Buradasınız
“Ben”den “Biz”e Geçiş!
Ankara’dan genç işçiler

“Topraktan atılan bir tek adam, bir tek aile. Batıya giden otoyolda ilerleyen şu paslı, gıcırtılı araba. Ben toprağımı kaybettim. Yalnızım, şaşkınım. Bir tek traktör gelip aldı benden toprağımı. Gece olunca o bir tek aile hendekte konaklıyor, derken yanına bir aile gelip duruyor, çadırlar kuruluyor. İki erkek yan yana çömeliyorlar, kadınlarla çocuklar da dinliyorlar. Ey değişimden nefret eden, devrimden korkanlar, işte düğüm noktası budur. Eğer çömelen iki adamı birbirinden uzak tutabilirseniz mesele kalmaz. Onların birbirinden nefret etmesini, korkmasını, kuşku duymasını sağlayabiliyor musunuz? Sizin ürktüğünüz şeyin çekirdeği budur işte! Döllenmiş hücredir, zigottur bu. Çünkü artık, ‘toprağımı kaybettim’ sözü değişmektedir. Bir hücre bölünmekte, o bölünmeden de sizin korktuğunuz şey doğmaktadır. ‘Toprağımızı kaybettik.’ Tehlike buradadır. Çünkü bir arada bulunan iki adam, asla tek başına bulunan iki adam kadar yalnız ve şaşkın değildir. Derken bu ilk ‘biz’ sözünden, bile daha tehlikeli başka bir şey doğar: ‘Bende biraz yiyecek var’ sözüne karşı ‘bende hiç yok.’ Eğer bunun sonucu, ‘bizde biraz yiyecek var’ olursa, hareket başladı demektir. Bir yön kazanmıştır hareket. Bu toprak, bu traktör bizim oluverir. Bir hendekte yan yana çömelmiş iki adam, bir küçük ateş, tek tencerede kaynayan biraz et, o sessiz, taş gözlü kadınlar, onların ardında da akıllarının anlayamadığı kelimeleri ruhlarıyla dinleyen çocuklar. Gece bastırıyor. Bebek nezle. Dur, şu battaniyeyi vereyim sana. Yündür. Annemin battaniyesiydi. Al da bebeğe ört. İşte bombalamak gereken şey budur. İşin başlangıcı burasıdır... ‘Ben’den ‘Biz’e geçiş.”
Bu cümleler John Steinbeck’in Gazap Üzümleri adlı romanında geçiyor. Amerika’nın Oklahoma eyaletinde topraklarından, evlerinden atılan insanlar, iş bulma umuduyla göç yollarında bir araya gelirler. Burada iyi bir iş bulma hayallerinin nasıl suya düştüğünü ve çalıştıkları yerlerde hiç ummadıkları kötü şartların olduğunu yaşayarak görürler. Romanda sistemin azgın saldırısına rağmen emekçilerin çıkışsızlık girdabında paylaşma ve dayanışmadan geri durmadıklarını görürüz. Çünkü bu zorlu dönemlerde ihtiyacımız olan bencillik ya da karamsarlık değil tam aksine beraberlik, dayanışma ve ortak hareket etmektir. Yazarın yukarda değindiği gibi “Biz” olduğumuzda egemenler için tehlike çanları çalmaya başlar.
1930’lu yıllar, Amerika’da grev ve direnişlerin zirveye çıktığı bir dönemdir. On yıllar öncesinden mücadeleci işçilerin miras bıraktığı bu mücadele geleneğini yeni kuşak emekçiler sahiplenir. Göç yollarına düşen bu insanlar türlü zorluklarla karşılaşır ama gittikleri yerlerde grev ve direnişlerin olduğunu da görürler. Bu insanların içinde bilinçlenen, mücadele etmenin gerekliliğini savunanlar da olur. Tıpkı Tom Joad ve arkadaşı Vaiz Casy gibi. Vaiz tanıştığı devrimciler sayesinde mücadeleye atılır ve bu uğurda can verir. Arkadaşı Tom da ondan etkilenip bu mücadeleye girer. Bu sayede mücadele bayrağı nesilden nesle taşınır.
Bugün yine Amerika’da ya da başka ülkelerde mücadele eden sayısız işçi, emekçi var. Son iki yıldır pek çok ülkede kitlelerin açlığa, yoksulluğa, egemenlerin saldırılarına karşı meydanları hınca hınç doldurduğunu görüyoruz. Egemenler her ne kadar pandemiyi bahane edip bizleri ayırmaya, evlerimize tıkmaya çalışsa da pek başarılı olamıyorlar. Çünkü bir yandan evlerimize kapatılıp diğer yandan kazanılmış haklarımıza saldırıların olması biz işçi ve emekçileri iyice öfkelendiriyor. Pandemiyi haklarımızı tırpanlamak için kullansalar da bizlere yaşatılanlara dur diyebilmenin yolu evlerimize kapanmaktan değil, meydanlara inip mücadele etmekten geçiyor.
