Buradasınız
Gebze’de Seminer: Kıdem Tazminatımıza Sahip Çıkalım!

28 Şubatta UİD-DER Gebze Temsilciliğinde “Kıdem Tazminatı Tehlikede, Savunalım Sahip Çıkalım!” konulu bir seminer gerçekleştirildi. Metal, petrokimya, kâğıt, gıda, hizmet gibi pek çok sektörden işçilerin katıldığı etkinlikte, kısa bir süre önce Meclis’e sunulan özel istihdam büroları ile ilgili yasal düzenlemeler ve kıdem tazminatına yönelik saldırılar tartışıldı.
Etkinliğin ilk bölümünde, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Avrupa’da işçilerin mücadelesinden korkan patronların, “sosyal devlet” uygulamaları adı altında işçilere bazı haklar vermek zorunda kaldıkları anlatıldı. O dönem sendikal ve siyasal alanda örgütlü işçi sınıfının mücadelesi güçlüydü. Ancak kapitalist krizlerle kâr oranları düşen patronlar, içinde bulundukları tıkanıklıktan çıkmak için, işçi sınıfının tüm sosyal, ekonomik ve siyasal kazanımlarına saldırmaya başlamışlardı. İşçi sınıfının örgütlülüğünü büyük ölçüde zayıflatan ve kazanılmış haklarımıza bir bir el koymaya başladılar. 1970’lerde başlayan neo-liberal kapitalist saldırılar Türkiye’de 1980 askeri faşist darbesinden sonra Özal ile başladı. İşçi sınıfının elinden alınan hakların son halkasına, işçilerin son kale olarak tabir ettikleri kıdem tazminatını da eklenmek isteniyor.
Kıdem tazminatı hakkımızın tarihine de yer verilen ilk bölümde, kıdem tazminatının ilk olarak 1936 yılında 3008 sayılı iş yasası ile gündeme geldiği, o dönem 5 yıl çalışma ile 15 gün üzerinden kıdem ödendiği anlatıldı. 1975’de 30 güne çıkarılan kıdem tazminatı hakkının, işçiler için iş güvencesi olduğunun altı çizildi. 12 Eylül öncesi kıdem tazminatı tavanının SSK tavanıyla eşdeğer olduğu, şimdi SGK’nın yarısı kadar olduğu ifade edildi. Yani 12 Eylülden bu yana, kıdem tazminatının yarısını el koyan sermaye sınıfı, kıdem tazminatımızı fon tasarısıyla fiilen ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Almanya, Avustralya, İtalya, Arjantin gibi ülkelerden kıdem tazminatı uygulamalarının da örneklendirildiği etkinlikte, özel istihdam bürolarıyla ilgili yasayla birlikte kazanılmış tüm haklarımızı yok edeceği anlatıldı. “Kiralık işçilik en temel hakları dahi olmayan işçi demektir. Kiralık işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, sosyal güvenlik hakkı gibi hakları yok edilecektir” denildi.
Etkinliğin ikinci bölümünde, kıdem tazminatına yönelik saldırıların fabrikalarında nasıl tartışıldığını anlatan işçilerin örnekleriyle, canlı tartışmalar yaşandı. Bir metal işçisi, “emeklilik yaşını yükselttikleri yasa, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği depremin olduğu gün meclisten geçirildi. Bugün de kıdem tazminatımızı elimizden almak istiyorlar. Ama Türkiye’de öyle bir gündem var ki, işçilerin kafasını o kadar karıştırıyorlar ki, bu saldırı hak ettiği tepkiyle karşılık bulamıyor” dedi. Bir başka metal işçisi, kıdem tazminatına yönelik saldırılara karşı yapılan eylemlerde işçilerin birliğinin sağlanamadığını, işçilerin oy verdikleri partiler temelinde bölündüğünü, bu algıyı kırmak gerektiğini ifade etti. Bir petro-kimya işçisi, mevcut durumda işçilerin ücretli köle gibi görüldüğünü, özel istihdam büroları yasasıyla işçi haklarının yok sayıldığını ifade etti. Bir metal işçisi, “şu an yaşanan bir savaş var. Ama hükümet gözünü işçilerin haklarına dikmiş durumda. Savaş koşullarında neden kıdem tazminatı fona devredilmek isteniyor?” dedi.
İşçilerin haklarının ne olacağını patronlar ile işçi sınıfı arasındaki güç dengesi belirler. İşçi sınıfı ne kadar örgütlüyse o kadar haklarını savunur, korur ve geliştirir. İşçi sınıfının örgütlülük düzeyi zayıfladıkça, yani güç dengesi patronlar lehine değiştikçe, patronlar işçi sınıfının haklarına daha fazla saldırıyorlar. Amaçları işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlerini zayıflatarak ortadan kaldırmak, işçileri yalnızlaştırmak, itaatkâr ve kanaatkâr kölelere dönüştürmektir. Bu koşullar altında, örgütlü ve bilinçli işçilere düşen görev, en başta “bu yasalarla bir şey yapılamıyor” diyen sendikacıları mücadeleye zorlamak, işçilerin tepkisinin sistem içinde yok edilmesine engel olmak ve işçilerin kendilerini bir sınıf olarak görmesini sağlamaktır. Patronlar bizleri bir sınıf olarak görüp, sınıfımızın kazanılmış haklarına tüm güçleriyle saldırıyorlar. Unutmayalım ki, bu saldırılara son vermenin tek yolu bir sınıf olduğunun farkına varan işçi sınıfının örgütlü ve bilinçli mücadele etmesinden geçer.
Son Eklenenler
- Artık eski kuşak bir işçi olarak, gençliğimde başımdan geçen bir olayı anlatacağım. Yıllar evvel “iş kazası” nedeniyle biri ağır iki ayrı ameliyat olmuştum. Sonrasında bir buçuk seneye yakın yatalak kalmıştım. Bu sürenin 7 ayını evde geçirmiştim....
- UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılan bir engelli arkadaşımız, dünyada 1 milyar engelli olduğunu söyledi. Bu rakam 8 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 12,5’ine denk geliyor. Yani her 8 kişiden biri engelli! TÜİK verilerine göre de Türkiye’de en az 10 milyon...
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...