Buradasınız
Faşizm denince…
Gebze’den bir işçi
17 Eylül günü “Olağanüstü Burjuva Rejimler ve Faşizm” konulu sunumun yapılacağı UİD-DER’e sunum saatinden yarım saat önce gittim. Gittiğimde dernekte bir işçi kalabalığı ile karşılaştım. Sunuma yönelik hazırlıklar dikkatimi çekti. Kitap standı hazırlanmıştı. Aralarda ihtiyaçlarımızı karşılamamız için çay ve sandviçlerin satıldığı reyonlar bulunuyordu. Titizlikle hazırlanmış bir çalışma olduğu hemen göze çarpıyordu. Kalabalığın arasına karıştım. Sabah sunumdan önce işçi arkadaşlarla yaptığımız sohbet keyifli ve samimi geçti.
Program saatinde hepimiz yerimizi aldık, nasıl bir program olacağını herkes gibi ben de merak ediyordum. Program sınıf mücadelesinde kaybettiklerimizin anısına saygı duruşu ile başladı. Slayt gösterimi eşliğinde yapılan sunumun arasında yer alan şarkılar, marşlar ve şiirler bize bambaşka duygular yaşattı. Öğrendiklerimizi hissetmemizi ve anlamamızı sağladı.
Olağanüstü burjuva rejimler neydi? Hangi ekonomik ve siyasal politikaların ürünüydü? Burjuvazi neden bu rejimlere başvurmuştu?
Bazı faşizm örnekleriyle beraber, örneğin Almanya, İtalya, İspanya, Şili, Portekiz, Yunanistan ve Türkiye’de yaşanan olağanüstü burjuva rejimlerin karakterlerinin faşizm olduğu; burjuvazinin bu olağanüstü rejime neden ihtiyaç duyduğu; faşizmin nasıl iktidara geldiği ve tekrar yerini nasıl parlamenter işleyişe bıraktığı temel olarak anlatıldı.
Faşizm iktidara durup dururken gelmiyordu. İşçi sınıfının mücadelesinin yükseldiği ve burjuvazinin ekonomik ve siyasi açıdan girdiği derin krizin yarattığı devrimci durumlara burjuvazinin karşı-devrimci yanıtıydı söz konusu olan. İşçi sınıfını devrime taşıyacak bir devrimci önderliğin olmadığı koşullarda, devrimci durumlar devrimle sonuçlanamıyor ve faşizmle eziliyordu.
Faşizm işçi sınıfı için kazanılmış tüm haklarının gaspı demekti. İş saatlerinin uzaması, ücretlerin düşürülmesi, ikramiye ve tüm sosyal hakların kalkması, sendikaların kapatılması, işçi sınıfının siyasal örgüt ve partilerinin dağıtılması demekti. Faşizm, gözaltılar, işkenceler, mahkemeler, hücreler, sürgünler demekti. Faşizm, burjuvazinin sömürü düzeni için devrimci bir tehdit olan bilinçli ve örgütlü işçi sınıfının ezilmesi, moral açıdan çökertilmesi ve siyasi olarak tasfiyesi demekti. Ve bütün bunlar sonucunda eski devrimci kuşağın umudunu yitirmesi ve korkuyla sindirilmiş, mücadele tarihini bilmeyen genç işçi nesilleri demekti.
Sunumu izledikten sonra daha iyi anladım ki mücadele tarihimiz bize açıkça şunu gösteriyor: bugün için faşizm tehlikesi hiç de geçmişte kalmış bir tehlike değildir. Burjuvazinin ekonomik ve siyasi krizleri birikimli bir biçimde artarak devam ediyor. Bugün her ne kadar yenilmez görünmeye çalışsa da önümüzdeki dönemde sınıf mücadelesinin yükselme tehlikesine karşı şimdiden gerici yasalarını dünyanın her yerinde meclislerinden geçiriyor. Burjuvazi çok iyi bilmektedir ki işçi sınıfı elbet karşısına dikilecek ve bu sömürü düzenini yıkmaya girişecek. Bundan dolayı da şimdiden karşı-devrimci hazırlıklarını yapıyor. Tüm bunlardan çıkarmamız gereken ders, işçi sınıfı enternasyonalist devrimci bir önderliğe sahip olmadığında geçmişte yaşanan örneklerin de gösterdiği gibi, sermayenin karşı-devrimci saldırılarına maruz kalarak ezilecek ve uzun yıllar başı önde kalacaktır.
