Buradasınız
Çalışma Bakanlığı Patronların Emrinde
Son zamanlarda televizyon kanallarında iş kazaları ile ilgili bir “kamu spotu” yayınlanıyor. “İş kazası diye bir şey yoktur” konulu kamu spotu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanmış. Hazırlanan spotta topluma “kaza yoktur, işçinin dikkatsizliği” vardır mesajı verilmek istenirken, işçilerin dikkatsizlikleri yüzünden bu duruma düştükleri, canlarından oldukları fikri işleniyor. Yani “meydana gelen iş kazalarında patronların hiçbir suçu yok” denmek isteniyor ve tüm suç işçiye yükleniyor! Böylece iş kazaları ve iş cinayetleri meşrulaştırılmak isteniyor. Doğrudur, iş kazaları durup dururken olmaz; bu anlamıyla iş kazası diye bir şey yoktur. Patronların kâr iştahı yüzünden önlemlerin alınmaması ve işçilerin planlı bir şekilde ölüme itilmesi vardır!
Hazırlanan spot filmlerden biri temiz, kaliteli, aydınlık, çiçeklerin olduğu bir ofiste geçiyor. Bir kadın çalışan, “bu işyerinde 6 yıldır çalışıyorum, güvenilir bir firma” diye anlatıyor. Elindeki yüzüğü de göstererek “yarın nişanım var, bu mutlu günümde tüm sevdiklerim yanımda olacak. Ama birazdan yapmamam gereken basit bir hatayı yapacağım ve yıllarca bitkisel hayatta kalacağım” diyor. Tekerlekli bir ofis sandalyesinin üzerine çıkıp dolabın üstündeki dosyaları alırken düşüyor ve kafasını masanın kenarına vuruyor. Spot bu şekilde bitiyor. Çalışma Bakanlığı bu spotları sözde iş kazaları konusunda “duyarlılık” ve “farkındalık” yaratmak için yayınlatıyor. Ama spotun geçtiği ofiste bile işçi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili kuralsızlıklar var!
Spotun yer aldığı ofis tarzındaki işyerlerinde dolap, dosya, masa, klasör, bilgisayar gibi eşyalar çalışanların bedensel ve ruhsal sağlığı dikkate alınarak yerleştirilmelidir. Peki, verilen kamu spotunda işyeri öyle mi dizayn edilmiş? Tabi ki hayır! Ergonomik açıdan dizayna baktığımızda işçinin boyundan yüksek dolaplar var. O dolapların üzerinde kullanılan klasörler var. Orada bir risk analizi yapıldığında dolapların çalışanın boyundan yüksek olmaması, üzerinde klasör bulundurulmaması ve yeterli dolabın olması gerektiği kabak gibi ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla hazırlanan kamu spotunda bile bakanlık, patronların ve kendisinin kabahatini gizleyemiyor! İşçilerin sağlığının ve güvenliğinin korunmadığını, onların hayatının tehlikeye atıldığını, gerekli risk analizlerinin ve denetimlerin yapılmadığını ortaya koyuyor.
Ayrıca kamu spotunda, çalışana “güvenilir bir firma” dedirtiliyor. Patronların “güvenilir” olduğu ve işçilerin hayatını riske atmadıkları mesajı veriliyor. Peki, gerçekten güvende miyiz? Hangimizin işyerinde sağlığımızı ve canımızı koruyacak önlemler alınıyor ve denetim yapılıyor? Hangimizin işyerinde iş güvencemiz var? Patronların iki dudağı arasında değil mi iş güvencemiz? Günde 10-16 saat çalıştıran patronlar hangimizin mesai ücretini doğru düzgün veriyor? Sigortalarımız aldığımız ücret üzerinden yatırılmıyor. Bu durumda çalışırken gerek hayatımız gerekse de sosyal ve ekonomik haklarımız açısından “güvende miyiz?” Patronlar sınıfının düzeni sürdükçe hiçbirimiz hiçbir şekilde güvende değiliz!
