Buradasınız
İŞKUR Patronların Hizmetinde!
İŞKUR’un 2022 faaliyet raporuna göre geçtiğimiz yıl 1 milyon 378 bin 516 kişinin istihdamına aracılık etmiş. Aynı raporda mesleki eğitim kursları ve işbaşı eğitim programlarından toplam 167 bin 119 işçinin “yararlandığı” belirtiliyor. İktidar sözcüleri İŞKUR’un milyonlarca işçiye pek çok olanaklar sunduğunu, devletin işçileri koruduğunu iddia ediyorlar. Peki, gerçekten böyle mi? İŞKUR işçilere mi hizmet ediyor, patronlara mı?
İŞKUR mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim programları üzerinden patronları “maliyete katlanmaktan” kurtararak 3 ilâ 6 ay boyunca işgücü sağlıyor. Geleceğin meslekleri olarak belirlenen mesleklerde bu süre 9 aya kadar çıkabiliyor. İşçi bu programlardan birinde iş bulabildiğinde mevcut ekonomik kriz şartlarında hiç düşünmeden işe başlıyor. Ancak iş bulma veya meslek edinebilme umuduyla başlayan serüven, ölümü gösterip sıtmaya razı eder hale bürünüyor.
Çalıştıkları gün başına İŞKUR’dan ödeme alan işçiler, asgari ücret ve altında bir ücretle, üstelik emeklilik sigorta primi ödenmeksizin çalışmaya mahkûm ediliyor. İşçilere sadece iş kazası ve sağlık primi ödeniyor. İşçi eğer açıktan okuyorsa, yani öğrenci olarak görünüyorsa aldığı ücret asgari ücretin bile altında oluyor. İŞKUR bu ödemeleri işsizlik fonundan yapıyor. Programdan yararlanan işverenlere katılımcıların en az yüzde 70’ini program süresinin en az üç katı boyunca işe alma zorunluluğu getirilmiş olsa da bu durum pratikte pek de öyle olmuyor. İşçiler, şayet işveren “beğenirse” kadroya alınıyorlar. Ama genelde patronların insafına terk edilen işçilerin çoğu sürenin bitiminde işten çıkarılıyor. Onların yerine gelen yeni işçilerle film başa sarılıyor ve patronlar bu sömürü mekanizmasını tepe tepe kullanıyor.
Güya nitelik gerektirmeyen meslekler programın dışında tutuluyor. Ancak bu muğlak ifade patronların her türlü işgücü ihtiyacını bu programlar üzerinden “bedava” karşılamasının önünde engel değil. 15 yıldır sanayinin çeşitli sektörlerinde çalışan bir kadın işçi yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“İşsiz kaldıktan sonra iş arayışına girdim. Koşulları biraz daha iyi olur umuduyla sendikalı bir fabrikaya başvurdum. İnsan Kaynakları işçilerle gruplar halinde görüşüyordu. Benim dâhil olduğum grupla görüşürken deneyimimizi, vardiyalı çalışıp çalışamayacağımızı sordu. Hepsine olumlu yanıt verdik. Bize işe alındığımız ancak İŞKUR’dan görevlilerin geleceği, bazı evrakları doldurmamız gerektiği söylendi. Meseleyi anlamamıştık ama istedikleri evrakları doldurduk. Birkaç gün sonra İŞKUR’dan görevliler gelip bize “işbaşı eğitim programı”nı anlattılar. O zamana kadar kadrolu olarak işe alındığımızı sanırken durumun böyle olmadığını öğrendik. Bize 3,5 ay boyunca emeklilik primimizin ödenmeyeceğini, bırakalım kadrolu olmayı bu işyerinde çalışan bile sayılmayacağımızı, sürenin bitiminde performansımıza göre kadroya alınıp alınmayacağımıza karar vereceklerini söylediler. Üstüne bir de “tehdit” ettiler. İlk bir ay içinde programdan çıkma şansımız varmış, ancak bir ayı geçtikten sonra çıkarsak bir yıl süreyle İŞKUR bize iş bulmadığı gibi varsa işsizlik ödeneğimizi de kesiyormuş. İşe ihtiyacım olduğu için istemeden de olsa kabul ettim. Daha ikinci günde ne iş yapacağımızı öğrenmiştik. Hızlanmak için ise bir haftaya ihtiyacımız vardı. Ben yıllardır sanayide işçilik yapıyorum zaten, bu firmanın da işçiye ihtiyacı var, mecbur alacak. O halde İŞKUR niye araya giriyor anlamadım.”