UİD-DER’in böyle bir konuyu seçmesi ve işçi sınıfının mücadele tarihini, faşizmi yaşamış bu toprakların tarihsel hafızadan yoksun genç işçilerine çeşitli örneklerle, ayrıntılı ve titiz bir çalışmayla taşımaya çalışması oldukça önemli. Önümüzdeki dönemin sınıf mücadelesinin yükseleceği bir dönem olduğu da göz önüne alındığında, girişeceğimiz mücadelelerde aynı hatalara düşmemek için bu tarihi dersleri şimdiden iyi kavramanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Ayrıca derneğin bu konuya verdiği önem sınıf mücadelesindeki net tavrını da açıkça ortaya koymaktadır.
Yaşasın Uluslararası İşçi Dayanışması!
Faşizme Karşı Sınıf Cephesi!
Tersanede Cinayet
Son Eklenenler
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.
- Almanya'da Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı...
- Gebze Plastikçiler OSB'de bulunan Chinatool Otomotiv’de grevin 4. gününde, Kocaeli Çayırova'daki Green Transfo Energy'de ise grevin 51. gününde anlaşma sağlandı.
- İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgede bulunan Digel Tekstil’de işçiler, düşük ücret zammına tepki gösterdiler ve hakları için sendikalı oldular. Ancak Digel Tekstil patronları işçilerin zam talebini duymazlıktan geldi, sendika haklarını yok saydı...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarında çalışan işçiler, 10 Şubatta özelleştirmeye karşı Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. 13 Şubatta Hazine ve Maliye Bakanlığı...
- 13 Şubat 2024’te Erzincan İliç’te SSR Mining ve ortağı Çalık Grubunun tarafından işletilen Çöpler Altın Madeninde siyanürlü toprak kaymış, 9 işçi toprak altında kalmış, cenazelerine aylarca ulaşılamamıştı.
- Antep'te direnişlerin yaygınlaşması, işçilerin ortak eylemler yapması, birlik içinde hareket etmeye yönelmesi ve pek çok örnekte mücadelelerini başarıya ulaştırmaya başlaması üzerine patronlar baskılarını arttırdı. Gaziantep Valiliği ise 13 Şubatta...
- Soma, Ermenek, Amasra, İliç madenci katliamları, Çorlu tren katliamı, Elazığ, İzmir, 6 Şubat depremleri, orman yangınları ve sel felaketleri, Hendek havai fişek fabrikası ve Balıkesir mühimmat fabrikası patlamaları, yüzlerce iş cinayeti ve son...
- Yeni yılın ilk günlerinde MÜSİAD toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara “biz sizin daha çok para kazanmanızı istiyoruz” dedi. Patronlar tarafından alkışlanan Bakan, tam da bunu yapıyor, patronların kazanması için...
- Cep telefonu hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl, akıllı telefonun hayatımıza girmesi ve jet hızıyla yayılması ise 10-15 yıl oldu. Bu nedenle akıllı cep telefonumuz 1 saat kapalı kalsa kendimizi adeta nefessiz kalmış hissediyoruz.
- Ankara’dan bir grup UİD-DER’li işçi, “Küçük Kara Balık ve Samed Behrengi” adlı bir video hazırladı. Farklı sektörlerde çalışan, uzun ve yorucu iş saatlerine, vardiya engeline rağmen birlikte öğrenip birlikte üretmek için bir araya gelen işçi...
- Asgari ücrete yüzde 30, kamu emekçilerine yüzde 11,54 ve emeklilere yüzde 15,75 oranında sefalet zammı dayatılmasının ardından Antep’te bulunan tekstil patronları da ücret artışlarını sefalet düzeyinde tuttu. Şubat ayına girilmesiyle belli olan...