Buradasınız
Nehirleri Aşa Aşa: İşçi Sınıfının Şairi Hasan Hüseyin
Ankara’dan genç işçi-öğrenciler
Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1927 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde yoksul bir yaşamın içine doğar. Babası ve annesi emekçi insanlardır. Daha ilkokula başlamadan ekmek kavgasının içinde bulur kendini: “Arttı kaşık / bir eklendi / mutlu günlerin dışında / ekmek kavgasının içinde doğdum” diyerek anlatır yıllar sonra bir şiirinde o günlerini. Küçük yaşlarından itibaren çeşitli işlerde çalışır. Babası okulda hademedir. Evde geçirdikleri zamanlarda Hasan Hüseyin’e okuma-yazma öğretir. İlkokula giderken terzi çıraklığı yapar. Bu yıllarda müzik, resim ve şiir yeteneği kendini belli etmeye başlar. 1940’lı yıllarda Serhan takma adıyla şiirler yazar.
Liseyi Adana’da okur. Bu dönemde okuduğu kitaplar ve öğretmenleri politik görüşlerinin oluşmasında etkili olur. Ardından Gazi Eğitim Fakültesine yazılır. 1950 yılında okulu bitirir, öğretmenliğe başlar. Çeşitli sürgünlerden sonra, Maraş’ın Göksun ilçesinde öğretmenliğe devam ederken 15 Mart 1951’de evi basılıp, tutuklanır. TCK’nın 141-142. maddelerine karşı yapılan eylemlere katılmaktan yargılanır. Şiirleri, oyunları, notları ve kitapları yok edilir. 7 ay 25 gün ağır hapis cezası alır. Öğretmenlik hakkı elinden alınır. Hapisten çıktığında bir türlü iş bulamaz. Uzun aramalardan sonra Karayollarında işe girer ancak politik fikirleri ve hapislik durumu öğrenildiğinde çok kısa sürede işten kovulur. Sivas’a döner. Burada yaptığı resimleri satarak, arzuhalcilik, tabelacılık gibi çeşitli işler yaparak ekmek parasını kazanır. Çeşitli dergilere gülmeceler yazar. O yılları kendisi şöyle anlatır: “1958’lerde Gürün’deydim. Hiçbir belirli işim, bir sıfatım yoktu. Almışlardı elimden. Asker ve köylü sigarası içiyor, yayımlanmayacağını bile bile şiirler ve hikâyeler yazıyor, köylülerin ve yoksul halkın dertleri ve davalarıyla ilgileniyor, ekmeği ekmeğe katık ederek yaşamaya çalışıyordum.”[i]İş bulma umuduyla önce İstanbul’a oradan da Ankara’ya taşınır. 1960 yılında Akis dergisinde düzeltmen olarak çalışmaya başlar.
1963’te İstanbul, İstinye’de Kavel Kablo Fabrikası işçileri ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere karşı direnişe çıkarlar. O dönemdeki yasalara göre grev yasaktır. Ancak Kavel işçilerinin mücadelesi yasağı deler, hükümet grevi yasal bir hak olarak tanımak zorunda kalır. Hasan Hüseyin, Kavel işçilerinin bu şanlı mücadelesini şu dizelerle selamlar:
İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim.
Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada,
Güneşe karışmadıkça etim
Kavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.
Böylece ilk şiir kitabı Kavel yayımlanır ve Hasan Hüseyin ömrü boyunca ezilenlerin, mücadele edenlerin türküsünü söylemeye devam eder. “İnsan Pazarı” gibi şiirleriyle işçilerin-emekçilerin çileli yaşamlarını anlatır. O işçi sınıfının, acılarını, sevinçlerini, hüzünlerini yürekten hisseder ve yaşar. Sanatını ezilenlerin sesi olarak kullanır. İnsanın ve insanlığa ait olan değerlerin sömürüldüğü, istismar edildiği kapitalist sömürü düzenine karşı kavgası hiç bitmez. İşsizliği, açlığı, sefaleti, toplumsal eşitsizlikleri ve adaletsizliği doğuran kapitalist sömürü düzeninin muhakkak değişmesi gerektiğine inanır. “Bıçak Kemikte” şiiriyle bu düzeni değiştirecek olan emekçilere şöyle seslenir:
Üretensin, yaratansın, yürütensin dağları
Bakma öyle kilit kilit, duvar duvar
Yetsin artık bu susku
Bıçak kemikte!
