Buradasınız
Bu Kampanyayı Sonuna Kadar Destekliyorum!
Gebze’den bir kadın metal işçisi

Merhaba işçi arkadaşlarım. Sizlere bir işçi anne olarak bu mektubumu yazıyorum. Öncelikle bu kampanyayı duyduğuma çok memnun olduğumu ve çok sevindiğimi belirtmek isterim. Bir kadın işçi olarak bunu söylüyorum. Artık uzun iş saatlerinden ve düşük ücretlerden yorulduk, takatimiz kalmadı. Hele taşeronlaştırmayı hiç duymak istemiyorum.
Yıllar önce bir “sosyal hizmetler şirketinde” yani taşeronda, okul hizmetlisi olarak çalışırken hayatımın berbat dönemlerini geçirdim diyebilirim size. Sürekli kreş öğrencileri ile ilgileniyordum ve işimi de elimden geldiğince iyi yapmaya özen gösteriyordum. Çünkü benim de çocuklarım vardı, ben de bir anneydim. Taşeronda çalışmak ve güvencesiz çalışmak anneniz ölse bile izninizin olmaması demek. Ne kadar uzun yıllar emek vermiş olursanız olun en küçük bir menfaat-çıkar çatışmasında kapı dışarı edilmeniz demektir. Ya da “bu gün git yarın gel, ben seni çağırınca işe gel” (bu bir hafta mı bir ay mı belli olmayan bir bekleme) demektir. Özel bir okulda çalışmaktayken annem vefat etmiş ve ben yanına eve gidememiştim. Şımarık zengin çocukları eğlenirken benim kalbime acıdan sancılar saplanıyordu. Kalamayacağımı söylediğim halde çocuklar için özellikle benim kalmamı istediler. İşten atılmaktan korktuğum için gidememiştim de… Şimdiki kafayla düşünüyor olsaydım çoktan gitmiştim. Ama biz bu memlekette ne yazık ki çoğu şeyi yaşayarak öğreniyoruz. Kimse bize televizyonlarda böyle şeyler anlatmıyor. Anlatanları da ya yorgunluktan ya umutsuzluktan yeteri kadar kulak verip dinleyemiyoruz.
Uzun saatler çalışmaya gelelim. 3 çocuk annesiyim. Eşim ve ben yıllardır çalışıyoruz ama elimize geçen üç beş kuruştan öteye gitmiyor. Üç çocuğum da okuyor. Masrafları çok ağır geliyor. Yine de umutsuz olmamaya gayret edip elimizden geldiğince mesailere kalıp çocuklarımızı muhtaç etmemeye çalışıyoruz. Bir dönem hep mesailere kalmaktan sözde uğruna çalıştığım çocuklarımla ilgilenmeyi unutuvermiştim. Eve ancak uyumak için gidiyordum ve yorgun düşüp yatıyordum. Ücretler çok düşük, geçinmek için her türlü işyerinde çalışmaya katlanıyoruz. Ama bizler de insanız. Ben uzun çalışma saatleri yüzünden evde bakımsız kalan çocuğumu tedavi ettirebilmek için bankadan kredi çektim. Hâlâ onu ödüyorum. Çocuğumun canı sağ olsun diyorum yine de ama 3-5 çocuk isteyenler bu sıkıntılarımızı görmüyorlar bile.
Ben ve eşim yıllardır çalışıyoruz ama maaşımızın çoğu vergilere gidiyor. Umut dünyası, bir de ev aldık. Elâleme kira ödemektense kendi başımızı sokacak bir yuvamız olsun dedik. Hâlâ borç ödüyoruz. Öde öde bitmiyor. Yazık hepimize. Sadece biz yaşamıyoruz ki bu sıkıntıları. Bütün anneler, babalar, çocuklar, gençler bin bir türlü sorun yaşıyorlar.
Ücretler düşük, iş saatleri uzun, zaten canımız çıkıyor bu sefalet düzeninde. Bir de taşeron belasını başımıza sardılar. Demem o ki ben buradan bu dernek aracılığıyla bütün anne ve babalara sesleniyorum. Gelin UİD-DER’in kampanyasına hep beraber destek verelim. Bütün annelerle babalar, düşük maaşa uzun saatler boyunca çalıştığımız için çocuklarımıza hasret, ömrümüzü fabrika duvarlarına bakarak geçirmeyelim. O yüzden ben de diyorum ki UİD-DER sonuna kadar haklı; Düşük Ücretlere, Uzayan İş Saatlerine Ve Taşeronlaştırmaya Hayır!
Bir Kral Ölmüş
Soma Katiline Ödül Gibi İzin!
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...