Buradasınız
Ekranlar Başka, Gerçekler Başka Söylüyor
Esenyurt’tan bir metal işçisi

Patronlar sınıfının biz işçilere topyekûn savaş açıkları çok açık şekilde ortadadır. Her fırsatta mikrofonu kapan patronlar ve siyasetçiler büyümekten, gelişmekten, enflasyonun kısa sürede sona ereceğinden bahsediyor. Ancak gerçekler bunun tam tersidir. Gerçekte olan krizin ağır yükünün işçilerin sırtına yıkılmak istenmesidir. Bu gerçek her fırsatta çeşitli biçimlerde ortaya saçılıyor.
Sermayenin saldırılarından nasibini en ağır biçimde alan kesim işçi sınıfının ömrünü fabrika köşelerinde geçirmiş yaşlı kesimidir. Çalıştıkları süre boyunca sermayeye büyük zenginlikler kazandıran bu işçiler, bir anda patronlar açısından yük haline geliverirler. Uzun yıllar SGK’ya yüksek düzeylerde prim ödedikleri yetmezmiş gibi her şeyin vergisini ödemiş, hem de patronlara artı değer üretmişlerdir. Ancak bugün hemen her fabrikada, “gönüllü çıkış” adı altında işçiler işten çıkarılıyor, bu işçilerin önemli bir bölümünü ise emekli, yaşı büyük, kıdemli işçiler oluşturuyor. Sermaye sınıfı ücretleri kıdemlerinden dolayı yüksek olan işçileri işten çıkarıp yerlerine düşük ücretlerde çalıştırılmak üzere genç işçiler alıyor.
Bugün yeryüzünde ve gökyüzünde, denizlerde ve yeraltında, yani her yerde işçi sınıfının emeğini görürüz. Ancak her alanda müthiş bir zenginlik üreten işçi sınıfı büyük bir yoksullukla boğuşuyor. Bir taraftan iş saatleri uzarken, fazla mesai adı altında işçilere kölelik koşulları dayatılıyor. Sendikalaşmak dâhil her türlü hak işçiler açısından büyük bedeller gerektirebiliyor. Her türlü ağır ve zor koşullara rağmen emekli olan işçiler ise maalesef tekrar fabrikaların yolunu tutmak zorunda kalıyor.
İktidarın ve sermaye sahiplerinin marifetiyle emeklilik maaşları hayat pahalılığı karşısında eridi, sefalet ve açlık düzeyinin de altına, cep harçlığı düzeyine indi. Asgari ücretin dahi çok altında maaşlar alınmasına rağmen sermaye sınıfı hâlâ emeklileri bir yük olarak görüyor. Oysa gerçek olan sermaye sınıfının işçi sınıfının sırtında ağır bir yük olmasıdır. Sayımız dünya ölçeğinde milyarları bulan biz işçiler, bütün yeryüzünde bir avuç asalağı zengin ediyor, onların servetine servet katıyor ve onların her türlü ekonomik, ideolojik, psikolojik ve fiziksel saldırısına maruz kalıyoruz. Arkasına devlet gücünü alan ve işçi sınıfının örgütsüzlüğünü fırsata çeviren sermaye sınıfı kazanılmış hakları bir bir tırpanlıyor.
Asıl olarak işçi ve emekçilerden yapılan kesintilerle bütçesini oluşturan SGK, adeta patronlar için can simidi haline gelmiş durumda. Örneğin SGK anlaşmalı özel hastaneler, türlü hile hurdayla yapılmayan işlemleri dahi yapıldı göstererek SGK’yı adeta devlet eliyle soyuyor. Yenidoğan çetesi örneğinde de görüldüğü gibi sağlık şirketleri, hem hastalardan hem de SGK’dan büyük vurgunlar yapıyor. Öte yandan konkordato ilan eden şirketler, milyarlarca lira transfer edilerek SGK fonlarıyla kurtarılmakta, fabrikalarda çalışan ve patronlara değer üreten, staj adı altında çalışan gençlerin maaşları SGK tarafından karşılanmaktadır. Hayatında belki de bir kez bile SGK primi ödememiş binlerce bürokratın, bakanın, vekilin vs. ailelerinin diş implantları dahi SGK’ya fatura ediliyor.
Biz işçilerin kuru maaşlarından her ay düzenli, kuruşu kuruşuna vergiler kesilirken, milyon dolarlık sermayedarlar ya hiç vergi ödemiyor ya da komik düzeylerde vergi ödüyor. Bolu’da 78 kişinin yaşamını kaybettiği yangında da gördük ki, son 3 yılda otelin sahibi kuruş vergi ödemediği gibi üstüne bir de devletten defalarca teşvik almış. Patronların payına büyük bir zenginlik ve şatafat düşerken işçilerin payına İliçler, Ermenekler, Somalar, Kartalkayalar, depremler, seller düşmüş.
Öyle görünüyor ki tüm bu yaşananların esas muhatabı olan içi sınıfı, üzerindeki ölü toprağını silkeleyip atmadığı sürece bu saldırılar daha da hız kazanacaktır. Yerken, sömürürken, talan ederken deveyi havuduyla götüren sermaye sınıfı faturayı işçi sınıfına ödetmeye çalışıyor. İşte bu faturayı ödememek için sınıf örgütlerimizde birleşmeli, sınıfımızın saflarındaki yerlerimizi almalıyız. Ancak örgütlendiğimiz zaman gücümüzün farkına varır ve esas kim kimin sırtında yük, biliriz ve bunun hesabını sorarız.