Anasın boynun bükük
Babasın kolun kırık
Oğullar kan içinde
Kaldır artık başını
«kalsın benim dâvam dîvana kalsın» demiş ozan
O dîvan sensin artık
Bıçak kemikte!
1964 yılında kendisi gibi öğretmen olan eşi Azime Karabulut ile evlenir. Yaşamın tüm zorluklarına birlikte karşı dururlar Azime Hanımla. Hayatı sürgünlerle, işsizlikle, yoksullukla geçen Hasan Hüseyin, yaşamdan yana sevincini ve umudunu hiçbir zaman yitirmez ve dizelerine taşır yaşamın güzelliğini.
Hasan Hüseyin Türkiye İşçi Partisi’nin etkin bir üyesidir. 1965 ve 73 seçimlerinde milletvekili adayı olur. Türkiye Gazeteciler Sendikasına da üyedir. Basın-İş Sendikasında yöneticilik yapar. 1966 yılında basılan Kızılırmak isimli şiir kitabı dolayısıyla tutuklanır. 30 Ocak 1967’de 3 yıl ağır hapis cezasına ve sürgüne mahkûm edilir. Daha sonra karar bozulur. 1973’te yayımlanan kitabı Acıyı Bal Eyledik’te inandığı mücadeleden yılmayışını yine şiirleriyle anlatır.
Ezilen ve sömürülen dünya halklarının sesini de şiirlerine taşır Hasan Hüseyin. Şiirleriyle dünyanın dört bir yanındaki devrimcilere, mücadeleci emekçi kardeşlerine dayanışma duygularını iletir.
İster Çin’de yaşasın ister Afrika’nın taa güneyinde
Vurulmuşsa zincire insanlık kavgasında
İster tamburalı tüfek tutsun elinde ister ok ister balta
O benim kardeşimdir o benim yoldaşımdır yanı başımda
Hasan Hüseyin şiir dışında, geçimini sağlamak için mizahi hikâyeler ve çocuk kitapları da yazıyordu. Ama şiir Hasan Hüseyin’in hayatında farklı bir yere sahipti. Deli bir ırmağın coşkunluğuna benzettiği duygularını ancak şiirlerinde ifade edebiliyordu. Hasan Hüseyin şiir anlayışını şöyle dile getiriyordu: “Yıllardır yazar, çizer, söylerim: Bilineni bilinmeze, görüneni görünmeze, duyulanı duyulmaza, kısacası somutu soyuta itme değildir şiirin işi. Tam tersi: Bilinmezi bilinir, görünmezi görünür, duyulmazı duyulur, duyumsanmazı duyumsanır, algılanmazı algılanabilir yapmaktır.”[ii] Ona göre şiir, cılız olduğu zaman hiçbir işe yaramaz. Ancak güçlü olduğu zaman soygun çarkı ve sömürüyü dize getirir.
Yaşanan karanlık dönemlere, burjuvazinin saldırılarına, işçi sınıfına sınıfa ve sosyalistlere karşı uygulanan baskılara da yer verir şiirlerinde, öfkesini haykırır. Zalimlerin zulmünün sonsuza dek sürmeyeceğini, yarınların; sömürücülerin, zalimlerin değil boyun eğmeyen insanlığın olacağını anlatır.
Yoktu yarınları onların
Çünkü onlar
Suç taşıyan sandık gibi
Karanlıktılar
Hasan Hüseyin karanlığa karşı umutlu ve dirençlidir. “Kara gün Dostu” şiiriyle karanlık dönemlerde şiirin umut veren, direnç veren gücünü şöyle anlatır:
Göz gözü görmez olmuş
Tek bir ışık bile yok
Yürek bir yaralı şahindir
Döner boşlukta
Belki bir şiir
Bir şiir kırıntısı
Çalar kapımızı umutsuz karanlıkta
Yoklar yüreğimizi
Eğilir yaramıza
Dağıtır korkumuzu...