Hayalini kurduğumuz o sınıfsız, sınırsız, savaşsız dünya mümkün. Bizler bir avuç asalağın bizleri yönetmesini, sırtımızdan kazandıklarıyla sefa sürmesini istemiyoruz. Biz işçiler bu dünyadaki bütün nimetleri üretmesini biliyorsak kendi kendimizi de yönetmesini biliriz. Romanda bunun çok güzel bir örneğine yer verilmiş. Joad ailesi iş ararken bir kampa denk gelip oraya yerleşir. Kamp, farklı komitelerin olduğu, işbölümünün yapıldığı, işçilerin kendi güvenliklerini kendilerinin sağladığı bir yerdir. Bu kampta egemenlerin kuralları, kanunları yoktur. Bürokrasinin, polisin yerine işçilerin dayanışması vardır. Joad ailesi, daha önce hiçbir yerde böyle muamele görmemiştir. Kampta insan olduklarının, insan yerine konulduklarının farkına varırlar. Böyle bir yaşamın mümkün olduğunu görürler. İnsan gibi hissettiğimiz bir yaşamı kurmak için, haydi “Biz” olalım.
Azar Azar
- Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
- Cefakâr Galip Ustalar ve İnsanlığın Özgürlük Bahçesi
- “Ölümün Ağzı”
- “Ben”den “Biz”e Geçiş!
- Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- Büyük Biraderler İş Başında!
- Rıfat Ilgaz: Ses Ol, Işık Ol, Yumruk Ol!
- Genç İşçi Xu Linzi
- Bal Arıları, Bülbül ve Açgözlü Dev
- Çocuklarımız İçin Bir Kitap Önerisi; “Ekmek Parası”
- Yaşamı Geliştirenler: Haliç’in Direnen İşçileri
- İşçi Sınıfının Bitmeyen Kavgası
- Geçmişi Unutmak Derin Yaralar Açar…
- İşçi Sınıfının Tarihe Tanıklık Eden Ozanları
Son Eklenenler
- Artan enflasyon karşısında eriyen ücretler, gittikçe büyüyen ve dayanılmaz bir hâl alan yoksullaşma, geçim sıkıntısı, artan kiralar ve işsizliğin geldiği boyut karşısında siyasi iktidar önce inkâr politikasına başvurdu. Yoksulluktan şikâyet edenlere...
- Merhabalar dostlar. 3 yaşında bir kızım var, ellerinizden öper. Kızım diye demiyorum ama çok akıllıdır. Anlata anlata bitiremediğim minik UİD-DER’li... Elimizden geldikçe ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz. Ama bazen yetemiyoruz. Hayat o kadar...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Neşe Plastik fabrikasında toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine işçiler, 18 Mayısta greve çıktılar. Petrol-İş Sendikası Kartal 2 No’lu şubede örgütlü olan Neşe Plastik işçileri, enflasyon artı 1300...
- Kapitalist sistem insanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma duygularını köreltmeye, her koyunun kendi bacağından asılacağı fikrini zehir gibi insanların zihnine nakşetmeye çalışır. Başkasının sorunlarına duyarsızlaşmamızı, birbirimize yabancı gibi...
- Türkiye’de 11 milyon kadın ev içi bakım işleri nedeniyle yani çocuklarına, hastalarına, yaşlılarına baktıkları için çalışamıyor. Çalışan kadınlarsa kaliteli ve yeterli kreşler ve bakımevleri olmadığı için büyük zorluklar yaşıyorlar. Çocukları için...
- Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Mayıs sadece sol partiler tarafından kutlanır. İşçiler ve sendikalar Eylül ayının ilk Pazartesi gününü “Emek Günü” olarak kutlar. Bunu yapmalarındaki kasıt Kuzey Amerikalı işçilerle dünyanın geri kalan...
- Geçen bayram, tatil olması ve ulaşımın ücretsiz olması vesilesiyle iki arkadaş Büyükada’ya gitme kararı aldık. Büyükada’yı görecek olmamızın sevinci ve heyecanının yanı sıra ulaşıma ücret ödemeyecek olmamızın rahatlığı da vardı. Bu duruma sevinenin...
- Dağlar deliniyor, nehirlerin yönü değiştirilip barajlar kuruluyor, ormanlar geri dönüşsüz bir biçimde yok ediliyor. Toprağın ve okyanusun derinliklerinden petrol ve madenler çıkartılıyor. Savaşlarla kentler tarumar ediliyor. Doğa kirleniyor,...
- Bizler bir grup metal işçisiyiz. Birleşik Metal-İş üyesiyiz. Bu sabah sendikamızın işyeri temsilcilerinden olan arkadaşımızın kardeşinin, Okan’ın, Antalya’da iş cinayetinde öldüğünü öğrendik. Henüz sadece 36 yaşındaki kardeşimiz, Okan Günay, bu...
- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgal, Üçüncü Dünya Savaşının en önemli halkasını oluşturuyor. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok Ukrayna’ya silah yığarken, derinleşerek devam eden savaş tüm dünyayı etkiliyor. Emperyalist hegemonya...
- 24 Şubatta Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Haksız ve emperyalist savaşların ölüm, yurtsuzluk, açlık, yoksulluk ve işsizlik demek olduğunu gördük bir kez daha! Tüm bunların yanında...
- İstanbul Ataşehir’de bulunan Emlak Konut GYO inşaatında çalışan işçiler 16 Nisanda direniş başlattılar. DİSK/Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikalarının ortaklaşa örgütlediği eylemde, “Tüm Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz” pankartı açıldı.
- Ben bir buçuk aylık çocuğu olan bir anne ve hemşireyim. Bebeğimize iki aylıkken yaptırmamız gereken rotavirüs aşısı var. Bu aşıyı devlet karşılamıyor, aşının fiyatı da oldukça yüksek. Piyasada satılan iki farklı rota aşısı var. Bir aşı iki doz ve...