. Seçilir seçilmez de ilk bakışta deli saçması gibi görünen açıklamalar yapmaya başladı. Mesela Amerika’nın Grönland’ı alması gerektiğini söyledi. Bu, Trump’ın kafasından çıkmış çılgın bir fikir gibi...
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...