Hasan Hüseyin’in işçi sınıfının büyük ozanı Nâzım Hikmet’e karşı sevgisi sonsuzdur. Ustası olarak gördüğü Nâzım’ı unutmaz, Haziranda Ölmek Zor şiirinde ustasını anar:
Bir kırmızı gül dalı
Eğilmiş üzerine
Okşar yanan alnını
Bir kırmızı gül dalı
Nâzım ustanın
1977 yılında annesini kaybeder. Annesinin ölümünden bir yıl sonra çok sevdiği dostu Bedrettin Cömert vurulur. 1981 yılında babasını da kaybeden Hasan Hüseyin’in üzüntüsü, “Acılara Tutunmak” kitabında dile gelir. “Konuşamıyor musun? Konuş öyleyse!.. Sesin yok mu? Seslen öyleyse!.. Elin kolun yok mu? Kımıldat öyleyse!.. Al eline kağıt-kalem, yaz derdini çarşaf çarşaf.” Hasan Hüseyin için derdini anlatmanın en iyi yolu şiirdir. Ona derin üzüntüler veren kayıplarından sonra da şiirler yazmaya, acılarını-sevinçlerini anlatmaya, bozuk düzeni eleştirmeye, mücadele etmeye devam eder. “Borçlu” şiiriyle seslenir insanlara:
Borçlusun sen her şeye
Gözdeki ışıltıya
Alındaki çizgiye
Eldeki şaşkınlığa
Borçlusun her şeye
Kardeşim
Yaşamın kendisine
Hasan Hüseyin Korkmazgil 1983 yılında beyin kanaması geçirir. 3 ay yoğun bakımda kalır. 26 Şubat 1984’te yaşama gözlerini yumar. Geride zorluklar ve mücadelelerle dolu yaşam öyküsü, emek ve umut şiirleri kalır. O ezilenlerin, sömürülenlerin, yoksul halkın sesini şiirlerine taşıyan mücadeleci bir şair olarak yazıldı tarihin sayfalarına.
Tarih, haksızlığın olduğu bir yerde ona karşı mücadele edenlerin de olacağını her seferinde kanıtlamıştır. Ancak zordur insanlığın büyük kurtuluşu için mücadele etmek. İnanç ve sabır gerektirir. Hasan Hüseyin’in dediği gibi; mücadele edip ter akıtanların yolu engellerle doludur. Engelleri sabırla aşarak ancak hedefe ulaşılabilir. Faşist baskı dönemleri sermaye sınıfının işçi sınıfının mücadelesinin önüne engeller koyduğu dönemlerdir. Bugün de böyle bir dönemden geçiyoruz. İnancımızı ve umudumuzu yitirmeden, sabırla mücadele ederek getireceğiz aydınlık yarınları!
Sömürüsüz, savaşsız, barış dolu yarınlar için mücadele edenlere Hasan Hüseyin “Yolcu” şiiriyle sesleniyor:
Gitmek
Nehirlerle yan yana
Gitmek
Nehirler gibi zor
Nehirler gibi çetin
Nehirler gibi umutlu
Gitmek
Nehirlerden de öteye
Oraya
Taaa oraya
O büyük kurtuluşa
Yüreğim
Yaralı kuşum
Topla ve aç kanatlarını!..
- Yaşamak En Güzel Şey Olacak
- Bıkmadan Söyle Sen Aynı Şarkıyı
- Yeter
- Perfetti Önünde Direniş Ağacı
- Umuda Yürüyenler
- Uzaklara
- Yürüyor İşçi
- Gazze
- Hayaller, Bıçaklar, Abdullah El Hamuud
- Unutma
- Sevdayı Taşımak
- Haydi, Sen de Gel!
- Küfe
- Yüreğim
- O Gün
- Ayağa Kalkacağım!
- Yıkılmalı Bu Düzen
- Umut Vardiyası
- Ver Elini
- Mücadele Etmek Gerek
Son Eklenenler
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...
- Kemal Türkler… DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in unutulmaz önderi… Dürüst, namuslu ve yüreği işçi sınıfından yana atan bir sendikacı… Katledilişinin 44. yıldönümünde büyük işçi önderi Kemal Türkler'i saygıyla anıyoruz.