Buradasınız
Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
Ankara’dan iş güvenliği uzmanları

12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar anlamına gelen çocuk işgücü bugün birçok sektörde kullanılıyor. Tarımdan inşaata, madenden küçük atölyelere, tamirhanelerden yol çalışmalarına kadar çocuk işçilikle her yerde karşılaşıyoruz. TÜİK verilerine göre 2024 yılında Türkiye’de 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı %24,9 oldu. Yani 15-17 yaş aralığında 970 bin çocuk işçi bulunuyor. Oysa İSİG Meclisi’nin araştırmalarına göre Türkiye’de çocuk işçi sayısı 3 milyona ulaştı. Bu da 15 yaş altı çocuk işçi sayısının büyüklüğüne ilişkin fikir veriyor.
Kanunen yasak olmasına rağmen 15 yaş üzerindeki çocuklar kimya, ağır metal gibi tehlikeli işlerde çalıştırılıyorlar. Tehlikeli koşullarda çalışan çocuklar patronların kâr hırsı yüzünden iş cinayetlerine kurban gidiyorlar. Hem tecrübesiz hem de güç olarak yeterli olmayan çocuklar sağlıksız ve güvencesiz ortamlarda, gözetmenleri olmadan çalışmaya mecbur bırakılıyor. Bütün bunların sonucunda iş cinayetleri kaçınılmaz oluyor. İSİG Meclisinin verilerine göre 2024 yılında çocuk işçi cinayetleri rekoru kırıldı. En az 1897 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirirken bunların 71’i çocuktu. 2013 ile 2024 yılları arasında ise 742 çocuk ve 2728 genç (19-25 yaş arası) iş cinayetlerine kurban gitti.
Çocuk işçilik, sermayenin ihtiyaçlarına göre yaygınlaştırılıyor. Çocuk işçilik yasak olmasına rağmen MESEM sistemi ile birlikte çıraklık, stajyerlik, kursiyerlik adı altında çocuk işçi sömürüsü meşrulaştırılıyor. Haftada 4 gün işe, 1 gün okula giden çocuk işçilerin ellerine ise bugünün ekonomik koşullarında harçlık bile denemeyecek “ücretler” geçiyor. Üstelik bu “ücretler” de İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor. Yani patronların cebinden hiç bir şey çıkmıyor. Aldıkları maaşlarla geçinemeyen, çocuklarının meslek sahibi olmasını isteyen işçi aileleri çocuklarını MESEM’e gönderiyor. MESEM bünyesindeki çocuklar çoğunlukla angarya işlere, aşağılanmaya, baskı ve ağır iş yükü altında ezilmeye maruz bırakılıyorlar. Son bir yılda MESEM’e kayıtlı 336 çocuk iş kazası geçirdi. Bugüne kadar MESEM’lerde 12 çocuk işçi iş cinayetinde öldü. Çalıştığımız fabrikalarda MESEM’li çocuk işçilere denk geliyoruz. Diğer işçilere olduğu gibi bu çocuklara da Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) malzemelerini bile çok görüyorlar. Kendilerine hiç bir maliyeti olmayan, üstüne üstlük her işe koştukları çocuklara üç kuruşluk koruyucu malzemeyi vermemeyi kâr sayıyorlar. Oysa 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre patronlar çırak, stajyer, kursiyer fark etmeksizin çalışan her işçinin, gerekli koruyucu ekipmanlarını vermekle yükümlüdür.
Sermaye için ucuz hatta bedava ve örgütsüz işçiler vazgeçilmezdir. MESEM’i “eğitim ve üretimin iç içe geçtiği bir model” diye pazarlarken aslında ucuz olan çocuk işçiliğin yayılması ve kalıcı hale gelmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, yaptığı bir konuşmada “Türkiye’nin dünyada daha güçlü olabilmesi için güçlü bir mesleki eğitime ihtiyacı var. Mesleki eğitimi sadece ara eleman değil, ana unsur olarak değerlendirmek gerekir” diyor. Bakan Yılmaz aslında mesleki eğitim derken çocuk işçi sömürüsünü kalıcılaştırmaktan bahsediyor. Çünkü 4 gün iş 1 gün “eğitim” ile çocuklarımız patronlara kâr kaynağı haline getiriliyor.
