Buradasınız
TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun ile Söyleşi
TÜMTİS, Türkiye’de de faaliyet yürüten ve uluslararası bir kargo şirketi olan UPS Kargo’da sendikalaşma mücadelesi yürütüyor. Sendikalaşmanın açığa çıkması üzerine UPS yönetimi bugüne dek 80’den fazla işçiyi işten attı. Ama işçiler bu saldırıya direnişle karşılık verdiler. Şirketin uluslararası olması, direnişe uluslararası bir boyut kazandırmış gözüküyor. UPS’deki sendikal örgütlenme süreci, işten atılmalar, başlayan direniş, direnişin gidişatı, direnişteki işçilerin dönüşümü, ailelerin desteği, direnişe ulusal ve uluslararası desteğin boyutları üzerine TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
UİD-DER: TÜMTİS olarak yeni bir direniş yürütüyorsunuz. Direniş neden ve nasıl başladı?
Çayan Dursun: UPS’deki örgütlenme sürecimiz, 2009’un son aylarına dayanıyor. 2009’un Ekim ayında Amerika’da örgütlü Teamster sendikası ve onun da bağlı olduğu, bizim de üyesi olduğumuz Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu’nun (ITF) Türkiye’de yaptığı toplantı sonrası, UPS’de örgütleme çalışması başladı. Fiilen üyelik çalışmasına Mart ayında başladık. Nisan ayının ikinci haftasında üyelik çalışmaları açığa çıkartıldı. Biz, taşeronda çalışan arkadaşlarımızı, üyeliklerini yapmak için notere götürmüştük. Tesadüfen firmanın Mahmutbey’deki Aktarma Merkezi müdürü de notere geldi ve işçileri gördü. Sendikal çalışma kazayla açığa çıktı. Bu müdür, 21 Nisanda noterde gördüğü 7 işçiyi ve 22 Nisanda ise kendisinin tespit ettiği 18 işçiyi işten attı. Bir buçuk günlük bir direniş sonrasında ITF’ten ve Amerika’daki sendikadan gelen baskı üzerine işçiler işe geri alındı. Fakat bir hafta sonra tekrar tasfiyeler yaşandı. 30 Nisanda bir arkadaşımız, 3 Mayısta ise 31 arkadaşımız işten çıkartıldı. 5 Mayıstan itibaren de kapının önünde direniş başladı. Direniş başladıktan sonra da örgütlenme çalışması devam ediyordu. İşveren, örgütlenme çalışmamızın önüne geçememişti. Tekrar işten atmalara başvurdu. Mahmutbey ve Hadımköy Aktarma Merkezinde toplam 62 üyemizi işten attı. Aynı zamanda Kurtköy Aktarma’da 11 üyemiz işten atıldı. İzmir Aktarma’da da 9 işçi işten atıldı. Bundan 4-5 ay önce de Ankara’da 3 üyemiz işten atılmıştı. Ankara’dakiler için işe iade davası açtık, ama Kurtköy’de, Mahmutbey’de ve İzmir’de direniş var.UİD-DER: UPS’nin örgütlenmesinde son durum nedir?
Çayan Dursun: Bu işten atmalara rağmen işçiler yine de sendikaya üye olmaya devam ediyorlar. İçeride üyelerimiz var. İşveren sadece işçileri işten atarak değil, aynı zamanda baskı yaparak da tedbir almaya çalışıyor. İşçilerin önüne hazırlanmış istifa dilekçelerini koyuyorlar. Ya istifa edeceksin ya da atacağım seni diyorlar. Müdür İzzet Okur ve Mahmutbey Aktarma’nın Genel Müdürü Adnan Bey çok ciddi baskılar yapıyorlar. Etkilenenler oluyor, ama işçi arkadaşlarımızı sendikadan istifa ettiremiyorlar. İstisnai birkaç istifa geldi, ama genel olarak işçi arkadaşlarımız bu baskıyı göğüslüyorlar. Anladığım kadarıyla bu yöntemler sonuç vermeyince baskılardan vazgeçtiler. Bu ara durum iyi gibi gözüküyor, üyelikler devam ediyor. İşverenin sendikalaşmadan kurtulmasının çok olanağı kalmadı. O bunun farkında aslında, sadece çırpınıyor. Yeni taşeronlar getirmeye çalıştı, işçi arkadaşlarımız yeni işçilerin işbaşı yapmalarına engel oldular.
UİD-DER: TÜMTİS olarak diğer sendikalardan ve işçi örgütlerinden aldığınız destek yeterli mi?
