Buradasınız
Palmiye Adasını İnşa Eden İşçiler Grevde
Bahreyn’de, 6 milyar dolarlık “insan yapısı ada” projesinde çalışan 1300 göçmen işçi, aylık maaşlarının 57 dinardan 100 dinara (yaklaşık olarak 300 YTL) yükseltilmesi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi talebiyle greve gittiler. 13 Şubatta, işçiler kaldıkları kamptan 30 kilometre uzaklıktaki Çalışma Bakanlığına yürüyüşe geçme kararı alınca taşeron firma yetkilileri grevci işçileri kaldıkları kampa kilitledi. İşçiler tüm bu baskılara rağmen greve son vermediler.
Kapitalizm dünyanın her yerine olduğu gibi Arap yarımadasına da musallat olup buradaki yaşamın altını üstüne getirmeye başlayalı yüzyıldan fazla oluyor. Geçmişte, üzerinde ilkel kabilelerin deve ve at koşturduğu Arap yarımadası, bugün petrol serveti üzerine kurulan ve derin çelişkilerin en çırılçıplak ortada olduğu bir kapitalizm örneğine sahne oluyor. Nüfus yoğunluğunun düşüklüğü ile dünyanın en önde gelen bölgelerinden biri olan bu bölgede bir yanda inanılmaz bir servet, diğer yanda servetin büyüklüğü kadar şaşırtıcı bir yoksulluk ve çalışma koşulları bir arada şok edici bir bütünlük oluşturuyor.
Aşiret bağlarına dayanan şeyhlik sistemi, egemen olduğu Arap yarımadasında kendine özgü bir sosyal düzen oluşturmuş durumda. Bölgenin petrol zengini pek çok ülkesinde, şeyhlerin kanından olanların inanılmaz koşullarla desteklendiği kan bağına dayalı bir devlet-idari sistem kurulu. Kan hakkı olanlar, kendilerine verilen inanılmaz elverişli devlet/banka kredilerini üçüncü kez batırmaları halinde, ticari faaliyetten çekilerek üst düzey subay olarak orduya veya devlet üst bürokrasisine alınıyorlar. Haremlerdeki kadınlardan (cariyeler) olma “kırma”lar ayak işlerinde –genellikle tezgâhtarlık, bekçilik türü işler– kullanılıyor. İşçiler ise dünyanın her yerinden… Vasıf gerektirmeyen işler için Somali, Endonezya, Malezya gibi ülkelerden, orta vasıflı işler için Güney Kore, Hindistan, Türkiye gibi ülkelerden, üst düzey vasıflı işler içinse genellikle İngiltere merkezli firmalar aracılığı ile dünyanın her yerinden işçi getiriliyor. İşçiler ülkelerine göre ayrılmış şehir dışındaki yalıtık kamplarda yaşıyor, “kırma”lardan devşirilmiş askerler eşliğinde çalışma yerlerine getirilip götürülüyorlar. Haftada 1 gün, genellikle cumaları ve sadece iki saatliğine şehre inme hakları var, o da yine asker eşliğinde getiriliyorlar ve izin verilen bir veya iki büyük binanın dışına çıkma hak ve izinleri bulunmuyor. İşçi kamplarında dine ve milliyete dayalı bir düzen sürdürülüyor. Eğer işçiler Müslüman ise şeriat kuralları geçerli, içki ve benzeri dinen caiz olmayan şeyler yasak, herhangi bir suç için şeriat gereğince kadılar cezalarını takdir ediyor. Eğer Hristiyanlarsa kendi kurallarına göre yaşıyorlar (barları vb. sosyal tesisleri mevcut). Gelişmiş ülkelerden giden vasıflı işçiler kendi ülkelerindekinden çok daha iyi koşullardaki tesislerde modern bir yaşam sürerken, geri ülkelerden giden işçilerin tıkıldığı kamplar, Nazi kamplarını andırıyor.
Sistem inanılmaz çürümüş durumda. Soylusu, “kırması”, taşeronu hepsi işçilere hayvan muamelesi yapıyor, hak, hukuk, adalet aramak nafile. İşçiler muazzam bir nefretle dolarak günlerini tamamlamaya çalışıyorlar. Kırma erat ve soylu subaylardan devşirilmiş ordu ve polis teşkilatı, sistemi korumaya yetemeyeceğinden, Amerikan ordusu ve çok sayıda Amerikan üssü, gerekli olabilecek özel durumlar için hazır kıta bekliyor. Bunun dışında çok sayıda uluslarası özel güvenlik şirketi de egemenlerin güvenliğini sağlamaya vakfedilmiş bulunuyor.