Siyasi iktidar çocukları güvencesiz, savunmasız ve bedava işgücü olarak sunarak patronları palazlandırıyor. Denetimler de olmayınca patronların tam da istedikleri gibi dikensiz gül bahçesi oluşturuluyor. İş cinayetlerindeki cezasızlık politikası ise patronların vurdumduymazlığını besliyor. Çocuk işçilerin emeği ve yaşamı sermayeye peşkeş çekiliyor. Şimdi de çocuk işgücü sömürüsünü yaygınlaştırmak için MESEM uygulamasını lise düzeyinden ortaokul düzeyine çekmeye çalışıyorlar. Yani mesleki ve teknik ortaokulların kurulduğu, çocuk işçilik yaşının 14’ten 10’a kadar indiği bir ortam hazırlıyorlar. Hatta Organize Sanayi Bölgelerinin içerisine yatılı meslek liseleri yapmak gibi projeler de hayata geçirilmeyi bekliyor.
Kapitalizmde çocuk işçi sömürüsü bitmez. Kârlarına kâr katmak isteyen patronlar çocuklarımızın kanı, canı üzerinden büyürler. Bu nedenle çocuk işçilikle mücadele ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin büyümesi ile mümkün olabilir. Çocuklarımızın geleceğini, iyi bir hayat sürmesini istiyorsak kapitalizme karşı mücadele etmeliyiz.
- İşyerinde Gelen Ölümler
- Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
Son Eklenenler
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin 45. yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde eylemler gerçekleştirildi. Yapılan eylemlerde darbe rejimi ve onun günümüzdeki etkileri protesto edildi. İstanbul’da 78’liler Girişimi öncülüğünde Taksim Kazancı Yokuşunda...
- “Bırak seni başkaları övsün” diye bir söz vardır. Bir de işçi sınıfının ve insanlığın sömürüye karşı yürüttüğü mücadeleyi tarif eden başka bir ifade vardır: “Sen sadece doğru yolda yürü. Sabırla, emekle, alın teriyle ilerle. Bir gün başkaları da...
- Metal işkolunda Türk Metal, Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarıyla metal patronlarını temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2025-2027 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu sözleşme, 250’...
- Ankara’da bulunan Tapeten Mensucat’ta Teksif Sendikasında örgütlenen işçiler, işverenin TİS masasına oturmayı reddetmesi üzerine 4 Eylülde greve çıkmışlardı. UİD-DER üyesi işçiler olarak grevlerinin 8. gününde Tapeten işçilerini ziyaret ettik.
- Yaşadığımız topraklarda 12 Eylül 1980’de bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbeciler ülkedeki kaosu ve kardeş kavgasını bitirmek için darbe yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Oysa asıl amaç işçi sınıfına ve örgütlerine darbe vurmaktı.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik her geçen gün dozunu artırdığı saldırılara karşı protestolar sürüyor. 2 Eylülde CHP İstanbul il örgütüne kayyum atanmasının ardından başlayan protestolarda emekçiler rejimin baskılarına biat...
- Nepal’de hükûmetin 4 Eylülde Facebook, X (Twitter), YouTube ve benzeri 26 platformu erişime kapatma kararı, gençlerin öncülüğünde işçi ve emekçilerin de katıldığı geniş protestoları tetikledi. Ülkede artan yoksulluk ve yolsuzluk karşısında biriken...
- Trump yönetimi işçi düşmanı ekonomi politikalarını, göçmenlere karşı saldırılarını, emperyalist savaşı körüklemeyi, Siyonist İsrail devletini desteklemeyi sürdürüyor. Emperyalist savaşın baş aktörü olarak Gazze’de yapılan soykırımı açık şekilde...
- İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikasında çalışan işçiler, 2025’in ilk aylarında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu şubede örgütlendiler. Şirket, sendikanın yetkisine itiraz ederken toplu iş sözleşmesi sürecinde de “sıfır zam” dayatmasında...
- Tanıdık birilerinden söz ederken “bizim Ahmet”, “bizim Ayşe” deriz. Bazen tarafını anlatırken “bizim takım”, “bizim parti” deriz. Hatta bazen hangi kimlik ve inançtan olduğunu tarif ederken de biz deriz. Gelin bu konunun üzerine duralım biraz. Biz...
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”