Çayan Dursun: Bizim sendikamızın olanakları sınırlı. Ama mücadelesinden dolayı sahip çıkılan bir sendika aynı zamanda. Emekten yana kurumların, sendikaların sahiplendiği bir sendikayız. Biz 3 tane büyük basın açıklaması yaptık. İstanbul’da hiçbir sendikanın ulaşmadığı bir katılım sağladık. Bu bizim açımızdan önemli. 3 basın açıklamamıza da 10’dan fazla sendika şubesi katıldı. Bu, bizim mücadelemizden de kaynaklı. Hepsinin direnişine gidiyoruz, hepsinin sorunu olduğunda yardımcı oluyoruz. Belirleyici olan TÜMTİS’in buradaki rolü. Biz sendikalarla dayanışmada bulunuyoruz. Bu yüzden direnişlerimize sadece soldan, emekten yana kamuoyundan değil, sendikalardan da ciddi bir destek var. Meselâ son basın açıklamamıza 3 sendika genel merkezi katıldı, İstanbul’dan şubeler katıldı. Bu anlamda iyi bir katılımdı, ama bizim ve işçilerin maddi açıdan sıkıntılarımız var. Ne kendi konfederasyonumuzdan ne de diğer sendikalardan pek yardım görmedik. Konfederasyonumuzun örgütlenme fonu var, dayanışma fonu var. Bu fonda 9 trilyon para birikmiş. Biz bununla ilgili talepte bulunuyoruz. Bize ödeme yapılmıyor. Ödeme yapılmamasına, TÜMTİS’in bizden önceki yönetim kurulunun Türk-İş’e aidat borcunun olmasını gerekçe gösteriyorlar. Çok komik gerekçelerle bize ödeme yapılmıyor. Türk-İş, bizim gibi mücadele eden sendikaların büyümesini istemiyor. Bizim sendikamız sadece şube düzeyinde değil, genel merkez düzeyinde de Türk-İş’in sarı sendikacılığına muhalif bir sendika. Bu yüzden büyümemizi istemiyorlar. İşin özü bu. Biz burada onlardan medet umarak örgütlenmedik. Biliyorduk böyle yapacaklarını. Bizim üyelerimiz kendi aralarında oluşturdukları dayanışma fonuna para topluyorlar. Bu dayanışma fonuyla direnişteki arkadaşlarımızın asgari ihtiyaçlarını ve direnişin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.
UİD-DER: Dayanışma etkinliklerinin direniş üzerindeki olumlu etkilerinden söz eder misiniz?
Çayan Dursun: Bu meselenin sahiplenilmesi bizim açımızdan önemli. İşçilerin yalnız kalmaması açısından da, direnişin moral-motivasyonu açısından da her yapılan ziyaret bizim için değerli. Bizim gözlemimiz, UPS sınırlarını aşan bir direnişe dönmeye başladı. Herkesin sahiplendiği, tartıştığı bir direniş haline geldi. Bu biraz da firmanın yapısıyla ilgili. UPS’nin uluslararası bir firma olması bu desteği daha da arttırıyor. Devrimci kurumların dayanışması da önemli. Onlar hemen hemen her gün buradalar. Yalnız bırakmıyorlar direnişi. İşçilerle birlikte gelip işçilerle birlikte gidiyorlar. Sendikalar düzeyinde Türk-İş’e muhalif olan şubelerden de destek var, ama Türk-İş’in geneli ve merkezi açısından böyle bir dayanışma yok.
UİD-DER: UPS direnişinin uluslararası bir boyutu var. Uluslararası düzeyde ne gibi bir destek var? Ne gibi eylemler planlanıyor?
Çayan Dursun: Avrupa Parlamentosu Türk-İş’ten bu konuyla ilgili bilgi istemiş. UPS, önümüzdeki hafta Avrupa Parlamentosu’nun gündeminde olacak. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne de şikâyet edilmiş. Bu konuyla ilgili bizden rapor istiyorlar. Uluslararası alanda da güzel gidiyor bu çalışma. Bizim bağlı olduğumuz ITF’in burayla ilgili yürüttüğü kampanyalar var. Bu kampanya özellikle Avrupa’da etkisini göstermeye başladı.
UİD-DER: Teşhire dönük bir kampanya mı yürüyor?
Çayan Dursun: Evet teşhire dönük. Henüz hizmete dönük hiçbir şey yok. Ama bu kampanyalar sonucunda UPS sorunu çözmeye yönelik somut adımlar atmazsa teşhiri de aşan, hizmete dönük, müşterilerine dönük işler yapacaklarını söylüyorlar. Geçen hafta yaptığımız basın açıklamasına Köln’den ve Hollanda’dan UPS’de örgütlü sendikaların temsilcileri katıldılar. Onların buraya gelip durumu görmeleri iyi oldu. Gittikten sonra daha etkin işler yapmaya başladılar. Haziranın 22’sinde ITF ile UPS işvereninin Türkiye’de bir görüşmesi olacak. UPS’nin idari merkezi Köln. Ayrıca 22 Haziranda Köln’deki UPS müdürleriyle Avrupa Taşımacılık Çalışanları Federasyonu’nun da (ETF) bir görüşmesi olacak. Oradan da adım atılabilir.
UİD-DER: İşçi ailelerini direnişe katabiliyor musunuz? Bu amaçla kurulmuş bir aile dayanışması komitesi var mı?