Yarımadadaki asli tesisler petrol platformları, rafineri, boru hatları, dolum tesisleri ve tanker yükleme platformlarından oluşuyor. Bu tesislerin tamamı uluslararası petrol tekelleri tarafından ve kendi işçileri ile işletiliyor. Bu tesisler her şeyiyle kendisine yeterli bir biçimde organize edilmiş ve normal şehir yaşamına hiçbir şekilde karışmayan yalıtık yapılar. Petrol dışında yarımadada hemen hiçbir üretim yok, her şey dışarıdan ithal ediliyor. Toplumsal yaşam sanayi yerine hizmet sektörü, inşaat, taşımacılık-nakliye, ticaret ve turizm (ultra lüks otel, alışveriş merkezleri, kumarhane vb’den oluşan kompleksler) üzerine kurulu. Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın büyük kentleri, devasa büyüklükte alışveriş merkezleri ile kırmaların yaşadıkları apartmanlardan oluşuyor. Şeyhler kent dışındaki ultra lüks saray-çiftliklerinde geniş tebaları ile birlikte yaşıyorlar.
Yarımadada Dubai şehri özel bir yere sahip. Lüks ve son teknoloji ürünlerin dünyada pazara ilk sunulduğu merkezlerden biri olma özelliği, şehri zamanla uluslararası ticaret turizmi için önemli merkezlerden biri haline getirmiş. Dubai modelinden hareketle, şeyhler son zamanlarda yapay bir dünya, turizm-alışveriş merkezi yaratma gayreti içinde akıl almaz büyük projelerle tesisler inşa ettiriyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri’nin nüfusunun %85’ini sayıları 4,7 milyonu bulan göçmen işçiler oluşturuyor. İnşaat işçileri göçmen işçilerin içindeki ana gövdeyi oluştururken, bunların içinde 1,4 milyona ulaşan sayıları ile tek başına Hintli işçiler bile vatandaşların sayısından fazla.
Şeyhlerin asıl hayalleri dünya burjuvazisi ile birlikte yaşayacakları rüya kentler yaratmak. Bahreyn’de inşa edilmekte olan Palmiye Adası projesi bunların en büyük ve görkemli olanı. Proje, denizin üzerinde palmiye biçiminde dizilmiş bir adalar sistemi ve bu adalarda ultra lüks saray-villalar, merkezde de üzerinde dünyanın en yüksek ve büyük binası olacak bir otel-turizm kompleksinden oluşuyor. Projeler uluslararası şirketler tarafından ihale usulü alt taşeronlara ve daha alt taşeronlara bölünüyor. İşçiler, ülkelerindeki yoksulluk ve işsizlik nedeniyle bu alt taşeronlara yakayı kaptırıp, bu kamplara getiriliyorlar. Bir kere kampa düşerseniz ve kontrat süresinden önce herhangi bir nedenle eve dönmek durumunda kalırsanız, ya hiç para alamıyorsunuz ya da paranızın önemli bir kısmı kesiliyor. Hatta bazı durumlarda, çalışsanız, projeyi zamanında bitirip teslim etseniz dahi paranızı alamayabiliyorsunuz. 2005-2006’da pasaportlarına el koyarak çalıştırdığı 7000 işçisine hiçbir ödeme yapmayan ve 2006 yılında 300 milyon dolar kâr açıklayan Al-Hamed Yapı ve İnşaat Şirketi, dükkanı kapatarak ortadan kaybolmuştu. İşçiler, grevin ve sendikanın yasak olduğu bu “ulta modern” ülkeden evlerine elleri boş döndüler. Büyük şirketlerin yaptıkları düşünüldüğünde küçük taşeronlardaki koşulları hayal etmek hiç de zor değil.
