Buradasınız
Akkardan İşçilerinden Basın Açıklaması
Sendikalara, işçilere ve basına
Bizler, Akkardan işçileri olarak 2 aya yakın bir süredir işimize ve onurumuza sahip çıkmanın kavgasını veriyoruz. Akkardan patronunun bizleri bölmeye, direnişimizi kırmaya yönelik tüm çabalarına karşı sınıf bilincimizle direndik ve direnmeye de devam ediyoruz. Ancak bu süreçte yaşadığımız deneyimler, mücadelenin hedefinin yalnızca patronla sınırlı olmaması gerektiğini, bizlere bir kez daha öğretti. Sendikamız Birleşik Metal-İş şube ve merkez yönetimi, biz direnişçi işçilere sormadan ve onayımızı almadan, üstelik de direnişi sürdürme yönündeki irademize rağmen, direnişi bitirme kararı almış ve bugüne dek sunduğu göstermelik desteği bile kestiğini bildirmiştir. Sendika yönetiminin sürecin başından itibaren takındığı olumsuz tutumlar ve gelinen noktada aldığı bu kabul edilemez karar, bizleri, bugüne dek kendi iç meselemiz olarak gördüğümüz bazı hususları sizlerle paylaşmak durumunda bırakmıştır.
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, bu direniş, sendika yönetiminin ayak diremesine ve önümüze çıkarttığı zorluklara rağmen, işçilerin ortak kararı ve iradesiyle başlatılmıştı. İşten atıldığımızda, bizlerin karşısına çıkmamak için “tatile giden” şube yöneticileri, daha sonra direnişçi işçilerin kararlı tutumu karşısında geri adım atmak ve direnişimizi göstermelik de olsa sahiplenmek zorunda kalmışlardı. Oysaki kısa çalışma uygulamasını sendikamızın bize verdiği güvence nedeniyle kabul etmiş, işten atıldığımızda da sendikanın bize sahip çıkacağını düşünmüştük. Benzer şekilde, kısa çalışma uygulamasıyla gündeme gelen esnek çalışma dayatmasına karşı başlattığımız protesto eylemlerine de, sendika yönetiminin baskısıyla son vermiştik.
Israrlı taleplerimiz sonucunda genel başkanımız direniş yerine gelerek, bir basın açıklaması yapmış ve bu açıklamada; işten atılmalar hakkında sendikanın hiçbir bilgisi ve onayı olmadığını, gerekirse Akkardan’ı Gebze’de yeni bir Tekel’e çevireceğini söylemiş, “zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok” demişti. Ancak, “haberimiz yoktu” şeklindeki bu açıklamanın doğru olmadığı kısa sürede açığa çıktı. Öğrendik ki, işten atılmaların öncesinde sendika yöneticileriyle patron temsilcileri bir araya gelmiş, kimlerin ve toplam kaç işçinin işten atılacağının pazarlığı yürütülmüş ve bu pazarlık 22 Ocak tarihli bir protokolle sonuca bağlanmıştır. Böylece, sendika yönetiminin en başından beri süregelen isteksiz tavırlarının, direnişi gerçek anlamda sahiplenmeyen tutumlarının nedenini anlamış olduk. Halen çalışan işçilerin molalarda ve iş çıkışlarında bizlerle buluşarak direnişe destek vermeleri bizzat sendika yönetimi tarafından engellendi; sendikamıza bağlı işyerlerinden kitlesel ziyaretler ısrarla örgütlenmedi; direnişimize dair yapılan tek bir haber de kısa süre sonra sendika web sitesinden çıkartıldı.
Sendika yönetiminden tüm bunların hesabını sormak için genel merkeze gittik ve 2 gün 2 gece orada başkanın gelmesini ve bizlere bir açıklama yapmasını bekledik. Genel başkan ise bizlerle görüşmekten kaçındı ve biz merkez binasında onu beklerken, fabrika önüne gidip direnişi bitireceği tehdidini savurdu. Fakat kararlı tutumuz sayesinde bizimle görüştü ve protokolden haberi olduğunu itiraf ederek, bu sefer de bunun yasal bir prosedür olduğuna bizi ikna etmeye çalıştı.
Gerçeğin açığa çıkması ve ısrarımız sonucu genel başkan patronla tekrar görüştü. Ardından, “direnişin hemen bitirilmesi koşuluyla, işler açıldığında, Temmuz ayına kadar direnişçi işçilerin geri alınabileceğine” dair söz aldığını ve kendisinin de patronun bu sözüne inandığını beyan etti. Bizler, sözlere güvenmediğimizi ve yazılı bir anlaşma istediğimizi söyleyerek taleplerimizi maddeler halinde sendika yönetimine ilettik ve görüşmelerin bu çerçevede sürdürülmesini istedik. Bu haklı taleplerimiz dahi, yöneticiler tarafından “siz direnişe devam mı etmek istiyorsunuz, bunlar patron tarafından kabul edilmez” itirazıyla karşılaştı.
Bugün gelinen noktada, genel başkan, önceden verdiği sözlerin arkasında durmadığını bizlere göstermiş oluyor. Akkardan fabrikası, DİSK Maden-İş döneminden beri sendikalı olan bir işyeridir. Soruyoruz, sınıf sendikacılığı anlayışına dayanan, tabanın söz ve karar sahibi olduğunu savunan sendikal geleneğimizi yaşatmak yerine, ona ihanet mi edeceğiz? Genel başkan, bizlerle konuşmadan ve bizlere danışmadan direnişi bitirme kararını nasıl alabilir? Belli ki, bizim davamıza daha baştan sırt çevrilmiştir. Başkanın bilgisi dâhilinde ve onun onayıyla yapılan ve bizlerin işten çıkarılmamızı içeren protokol de bunun en açık kanıtıdır.
Tüm bunlara rağmen, biz Akkardan direnişçileri olarak, DİSK’in ve Maden-İş’in tarihsel geleneğine ve sendikamız Birleşik Metal-İş’e sahip çıkacağımızın bilinmesini istiyoruz. Sendikalar bürokratlara değil biz işçilere aittir ve biz işçilerin mücadele silahıdır. Ancak, sendikalarımıza sahip çıkmazsak, kendi elimizle seçtiğimiz yöneticileri denetlemezsek, sendikanın biz demek olduğunu, söz ve karar hakkının tabanda olduğunu unutursak sendikalar da mücadele örgütlerimiz olmaktan çıkar. Oysa krizin sebep olduğu işsizliğe ve yoksulluğa karşı durabilmek, krizin faturasını patronlara ödetebilmek için mücadeleci sendikalara ihtiyacımız var. Bizler işçi sınıfının birer üyesi olarak, bu anlayışla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Yaşasın Akkardan Direnişimiz!
Akkardan Direnişçi İşçileri
Son Eklenenler
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...