Buradasınız
Bu mu Eşitlik?
12 yaşında 40 kilo ağırlığında bir çocuk ile 25 yaşında 90 kiloluk bir adam boks ringine çıkarılsaydı ve “ikiniz de aynı kurallara tâbisiniz, haydi şimdi dövüşün” denilseydi ne kadar saçma olurdu değil mi? Bu kadar eşitsiz durumdaki iki kişiye “eşit kurallar” uygulayarak rekabete sokmak düpedüz adaletsizlik olurdu.
İş yasalarının mantığı tastamam böylesi bir adaletsizliğe örnektir. İş sözleşmesinin tarafları olan işçi ve işveren sanki eşit durumdaki iki kişiymiş ve aralarındaki ticari ilişki sanki iki tüccar arasındaki ilişkiymiş gibi hazırlanmıştır yasalar. Örneğin işçi, işverenin onayı olmadan ücretini yükseltemez. İşveren de işçinin onayı olmadan ücreti düşüremez. İlk bakışta yasalar her iki tarafa da “eşit” yaklaşıyormuş gibi gözüküyor. Şimdi bu “eşitliği” gerçek hayatta bir adım daha ileri götürelim. İşçi “ben ücretimi yükselttim, artık her aybaşı bana şu kadar ücret vereceksin” dese… Hepimiz içimizden acı acı güleriz, çünkü gerçek hayatta böyle bir şey olmaz. İşçi ile işveren arasındaki ilişki eşit olmadığı için işçi olsa olsa “talep” eder. Patron da işine geldiğince ücreti arttırır, beğenmeyen ya da kabul etmeyen işçiye kapıyı gösterir. Yasalar öylesine “eşit” uygulanmıştır ki, patron da işçinin onayı olmadan işçinin ücretini düşüremez. Peki, düşürürse ne olur? Yasalara göre bu “suçun” bir cezası yok. İşçi ücretinin düşürülmesini kabul etmiyorsa sözleşmesini feshederek işten ayrılabilir. Görüldüğü gibi ilk durumda patron iş sözleşmesini feshedebiliyor, ikinci durumda ise işçi iş sözleşmesini feshedebiliyor. Yani her iki durumda da işçi işsiz kalıyor. Buyurun işte, kanunlar işçiye de işverene de “eşit” uygulanmıyor mu?
İşçi patrona hakaret ederse, patron iş sözleşmesini feshederek işçiyi işten çıkarabilir, patron işçiye hakaret ederse işçi iş sözleşmesini feshedip işten ayrılabilir. Nihayetinde her iki durumda da işçi işsiz kalacaktır. İş kanunları üzerinden örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak şu “yasa karşısında eşitlik” denilen şeyin sebep olduğu adaletsizlik toplumsal yaşamın her alanına nüfuz etmiştir. Üniversite sınavına hazırlanan gençler eşit koşullarda sınava hazırlanmazlar ama aynı sınav sorularını yanıtlamak durumundadırlar. İlkokuldan itibaren özel okullarda öğretmenlerin özel ilgisiyle yetiştirilen çocuklarla, devlet okullarında kalabalık sınıflarda okuyanlar eşit durumda mı ki yoksul emekçi çocuklarıyla zenginlerin çocukları eşit olanaklara sahiplermiş gibi yarışa sokuluyor?
Kapitalist toplumda bir yanda yoksullukla, işsizlikle, geçim derdiyle uğraşan işçi-emekçi kitleler, öte yanda ise her türlü imkâna sahip patronlar sınıfı var. “Yasa karşısında eşitlik” ilkesi emekçi kitleleri uyutmaya yarayan ahlâksız bir kurala dönüşmüştür. Gerçekten biraz olsun adalet sağlamak isteniyorsa; yasaların güçsüz, zayıf, yoksul olanı kollaması gerekir. Oysa bu sömürü düzeninde tam tersini yaşıyoruz. Yasalar karşısında herkes eşitken “kimilerinin” daha fazla “eşit” olduğunu görüyoruz.
Yüzlerce patron her yıl binlerce işçiyi “iş cinayetleriyle” göz göre göre ölüme gönderiyor ama kapitalist düzenin adalet mekanizması patronlara zinhar ceza vermiyor. Geçtiğimiz günlerde, Esenyurt’ta AVM inşaatında çalışan 11 işçinin yanarak can verdiği işçi katliamının davası sonuçlandı. İşçilerin ölümüne yol açan büyük şirket patronları beraat ettirildi. Elektrik tesisatındaki sorunları, yangın çıkma tehlikesini, yangın çıkış kapısının olmayışını, yangın söndürme tüplerinin eksikliğini noter tasdikli 15 ayrı raporla patrona 15 defa ileten iş güvenliği uzmanı ise 6 yıl hapis cezası aldı. 15 rapora rağmen işçilerin güvenliği için para harcamaktan kaçınarak 11 işçinin ölümüne yola açan zengin patrona dokunmayan mahkeme; raporları yazan, patrona gerekli uyarıları yapan iş güvenliği uzmanını hapse tıktı.
Kadınları katleden erkeklerin cezaları hafifletici sebeplerle indirilirken, kocasından şiddet gören, tehdit edilen kadın, kocasını öldürünce en ağır cezaya çarptırılıyor. Küçük hırsızlar uzun yıllar hapis yatarken en büyük hırsızlar düzenin en tepe noktalarına kuruluyor. Metal sektörü dahil birçok fabrikada hakları için işçiler iş durdurduğunda; polis, işçilerin haklarını vermeyen patronun peşine düşmek yerine iş durduran işçilerin başına üşüşüyor, iş durdurmak gibi hakları olmadığını söylüyor, fabrikadan atıyor.
Kısacası “yasa karşısında eşitlik” toplumsal adaletsizliğin üstünü örtmek üzere uydurulmuş bir yalandır. Sömürülenler ve ezilenler mücadele ederse ezilenlerin adaleti, mücadele etmezlerse egemenlerin rezaleti hüküm sürecek.
- İnşaat, Depo, Belediye İşçileri, Çiftçiler Mücadeleye Devam Ediyor
- Hatay’da Barınma Hakkı Mitingi
- Grevdeki Befesa İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- Onların Kârı Bizim Hayatımızdan Değerli Olamaz
- Aydınlık Günleri Getirene Dek
- Kemal Türkler Kavgamızda Yaşıyor!
- Sendika Düşmanlığına, Ücret Gaspına Karşı İşçi Mücadeleleri
- Kemal Türkler’i Anıyoruz, Mücadeleci Sınıf Sendikacılığı Anlayışına Sahip Çıkıyoruz
- Örgütlü Olan Kazanır!
- Eti Krom İşçilerinin Mücadelesi Kazanımla Sonuçlandı
- Belediyelerde İşten Atma Saldırısına Karşı İşçilerin Mücadeleleri Devam Ediyor
- KESK ve Emekli Örgütlerinden Türkiye Genelinde “Sefalete Teslim Olmayacağız” Eylemleri
- Sağlık Çalışanlarından Eylem: Kadına Şiddete Hayır!
- Elektrik Kaçağıyla Ölmek Kaza Değil Cinayettir!
- Eti Krom Patronunun Tutumu Ne Anlatıyor?
- Sendikal Baskılar Sürerken Mücadele Eden İşçiler Kazanıyor
- TÜİK’in Kayıp Sepeti
- Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’ten Ortak Basın Açıklaması
- Çorlu Tren Katliamının 6. Yılında Hayatını Kaybedenler Anıldı
- İsrail’in Gazze Katliamı Dokuzuncu Ayında Protesto Edildi
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...