Buradasınız
“Akbili Olmayan Binmesin, Bende Akbil Yok”
Kartal’dan bir işçi
Pazar günü saat 11.50. Derneğimiz UİD-DER’in Sarıgazi temsilciliğindeki “Uzayan Çalışma Saatleri, Kısalan Yaşamlar” seminerine gitmek için durakta otobüs bekliyorum.
Yeşil renkli körüklü otobüs ta uzaktan göründü. Durakta otobüsün bir an önce gelmesini bekleyen kalabalık hareketleniyor. Çünkü ikinci otobüs 40 dakika sonra gelecek. Otobüs durdu. Şoför ön kapıyı açıp ayağa kalktı: “Akbilim yok, Akbili olmayan binmesin” diye bağırmaya başladı.
Otobüsün ön kapısında en az yüz insan vardı. Çocuklar ve bebek arabaları hariç. Ben ön kapıya yakınım ve hem şoförü rahat duyuyorum hem de yerdeki insanları. Bebek arabasını orta kapıya yanaştırmış genç bir kadın, hem otobüsün kapısına vurarak hem de bağırarak şoförün orta kapıyı açmasını istiyordu. Şoför kadına doğru bakarak “olmaz hanım olmaz, orta kapıları açarsam Akbili olmayanlar da biner, açmam açmam!” dedi. O anda otobüse binmeye çalışan bir kadın “kardeşim açsana kapıyı, hiç bebek arabası ön kapıdan sığar mı?” diyerek şoförün orta kapıyı açmasını istedi. Şoför el kol hareketiyle “olmaz dedim ya hanım, Akbilim yok dedim size” diye cevap verdi.
O sırada ben de otobüse binebildim. Kalabalık nedeniyle elimi cebime atıp kartımı çıkaramıyordum ki şoför “ben Akbili olmayan binmesin diye sabahtan beri bağırıyorum, in aşağı, yolu kapatma” diyerek bana da çıkıştı. Ben de “kaptan benim ücretsiz kartım var, merak etme çıkartıyorum, bak kartımı okuttum bile. Benim ücretsiz kartım var. Ama asıl olması gereken bütün herkesin ulaşımdan ücretsiz yararlanmasıdır. Otobüslerin her şeyi bizim vergilerimizle karşılanıyor. Senin maaşın da bizim vergilerimizden ödeniyor. Ayrıca niye birde Akbil için her ay 120 lira ödüyoruz?” diye çıkıştım. Sıkışıklıktan yüzünü göremediğim biri “nerde o günler, keşke öyle olsa” dedi.
Ben otobüsün içindeki insanlara bakıyorum. Ama bir ölüm sessizliği var. Sanki herkes kör ve sağır gibiydi. O sırada şoför ön kapıyı kapatıp hareket etti. Otobüse binemeyenlerin çoğu el kol hareketi ile otobüse doğru bakıyordu.
Şoför başını sağa sola çeviriyor, dikiz aynasından bakıyor, yüksek sesle kendi kendine konuşuyormuş gibi, “bu otobüs suyla çalışmıyor, sen verme, o vermesin, bu vermesin, peki İETT nasıl ayakta kalacak, nasıl kazanacak?” diye söyleniyordu. Ben de “kaptan bu otobüstekiler senin gibi işçiler. Tuzdan gaza her şey için vergi ödüyoruz. Bizim ödediğimiz vergilerle alınan her şeyden ücretsiz yararlanma hakkımız olmalı. Tüm İETT şoförleri Akbil bastırıp para almayı reddetmeliler. Siz şoförler işçi emekçi insanların Akbili yok diye 25 kuruşuna göz dikeceğinize ücretinize daha fazla zam isteyin” dedim. Bizim şoför hemen yanında olduğum için benin konuştuklarımı duyuyordu. Ama ne benim ücretsiz ulaşımı savunmam, ne o kadının bebekli kadını düşünerek söyledikleri ne de “nerde o günler” diyen adamın söyledikleri şoförde bir etki uyandırdı.
Dernekte yapılacak semineri düşünüyorum. “Uzayan Çalışma Saatleri, Kısalan Yaşamlar.” Bugün günlerden Pazar, ben etkinliğe gidiyorum. İşçiler ve ailelerinin yaşamlarını çok yakıcı bir şekilde ilgilendiren bir konu. Gelen işçiler öğrenecekler. Bizim şoförle konuşmayı sürdürmek için “kaptan bugün Pazar, havalar da iyice ısındı. Siz bu Pazar günü eşinizle, çocuklarınızla gezmeye gitmek istemez miydiniz? Siz günde kaç saat çalışıyorsunuz” diye sordum. Bizim şoför aynadan bana bakarak “Boş ver. Millet bizim çok maaş aldığımızı sanıyor. Söylesem ne olacak? Mesai yapmasam hiç yetmiyor” dedi. Ben de “evet, kaptan bütün işçilerin ücreti yetmiyor. Mesai, mesai derken ne kendimize ne ailemize ne de dostlarımıza zaman ayırabiliyoruz” dedim. Benim ineceğim durağa gelmiştik. Şoföre “kaptan sana kolay gelsin” dedim. Ve otobüsten indim. Bir otobüse daha binerek derneğe gittim.
Dernekteki seminer boyunca bir taraftan görüntüleri ve anlatılanları dinliyordum, bir taraftan da otobüste olanlar gözümüm önünden gitmiyordu. Seminerde kadınlı erkekli işçiler ve çocukları vardı. “Uzayan Çalışma Saatleri, Kısalan Yaşamlar”ın ne demek olduğunu bu işçi kardeşlerim ve derneğimizin diğer şubelerinde seminere katılanlar öğreniyor ve hakları için mücadele veriyorlar. Evet, bugün milyonlarca işçi ya umutsuz ya da tek başına kurtulacağını zannediyor. Ya da “nerde o günler, keşke olsa” demekle yetiniyor. Bugüne kadar egemenler emekçilere hiçbir şeyi durup dururken vermediler. Biz işçiler ulaşım, daha yüksek ücret ve serbest zaman hakkını örgütlü mücadele vermeden kazanamayız. Umutsuz olmaya gerek yok, umutsuzluğun panzehiri örgütlü olmaktır ve örgütlü işçiler yaşamı değiştirmesini bilirler.
Son Eklenenler
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...