Buradasınız
Direniş ve Otostop
UİD-DER muhabiri bir işçi
Kurtköy UPS Aktarma Merkezine birçok kez otostopla gitmek zorunda kaldım. UPS otoban kenarında, etrafında yerleşim yeri olmadığından toplu taşıma aracı da yok. O bölgede çalışan işçiler, işyerlerine servislerle gidip geliyorlar. Ben UPS Kargo’ya gitmek için Orhanlı Nakliyeciler durağında iniyor ve otoban boyunca yan yoldan yaklaşık 40 dakika yürüyorum. Bu gidiş ve dönüşlerde zorunlu olarak otostop yapmasını öğrendim. Bu otostoplarda asıl olarak direniş hakkında farklı düşüncelere sahip insanlarla tanışmış oldum.
İlk otostopum, direnişin ilk gününe denk geldi. Yolu bilmeden ve varış süresini hesaplamadan yola koyulmuştum. Hızlı hızlı yürümeme rağmen direniş yerine bir türlü ulaşamadım. Basın açıklaması saatinin üzerinden 5 dakika geçmişti ve ben hâlâ yürüyordum. Artık umudum tükenmişti ki 20 metre ileride BMW marka lüks bir otomobil kendiliğinden durdu. Ben birkaç kez elimle gitmesini işaret ettim fakat şoför benden daha ısrarcı çıktı. Araca bindim, işçi muhabiri olduğumu ve UPS’ye ulaşmaya çalıştığımı belirttim. BMW’nin sahibi hemen şurası diyerek direksiyonu köprüden sola doğru kırdı. Araç UPS’nin önünde durduğunda hem ben hem de basın açıklaması için toplananlar bir ilki yaşamış olduk. Ben ilk kez son model bir araçtan inerek direniştekilerin yanına doğru yürürken, işçiler de ilk kez son model bir araçtan direnişlerine desteğe gelen birini görüyorlardı.
Bir zaman sonra yolu, varış süresini ve direniş yerini artık gayet iyi biliyordum. Birçok kez de 40 dakikalık yolu zevkle yürüyerek gittim, döndüm. Fakat bu sıralarda bir otostop deneyimim daha oldu. UİD-DER Gebze’den arkadaşlarımız ve İleri Elektrokimya’dan direnişçi işçilerle birlikte kalabalık halde UPS çadırından dönüyorduk. Ellerimizde iki direnişçinin pankartı vardı ve hepimiz çok yorgunduk. Elimizde pankart oluşu ve kalabalık oluşumuz da otostopu imkânsız kılıyordu. Fakat yanıldık, bir taksi kendiliğinden ilerimizde durdu. İstikametimizi sordu ve araca davet etti. Araca adeta üst üste bindik, bu sırada şoförle tanıştık. Şoför bir belediye işçisi çıktı. Sendikalara sempatiyle bakıyordu. Bu işçinin davranışı yorgunluğumuzu alıvermişti.
Yine soğuk bir günde, Konveyör işçileriyle yoldaydık. Kadın erkek, sıralar halinde yürüyorduk. Konveyör direnişçisi bir kadın işçi, kendinden emin bir şekilde, “ben bir araç durduracağım” dedi. Direnişin etkisi diye düşündüm. Gerçekten de ilk aracı durdurdu. Bu kez şansımıza boş bir kamyonet denk geldi. Kimimiz öne kimimiz arka kasaya atladı. Kamyonetin kasasında soğukla ilgili espriler yapıldı. Bir Konveyör işçisi “şimdi inanınki Konveyör’ün içi bu havadan daha soğuktur” dedi. Şoförle ne konuşuldu, şoför direniş hakkında ne yorum yaptı bilmiyorum. Ben kasada direnişe rüzgârla birlikte gitmekle meşguldüm.