Hazırlanan film, bir maden ya da inşaatta değil bir ofiste geçiyor. Çalışma Bakanlığı bu tür kamu spotlarını neden Soma’da meydana gelen ve 301 işçinin katledildiği maden ocağında çekip patronların kusurlarına dikkat çekmiyor? Eğer Soma örneği kamu spotu olarak filme çekilseydi, bambaşka bir tablo ortaya çıkacaktı. Meselâ işçiler o zaman şöyle diyeceklerdi: “Patron kâr hırsından dolayı önlem almadı ve birazdan bir patlama meydana gelecek ve 301’imiz hayattan kopartılacağız!”
Esenyurt’ta, Soma’da, Ermenek’te, Isparta’da ve Torunlar’da meydana gelen işçi katliamlarından sonra patronlar ve hükümet bu tür kamu spotlarına başvurarak suçu işçinin üzerine atıyor. Tepkileri engellemek için kazaların sorumlusu olduklarını gizlemek istiyorlar. Spotta “yapmamam gereken basit bir hatayı yapacağım” diyen çalışan suçlu sayılıyor. Esenyurt’ta 11 işçi, Soma’da 301 madenci, Isparta’da 17 kadın işçi, Ermenek’te 18 işçi, Torunlar’da 10 işçi “kendi dikkatsizliklerinden” ve “hatalarından” dolayı iş kazalarında ölmüş ve patronların bu katliamlarda hiçbir suçu yokmuş gibi gösterilmek isteniyor. İşyerlerinde alınması gereken her bir sağlık ve güvenlik önlemini maliyet olarak gören zihniyetten başka ne beklenir ki? Hiçbir patron sebep olduğu iş cinayetleri nedeniyle ceza almadı, aksine hükümet tarafından verilen teşvik ve yatırımlarla ödüllendirildiler.
İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması yüzünden her gün işçiler iş kazalarında hayatlarını kaybediyor. Türkiye’de son 12 yılda toplam 15 bin işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Esnek, güvencesiz, örgütsüz, taşeron çalışma her ay ortalama 130 işçinin canını alıyor. Sadece geçen sene 1886 işçi yaşamını yitirdi. Patronların sermayeleri işçilerin ölü bedenleri üzerinden yükselirken Çalışma Bakanı “İş Güvenliği Yasası bize bol geldi” açıklaması yapıyor.
İşçi katliamlarının üstünü kamu spotu safsatalarıyla örtme ve işçiyi suçlu gösterme çalışmalarına kanmayalım. Patronların ve onların hizmetkârı bakanların yalanlarıyla biz işçi ve emekçileri kandırmalarına izin vermeyelim. Örgütlü olursak güvendeyiz, örgütlü olmak hayat kurtarır!
Fıtratında Ölüm Olanlara
Uyurken Biz…
Son Eklenenler
- Türkiye’nin dört bir yanında sendikalaşmak isteyen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Bursa’da Öz İplik-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve direnişlerine devam eden Durak...
- Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı davasında daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Katliamın 10. yılında görülmeye başlanan kamu davasının ilk duruşması 8 Mayısta Soma 2. Asliye Ceza...
- Merhaba işçi ablalarım, abilerim. Ben İzmir’de yaşayan bir lise öğrenciyim. Ben de UİD-DER ile 1 Mayıs’a katılmak için İstanbul’da yaşayan teyzeme geldim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldığım için sizlerle duygularımı paylaşmak istiyorum.
- Bu sene de 1 Mayıs’ı ağır şartlarda karşıladık. Bir tarafta ekonomik yıkım diğer tarafta savaş, göç sorunu ve işsizlik. Biz işçilerin birikmiş nice sorunu bulunuyor, toplum nefessiz bırakılıyor. İşte bu şartlar altında UİD-DER işçilere umut oldu,...
- Türkiye’de işçiler, reel ücretlerin düşmesi, çalışılmış günlerin ücretinin dahi patronlar tarafından gasp edilmesi gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Diğer taraftan sağlık emekçileri ticarethaneye dönüştürülen sağlık sisteminin dayattığı ağır iş yüküyle...
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...