Buradasınız
Dünyayı Zenginler Kirletiyor
Bilim insanları uzun zamandır küresel ısınmanın dünyayı bir felakete sürüklediğine dikkat çekiyor. Egemenler özellikle son 30 yıldır küresel iklim zirveleri düzenliyorlar, dünyayı bekleyen tehlikelere dikkat çekiyorlar ve sözde küresel ısınmanın önüne geçecek tedbirleri konuşuyorlar. Ama sadece konuşuyorlar! Son 150 yılda dünya 1 derece ısınırken, bu ısınmanın üçte ikiden fazlasının son 50 yılda gerçekleşmiş olması küresel iklim zirvelerinin kuru gürültüden başka bir şey olmadığını yeterince gösteriyor.
Küresel ısınmaya yol açan şey atmosfere salınan karbon, metan, ozon gibi sera gazlarıdır. Sera gazları atmosferdeki yoğunluklarının artmasıyla daha fazla ısının tutulmasına ve hapsolmasına yol açar. Atmosfer sıcaklığının artması küresel ısınmaya, dolayısıyla küresel iklim değişikliğine yol açar. Küresel iklim değişikliği, ani seller, kuraklık ve orman yangınları gibi felaketlerle kendisini gösterir. Atmosfere salınan karbonun temel kaynağı fosil yakıtlardır. Kapitalistler kısa vadede kârlı olmayan, yüksek maliyetli olarak gördükleri yenilenebilir, temiz enerji kaynakları yerine çok daha kârlı olan petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmayı tercih ediyorlar. Fosil yakıtların kullanımının sebep olduğu karbon emisyonunun (salınımının) yüzde 41’i enerji sektöründen, yüzde 24’ü sanayi ve yüzde 24’ü ulaşım sektöründen kaynaklanmaktadır.
Gelin görün ki kapitalistler sadece üretirken değil tüketirken de atmosferi zehirleme rekorunu ellerinde tutuyorlar. Onlar lüks içinde yaşayacak diye dünyamız her geçen gün daha büyük bir felakete sürükleniyor. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, 21 Eylülde “Karbon Eşitsizliği” üzerine bir rapor yayınladı. Raporda 1990-2015 yılları arasında karbon emisyonunun iki kat arttığı belirtiliyor. Dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi yani 600 bin civarında insan bu karbon emisyonunun yüzde 15’inden tek başına sorumluyken en yoksul yüzde 50’nin yani 3 milyardan fazla insanın sebep olduğu karbon emisyon oranı ise sadece yüzde 7 olmuş. Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesiminde bu oran yüzde 52 olarak ölçülmüş. Yani dünyanın en zengin yüzde 10’u, dünyanın geri kalanından daha fazla miktarda karbon emisyonuna sebep oluyor. Bu hesap kişi başına düşen yıllık karbon emisyon miktarı üzerinden yapıldığında gerçekler çok daha çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. 2015 yılında yapılan bir hesaplamaya göre dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesiminin kişi başına düşen yıllık karbon emisyon miktarı 70 tonun üzerinde olurken bu miktar en yoksul yüzde 50’de 1 tonun altında kalmış.
Kişilerin sebep olduğu karbon emisyon miktarını hesaplamak için karbon ayak izine bakılıyor. Karbon ayak izi, bir kişinin bir yıl içerisindeki tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzı sonucunda doğaya saldığı karbondioksit miktarının belirlenmesiyle bulunuyor. İşte “doğa dostu” geçinen dünyanın en zenginlerinin ikiyüzlülüğü de burada ortaya çıkıyor. Rapora göre kara taşımacılığına bağlı tüm enerjinin yüzde 45’ini, hava taşımacılığına bağlı tüm enerjinin yüzde 75’ini dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi harcıyor. Buna karşılık en yoksul yüzde 50’nin payı ise kara taşımacılığında yüzde 10, hava taşımacılığında ise sadece yüzde 5’tir. Bu sayılar bir tarafta özel uçakları, jetleri, yatları, lüks araçları, spor arabalarıyla keyif sürerek dünyamızı zehirleyen bir avuç asalak olduğunu; diğer tarafta ise toplu taşıma araçlarında sıkış tepiş yolculuk yapan, büyük bir kısmı ömründe bir kere bile uçağa binmemiş yüz milyonlarca insan olduğunu anlatıyor. Sorun sadece taşımacılıkla sınırlı değil elbette. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaşamımıza elektrikle çalışan pek çok cihaz girdi. Bu cihazların nispeten ucuz olanlarına bile toplumun geneli ulaşamazken zenginlerin son teknolojiyle donatılmış evlerinde yok yok! Milyarlarca insan bırakalım bu cihazlara sahip olmayı barınma ve ısınma gibi en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanıyor. Elektrik enerjisinin kaynağı fosil yakıtlar olduğuna göre elektrikle çalışan her cihaz atmosfere salınan karbon demektir. Demek ki dünyada gelir eşitsizliği büyüdükçe karbon eşitsizliği de büyümektedir. Oxfam raporu gelinen durumu şu sözlerle özetliyor: “Küresel karbon bütçesi, tüm insanlığı makul bir yaşam standardına yükseltmek amacıyla değil, dünyanın en zengin azınlığının tüketimini büyük ölçüde genişletmek amacıyla hızla tükeniyor.”
Gerçeklik buyken kapitalistler büyük bir ikiyüzlülükle küresel ısınmanın suçunu tüm topluma yıkarak emekçileri günahlarına ortak etmek istiyorlar. Tüketim alışkanlıklarımızın küresel ısınmaya yol açtığını söylüyorlar. Oysa tüketirken dünyayı asıl kirletenler kapitalistlerdir. Sanayinin, ulaşımın, teknolojinin temeli fosil yakıtlar olunca giysiden gıdaya, ulaşımdan ısınmaya kullandığımız her şey karbon emisyonunu arttırıyor. Buna rağmen dünyanın en zenginlerinin tüketiminin yanında emekçilerin payının lafının bile edilmeyeceği bu raporda açıkça görünüyor. Ama unutmayalım ki, küresel ısınmanın asıl sorumlusu bir bütün olarak kapitalist üretim tarzının kendisidir. Üretim araçlarının sahibi toplum değil kapitalistlerdir ve neyin nasıl üretileceğine onlar karar veriyorlar. Kârlı bulmadıkları alanlarda üretim yapmıyorlar. Teknolojinin geldiği düzey yenilenebilir, temiz enerji kaynakları kullanmaya imkân verdiği halde fosil yakıtlardan vazgeçmiyorlar. Fosil yakıtlar yerine farklı enerji kaynakları tercih ettiklerinde ise doğaya zarar verip vermediğine değil kârlı olup olmadığına bakıyorlar. Lüks tüketimlerinden de vazgeçmiyorlar. O halde gelecek kuşakların yaşayabileceği temiz bir dünya, kapitalist sistemde hayalden başka bir şey değildir. Çocuklarımıza temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak kapitalist sistemi yıkmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
- İliç Maden Faciası Kadıköy’de Protesto Edildi
- DERİTEKS’e Yapılan Saldırı Eylemlerle Protesto Edildi
- İliç’te Maden Faciası: Tonlarca Siyanürlü Toprak Çöktü, İşçiler Altında Kaldı
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...