Hak Verilmez, Alınır!
Aile Hekimini Öldüren Nedir?
- Aile Hekimini Öldüren Nedir?
- Ekranlar Başka, Gerçekler Başka Söylüyor
- Sınıfımıza Güvenelim, Güvenli-Sağlıklı Bir Gelecek Yaratalım!
- Hayat Pahalı, Ölüm Ucuz
- BİRTEK-SEN Genel Başkanının Tutuklanması Protesto Edildi
- Digel Tekstil İşçileri: Sendikalı Çalışmak İstiyoruz!
- Birinci Yılında İliç: Adalet Toprak Altında!
- Antep: İşçiye Yine Baskı ve Yasak!
- “Bu İşe Siyaset Karıştırmayın” Diyenlerin Siyaseti
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Kartalkaya Yangını: Denetimsizlik ve Kâr Hırsı Yine Can Aldı
- Çözüm Sınıfını Bilip Birlik Olmakta!
- Polonez İşçileri Fabrika Önünde Kazanımlarını Kutladı
- Perfetti Van Melle’de Direniş Kazanımla Sonuçlandı
- Dert Bizde, Derman Ellerimizdedir
- Dünya İşçi Sınıfı Yeni Yıla Mücadeleyle Girdi
- KESK TÜİK’in Sahte Enflasyon Rakamlarını Protesto Etti
- Harb-İş Eskişehir Şubesinden TİS Eylemi
- Asgari Ücret Asgari Zam Gördü!
- Balıkesir’de ZSR Mühimmat Fabrikasında İşçi Katliamı
Son Eklenenler
- Bugün ilaç yazdırmak için aile hekimime gittim. Ama onu hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Normalde güler yüzlü, hastalarına iyi davranan, insani ilişkileri güçlü biriydi. Üzüntüsünün sebebini sorduğumda iç çekerek anlatmaya başladı: “Gerçekten çok...
- Patronlar sınıfının biz işçilere topyekûn savaş açıkları çok açık şekilde ortadadır. Her fırsatta mikrofonu kapan patronlar ve siyasetçiler büyümekten, gelişmekten, enflasyonun kısa sürede sona ereceğinden bahsediyor. Ancak gerçekler bunun tam...
- İşçi eylemlerinde, grev ve direnişlerde çokça atılan bir slogan vardır: Hak Verilmez Alınır! Bu yalnızca bir slogan değil, işçi sınıfının mücadele tarihinin bir özeti gibidir. Geçmişten bugüne sendikal ve siyasal hakların mücadeleyle kazanıldığını,...
- UİD-DER, 6 ay boyunca haklarını almak için mücadele eden ve sonunda patrona geri adım attıran Polonez işçileri ile birlikte 23 Şubatta etkinlik düzenledi. Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleştirilen “Polonez İşçileri Diyor ki:...
- Hepsiburada’nın taşımacılık şirketi olan HepsiJET’in İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda çalışan 4 kadın işçi 17 Şubatta depo önünde direnişe başladı. DİSK/Lastik-İş Sendikası, örgütlenme faaliyeti yürüttüğü İstanbul Esenyurt’ta bulunan Huhtamaki...
- İstanbul’da çeşitli sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in 17 Şubatta “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklanmasını ve Antep’te çeşitli fabrikalardan...
- Dünyanın en yüksek sendikalılık oranına sahip ülkelerinden biri olan Finlandiya’da birçok sektörde sendikalar ve işverenler arasındaki toplu sözleşme süreci devam ediyor. Ücret artışları, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, sözleşme süreleri gibi...
- Güven kelimesi aslında ne kadar derin bir anlama sahiptir. Güven, bireyler arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlayan temel bir unsurdur. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, güven duygusu yaşamın vazgeçilmezidir....
- Mücadele örgütümüzün yayın organı İşçi Dayanışması’nın 201. sayısının arka kapağında yer alan “Suriyeliler Geri Dönecek mi?” yazısını ben de okudum. Yazıda, “Almanya’ya giden insanların ne kadarı kalıcı olarak Türkiye’ye geri döndü?” diye bir soru...
- Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında aralarında otel çalışanlarının ve çok sayıda çocuğun da olduğu, 78 kişi hayatını kaybetti. Sömestr tatili olduğu için ailelerin çocuklarıyla birlikte gittiği otelde toplu bir katliam yaşandı. Akabinde ortaya...
- Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu fabrikalardan GE Grid Solutions grevi 33. gününde, Green Transfo grevi 51. Gününde, Chinatool grevi 4. gününde anlaşmayla sonuçlandı. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim...
- Asırlar boyunca kalem ve kâğıdın tek sahibi egemenler oldu. Böylece olayları, bu olaylardan çıkarılacak sonuçları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurgulayıp kaydettiler, yani tarihi yanlı ve yanlış anlattılar. Bu nedenle resmi tarih, egemen...
- Siyasi iktidar 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. “Aile yılı” ifadesi kendi başına bakıldığında kulağa hoş gelebilir. Ancak bunu dile getirenlerin bugüne kadar yaptıklarına ve paketin içeriğine bakıldığında durumun hiç de aile ve toplumun mutluluğu...