İŞKUR’un programlarıyla işe giren işçiler günde en fazla 8 saat, haftada 6 gün ve 45 saat çalışabiliyorlar. Yani fazla mesai yapmaları, resmi tatillerde çalışmaları yasak. Ancak pratikte böyle olmuyor. İşveren işçileri istediği gibi çalıştırıyor. Bu sistemi meslek edindirme, mesleki eğitim kursu ya da işbaşı eğitim programı gibi süslü laflarla anlatmak aldatmacadan başka bir şey değil. Sistem dizginsiz bir sömürü mekanizması olarak işliyor ve patronların yasal olmayan uygulamalarına devlet göz yumuyor hatta ön açıyor. İşçiler meslek edindirme görüntüsü altında güvencesiz, örgütsüz, “maliyetsiz” köle gibi çalıştırılıyor.
İŞKUR’un “meslek edindirme” dışındaki programları için de aynı şeyler geçerli. Devletin çeşitli programlarla “istihdam yaratıyoruz” diyerek işe soktuğu işçilerin neredeyse tamamı iş güvencesinden yoksun. Zaten patronların bu programlara yönelmesinin bir nedeni de bu. Zira programların çoğu en fazla 9 aylık sürelerle sınırlandırılmış durumda. İşten çıkartılan işçilere kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı da ödenmiyor. Fakat patronlar için en önemli sebep, İŞKUR’un kiraladığı işçiler bakımından örgütlenme ve sendikalaşma koşullarının bizzat devlet eliyle ortadan kaldırılmış olmasıdır. İşin özü İŞKUR, “istihdam” adı altında bir zamanlar iktidarın “Özel İstihdam Büroları” diyerek allayıp pulladığı “Kölelik Büroları” sisteminin bir benzerini uygulamaktan başka bir şey yapmıyor.
Ne yazık ki bu uygulamalar son derece yaygın. Sistemin “nimetlerinden” faydalanmak isteyen patronlar neredeyse her sektörde bu yola başvuruyor. Tekstil atölyeleri, kreşler, oteller, gıda firmaları, marketler gibi küçük ölçekli işletmelerin yanı sıra, büyük şirketler ve fabrikalar da bu sistemle işçi alıyor. Devlet programların süresini uzatarak patronları bu sisteme teşvik ediyor. Böylece hem istihdam seferberliği diyerek algı oyunlarıyla siyasi rant elde ediyor, hem de yüz binlerce işçiyi kölece çalıştıran sermaye sınıfına yüksek kârlar kazandırıyor.
İŞKUR gerçekliği, mevcut rejimin karakterini ortaya sermesi bakımından son derece çarpıcı bir örnektir. Rejimin işçi düşmanı politikaları ve işçi haklarının nasıl fiilen gasp edildiği ayan beyan ortadadır. Durum o derece vahim ki, sendikalı işyerlerinde bile işverenler bu yönteme başvurabiliyor. Bu aynı zamanda işçi sınıfının örgütsüzlüğünün ne denli yıkıcı sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. Öyleyse rejimin ve sermaye sınıfının saldırılarını püskürtmek için inatla ve sebatla örgütlü mücadeleyi büyütmekten başka seçeneğimiz yok.
Sabırla Anlatırsak Değiştirebiliriz!
“Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- DİSK Asgari Ücret Taleplerini Açıkladı
- Kartal’da Binlerce Emekçi Haykırdı: “İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”
- Önümüzdeki En Büyük Engel Sömürü Düzenidir
- Kanatları Kesik Gençler Ülkesine Yolculuk
- 1-0 Önde Olmak İçin Örgütlü Mücadeleye!
- 2021 Tüm Emekliler Sendikası’ndan Tekirdağ’da Eylem
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Gözaltılara Karşı Eylem
- Kadınlar Şiddete, Eşitsizliğe, Yoksullaştırma Politikalarına Boyun Eğmiyor
- BES Kandırmacası ve İptal Eziyeti
- As Plastik ve Bayraklı Belediyesi İşçilerinden Eylemler
- Polonez Direnişçileri: 100 Gündür Buradayız Kazanmadan Gitmeyiz!
- 5 Kardeş Neden Öldü?
- Esir miyiz?
- Hesap Sormadıkça İş Cinayetleri Devam Edecek!
- Belediye İşçileri Hakları İçin Mücadele Ediyor
- “Şehrin En Güzel Yerindeki Mezar”
- Toplumu Zıvanadan Çıkarttılar
- Ne Kadar Örgütlüysek O Kadar Nefes Alırız
- Bursa’da Gelirde ve Vergide Adalet Eylemi
- Belediye İşçileri ve Sağlık Emekçileri Ücret Gasplarına Karşı Eylemler Yapıyor
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması’nın 200. sayısı yayımlandı. Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. UİD-DER’in aylık yayını olan İşçi Dayanışması’nın her sayısında haberin kaynağından yazanına, yazıları kaleme alanından kontrolünü yapana, tasarımından baskısına,...
- Kasım ayı boyunca İstanbul ve İzmir’in ilçe belediyelerinde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle grevler yaşandı. İstanbul’da Hizmet-İş’in örgütlü olduğu Bayrampaşa ile Genel-İş’in örgütlü olduğu Ataşehir, Kadıköy ve Maltepe...
- Güney Kore’de sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından devlet başkanının azledilmesine yönelik önerge 14 Aralıkta mecliste kabul edildi. Devlet başkanı Yoon Suk Yeol görevinden uzaklaştırıldı. Başkent Seul ve diğer şehirlerde önergenin görüşüldüğü...
- Çalıştığım işyerinde bazı işçi arkadaşlarım aldıkları düşük ücretin sebebinin yaptıkları işten kaynaklandığını, daha iyi maaş alabilecekleri bölümlere, görevlere veya mesleklere gelerek maddi sorunlarının çözüleceğini düşünüyorlar. Bu yolla hem iş...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 19 Aralıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde, DİSK’in 2025 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair görüş ve önerilerini içeren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına DİSK...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası kademeli grev kararı almıştı. 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin...
- Son zamanlarda her şey pahalanırken işçi ve emekçilerin hayatının ne kadar ucuzladığını hep birlikte görüyoruz. İzmir’de bir anne 5 çocuğunun üzerine kapıyı kilitleyip işe çıktığında, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında 1 ilâ 5 yaşındaki...
- Filistin’de bir yıldır süren savaşta 43 binden fazla insan katledildi. Sokaklarda çocukların sesleri yankılanırken şimdi bombaların gürültüsü ve sessiz çığlıklar yankılanıyor. Peki, Filistin’de bu kahredici savaşın tek sorumlusu Siyonist İsrail...
- Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan, farklı sendikalara üye doktor, hemşire, tıbbi sekreter, temizlik işçisi, paramedik, ATT gibi sağlık emekçileri olarak bir araya geldik. UİD-DER’de daha önce...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta GE Grid...
- 17 Temmuzdan bu yana direnişte olan Polonez işçileri, taleplerinin karşılanmaması üzerine Ankara’ya yürüme kararı aldılar. 7 Aralıkta “Anayasal Hak Yürüyüşü” başlattılar. İstanbul’da Çatalca ve Kartal’da, Kocaeli’de Gebze’de önlerine dikilen polis...
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.