Çayan Dursun: Buradaki direniş çok hareketli. Rutin olunca, direniş yeri dışındaki alanlarda örgütlenmek, plan yapmak daha kolay oluyor. Burası devamlı hareketli olduğu için tüm enerjimizi buraya veriyoruz. Onun için ailelerin dayanışması ile ilgili çok ciddi bir iş yapamadık, şimdiye kadar. Yaptığımız tek plan, basın açıklamalarına ailelerin katılımını sağlamak oldu. Özellikle iki basın açıklamasında başarılı olduk. Ama onun dışında işçilerin kendi aileleri arasında dayanışması var. Hiç tanışmamış olanlar birbirlerinin evlerine gidiyorlar. Ailelerde de çok ciddi bir sahiplenme var. Biz üyelikleri yaparken tutumları olumsuzdu. Eşlerinin ya da oğullarının işsiz kalacağı ile ilgili kaygılıydılar. Ama şimdi “direniş nereye kadar giderse, biz de yanınızda oluruz” diyorlar. Direniş sadece buradaki işçilerde değil, ailelerde de bir değişime neden oldu. Direniş her yönüyle olumlu gidiyor.
UİD-DER: Direniş sırasında yeni üyelere ve direnişteki işçilere yönelik eğitimlere fırsatınız ve olanağınız oluyor mu?
Çayan Dursun: Eğitime dönük bir çalışma planlayamıyoruz. Burası çok hareketli bir yer. Ama emin olun, burada konuşulan her şey eğitim. Çok değiştiler, çok dönüştüler. Bahsettiğiniz eğitimin yerine geçmez, ama onunla ilgili plan yapabilecek pek vakit olmuyor. Bunlar biraz mesai gerektiren işler. Buradaki sorunu esas çözecek olan şey üyeliktir. Tüm işçilere ulaşırsak, hiçbir yerden bir şey beklemeden sorunu çözebiliriz. Hiçbir çalışma, hiçbir iş bizim örgütlenmemizin önüne geçmez. Bizim için acil önemi olan örgütlenmektir, üyeliktir. Ve tüm enerjimizi bunun üzerine yoğunlaştırıyoruz. Onun için sizin dediğiniz diğer meseleler küçümsenecek meseleler değil, ama gücümüz ve enerjimiz itibariyle bu dönemde aslında tali gibi görünen işler bizim açımızdan.
UİD-DER: Polis ve jandarma sendikaya, size ve direnişteki işçilere müdahale etti. Neden böyle? Bu müdahale işçiler üzerinde olumsuz bir etki yarattı mı?
Çayan Dursun: Biz bu duruma alışığız, direniş yaşadığımız her yerde işverenler polisi ve jandarmayı etkin bir şekilde kullanıyorlar. Burada çok ciddi müdahaleler yok aslında, ama en son taşeronlarla ilgili yaşanan sorunda polisi devreye soktular. Polisle birlikte taşeron işçilerini içeriye sokmaya çalıştılar. O zaman polisle gerginlik yaşandı, polisin arkadaşlara gazla müdahalesi oldu. Ama bu, işçilere geri adım attırmadı. Tam tersine, hiç polisle karşı karşıya gelmemiş olan işçiler bile bu meselede çok iyi tavır aldılar. Sonuçta ekmek meselesi... Doğru anlatılırsa, doğru bir kavrayış olursa sorun yaşanmıyor. Polisten gelen baskılarla ilgili, işçiler açısından olumsuz hiçbir durum ortaya çıkmadı, çıkmaz da. Bir de bizim şansımız var. İşçi profili de iyi. Tüm meziyet bizde dersek haksızlık etmiş oluruz. Yoksul ve ezilen kesimden işçiler onlar. Oturdukları yerler bile buna işarettir. Alibeyköy, Gazi Mahallesi, Mahmutbey gibi işçi semtlerinde oturuyorlar. Emeğe, siyasete, sola uzak değiller. Üye yapmak çok zordu ama ondan sonrası rahattı.
UİD-DER: TÜMTİS olarak direniş süreciyle ilgili son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Çayan Dursun: Biz, bu işin başarılacağına dair ilk günkü umudumuzu koruyoruz. Gelişmeler de bu yönde. Bu işi başaracağız. UPS’de kazanmak, sadece burada başarmak anlamına gelmiyor. Bu sektörde örgütsüz tüm işçilerin örgütlenmesi anlamına gelir. TÜMTİS gibi mücadeleci bir sendikanın büyümesi, bu sektörde ciddi bir güç haline gelmesi anlamına gelir. Üretimden gelen gücü kullanabilmek açısından da çok önemli aslında. Sendikalar grev kararı alıyor, TÜMTİS örgütlü olduğu yerlerde grev kararına uyuyor da bunu kimse görmüyor. Ama yarın öbür gün kargolarda örgütlü olursak o zaman etkisini göreceğiz. Grev sırasında üretimi durdurmayan fabrikalara hammadde girmezse, grev o fabrikalarda fiilen başlamış olur. İşte TÜMTİS’in örgütlenmesini bu yüzden istemiyorlar. Bu sektörün her açıdan büyük bir rolü var. Bizim kazanacağımıza inancımız tam!
UİD-DER: Teşekkür ederiz.
Damla Misali!
30 Maden İşçisinin Sözü
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...