Fakat sondan bir önceki otostopum tam bir çileye dönüştü. Gelen giden araçlar biz iki kişiyi almamakta ısrar ediyorlardı. Arkadaşımla 8 aydır süren direnişi konuşuyorduk. Bu sırada bir Doblo araç durdurmayı başardık ama durdurmaz olaydık. Kendimizi tanıttık, UPS direnişinden kısaca bahsettik. Fakat şoför ne dese beğenirsiniz? Önce, “ben de işçiyim” dedi, ardından “patron iyi ki işçileri işten atmış” dedi ve aracı sürmeye ve konuşmaya devam etti. Sendikalar işyerlerini iflasa sürüklüyorlarmış. Olmayacak taleplerle patronları zarara sokuyorlarmış vs. Konuşmasına devam edecekti ki, yanımdaki arkadaş “siz hiç sendika yüzünden iflas etmiş bir patron tanıyor musunuz” diye sordu. Patronları düşünen zavallı işçi “hayır” dedi. Neyse ki yol çabuk bitti. İnip kapıyı kapatırken, “bizi aldığınız için teşekkür ediyorum ama bilin ki sizin fikirlerinizi doğru bulmuyorum” demekle yetindim. Kızgınlığım UPS direnişçilerini görünce geçiverdi.
Son otostopumu UPS tırlarından biriyle gerçekleştirdim. İlk kez bir tıra biniyordum. Şoför mahali bilgisayar sistemleriyle, şoförü uyaran ses sistemiyle ve kameralarla doluydu. İşçi her yandan kuşatılmış. Bizi almanız sorun olur mu diye sorduk, kendinden emin “hayır” cevabını verdi. Şoför henüz yeni bir UPS işçisi. Sıkıntılarından bahsetti. Kesilen para cezalarını, maaşın her ay nasıl kırpıldığını anlattı. Sendikanın bir an önce UPS’ye girmesini istediğini söyledi. Yolun sonunda, bunun için her işçinin çaba harcaması gerektiğini vurguladık ve tekrar görüşmek üzere deyip indik.
Direnişçi işçilerin yanına varmamız ve onlara destek olmamız için yollara düşmemiz, engebeli yolları aşmamız gerekiyor. Bu yolda bize engel olacaklar da destek olacaklar da elbette çıkacak. Ama en önemlisi, bizim mümkün olan her aracı kullanarak yürüdüğümüz yolda hedefimize ulaşma kararlılığımızdır.
1989 Migros Grevi Deneyimi
Son Eklenenler
- 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 25 yıl geçti. Marmara depremi bu toprakların gördüğü en büyük felaketlerden biriydi. Deprem kuşağında olduğu bilinen Türkiye’de egemenler yine emekçilerin canını hiçe saymıştı. ‘99 depremine kadar irili...
- UİD-DER, 15-16 Haziran Genel Direnişinin 54. yılında adına yaraşır bir anma gerçekleştirmişti. Ben de o salonu dolduran ve yüreği mücadele için atan işçilerle aynı heyecanı yaşamıştım. Etkinlik sonrasında her yaştan UİD-DER’li işçilerin sohbetlerini...
- Bursa’da Gemlik Gübre Sanayi A.Ş’de çalışan 6 işçi DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atıldı. Lastik-İş Sendikası, işverenin işçilerin sendikalı çalışma hakkına saldırarak işçi atmasını ve içeride baskıyı arttırmasını...
- Polonez işçileri Çatalca’da sürdürdükleri direnişlerinin 28. gününde şirketin Ataşehir’deki Genel Müdürlüğü önünde düzenledikleri eylemle taleplerini bir kez daha haykırdılar.
- Bizim için bu filmin bir anlamı da filmi göçmen bir işçi arkadaşımızla beraber izlememiz oldu. Arkadaşımız filmde yalın bir dille anlatılan gerçeklerin benzerlerini yaşadığını aktardı. Filmdeki bir sahne önemliydi. Filmin ana karakterlerinden biri...
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...
- Geçenlerde işe giderken serviste yine hayat pahalılığından, geçinememekten sohbet açıldı. Bir arkadaşım Türkiye’de milyonlarca göçmen olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “6 milyon Suriyeli varsa bu her gün 6 milyon ekmek çıkması anlamına gelir. Ya da 6...
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...