Bölgeyi ziyaret eden İnsan Hakları Örgütü yetkililerinin bir raporunda East Coast and Hamriah Şirketine ait dünyanın en yüksek ve lüks binası olacak Burj Tower inşaatında çalışan işçilerin kaldıkları bir kamp şöyle anlatılıyor: “Tuvaletlerin büyük kısmı taşmış, firma elektrik faturasını ödemediği için kampta 4 aydır elektrikler kesik, bu yüzden pompalar da çalışmıyor. Yeterli sayıda yatak da yatacak yer de yok. İşçiler 7 aydır hiçbir ödeme almamışlar, fakat çalışmayı aksatmadan sürdürüyorlar. Buraya gelmeden önce gönderici firmaya borçlanmışlar, bu nedenle evlerine parasız dönemiyorlar. Burada işçi mezarları var, fakat mezarlar hakkında herhangi bir kayıta ulaşılamadı.”
Taşeronlar, aldıkları ihalelerin taahhütlerini yerine getirmek için zamana karşı yarışıyor, bunun sonucu da göz göre göre gelen iş kazaları. 2004 yılında ülkedeki göçmen bürolarının bildirdiği ölümler 880 iken Birleşik Arap Emirlikleri’nin açıkladığı resmi sayı 34’tü, gerçek sayıyı tespit etmek mümkün değil. Şeyhler, görmemişliğin son sınırında (mücevher kaplı musluk vanalarından, altın kaplama hareketli klozetlere kadar) inanılmaz paralar harcarlarken, devasa bir zenginliğin işçilerin kanı ve emeği üzerinde nasıl yükseldiğinin çırılçıplak örneğini sergiliyorlar.
İşçilerin grev, direniş veya benzeri bir haklı tepkilerinin bugüne kadarki sonuçları hep ağır oldu. Geçtiğimiz Aralık ayında zam talep eden 45 Hintli işçinin hapse atılıp, 2 hafta sonra da 6 ay hapse mahkûm edilmelerinin üzerinden henüz birkaç ay geçti. Böylesi durumlarda işçiler, en iyi ihtimalle beş kuruş para almadan polis zoruyla sınır dışı ediliyorlar veya benzeri ağır muamelelere maruz kalıyorlar. Ancak büyük projeler, çok sayıda işçiyi yan yana getirdiği gibi ister istemez bilincin ve mücadele deneyiminin de aktarılmasını sağlıyor.
“Dünyanın Kadın İşçileri”
- İngiltere’de İşçi Sınıfı Irkçılığa Geçit Vermiyor!
- Doro-Çiba: Hiroşima’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşlara Hayır!
- İngiltere’de Filistin Halkıyla Dayanışma Büyüyor, İşçi Sınıfı Faşizme ve Irkçılığa Geçit Vermiyor!
- Nijerya’da Emekçiler Hayat Pahalılığına Karşı Ayakta!
- İngiltere’de Göçmen Düşmanlığı, Irkçı ve Faşist Yükseliş Protesto Edildi
- İşçilerin Kapitalist Sömürüye ve Emperyalist Savaşa Öfkesi Büyüyor!
- Bangladeş’te Gençler, Emekçiler Ayakta!
- Şerife Muhammedi’ye Özgürlük!
- Samsung Electronics’te Tarihi Greve Çıkan İşçilerin Mücadelesi Sürüyor
- İngiltere’de Seçimlerin Ardından On Binler Filistin Halkı İçin Yeniden Meydanlarda
- Kapitalizmde Sorunlar da Dünya İşçilerinin Mücadelesi de Büyüyor!
- Güney Kore’de Fabrika Yangını: Kâr Hırsı Öldürüyor
- İngiltere’den ABD’ye Yüzbinler Filistin Halkı için Meydanlarda
- Güney Kore’de Tarihi Grev: Samsung Elektronik İşçileri İlk Kez İş Bıraktı
- Avrupa’da Tarım Emekçilerinin Mücadelesi Sürüyor
- İranlı Emekçiler Her Şeye Rağmen Mücadeleyi Sürdürüyor
- İsrail’in Gazze’deki Saldırıları Sürüyor, Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemleri Büyüyor
- Nakba’nın 76. Yılında İngiltere’de Yüzbinler Yeniden Meydanlarda
- Arjantin’de 24 Saatlik Genel Grev
- 1 Mayıs’ta Dünyanın Dört Bir Yanında Meydanlar İşçi ve Emekçilerin Talepleriyle Yankılandı!
Son Eklenenler
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...
- Geçenlerde işe giderken serviste yine hayat pahalılığından, geçinememekten sohbet açıldı. Bir arkadaşım Türkiye’de milyonlarca göçmen olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “6 milyon Suriyeli varsa bu her gün 6 milyon ekmek çıkması anlamına gelir. Ya da 6...
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...